Ocaktaki yemeğimi yaparken yanımda tezgaha yaslanmış olan adam etrafı hayretle izliyordu. "Bu evin yeni hali daha iyiymiş. Bu şeyin adı ne peki" bir de bu tarz sorular soruyordu. "Kahve makinesi. Malzemeleri ölçüsüyle koyduktan sonra kahveyi sana hazır ediyor. " olumlu anlamda ses çıkardığında yaptığım yemeği tabaklara koydum. İçecek çıkartırken gittiğimden beri ilk defa telefon çaldı. Selim ise merakla telefona bakıyordu. Arayanın Selen olduğunu görünce mutluluktan havaya zıpladım. "Selen" dedim gözlerim dolarak."Senin sesin niye böyle Pınarım. Ne oldu?"
"Selen ne olur buraya gel anlatacaklarım var. Sana ihtiyacım var." "Tamam tatlım sakin ol ben yarım saate oradayım" telefonu kapattığımda Selim kolumdan tuttu.
"Pınar kimsenin benden haberi olmaması lazım. Biliyorsun değil mi?" dedi ciddileşerek. "Merak etme Selen benim çocukluk arkadaşım. Kimseye birşey demez. Yarım saate gelir. Biz de yemeğimizi yiyelim." Kolaları doldurdum ve sandalyeme oturdum. O da yerine oturup yemeğe başlayınca sevdiğini belirten sesler çıkardı."Sen bu işi biliyorsun hatun" gülerek yemeğime devam ettim.
○●○●○●○
Resmen bir gün içinde neler yaşamıştım. Sabah kalktığımda 1970 yılındaydım ama şimdi yeni tanıdığım ve korumam gereken adamı da benimle birlikte 2022 yılına getirmiştim. Bir de ölen dedemin saçma güçlerimden bahsetmesi ayrı bir meseleydi. Yemek yedikten sonra salona geçip televizyon izlemeye başladık. Tabi 5 dakika sonra kapı zili çalınca hemen koştum. Seleni görünce sıkıca sarıldım. O da sarıldı.
"Gülüm iyi misin? Ne oldu sana böyle?" benden ayrılarak kollarımdan tutup içeri taşıdığında Selimi gördü.
"Kim bu 70'lerden kalma adam?" dediği cümleyle şaka yaptığını sanmıştı ama gerçekti. "Gel önce şöyle otur da herşeyi anlatayım." Selimin yanına oturdum hemen. "Yoksa sevgilin mi Pınar!" Selim aniden öksürünce domates gibi kızardığımı hissettim.
"Hayır tabii ki saçmalama. Bak... anlatacağım şeyler ciddi anlamda sana saçma gelecek. Hatta kafayı yediğimi sanacaksın. Ama bana inanman lazım. Tek ailem sensin " kendimi hazır hissettiğimde herşeyi anlattım.
"Ben tuhaf bir şekilde 1970 yılına gittim ve bu adamda yani Selim'i de geçmişten getirdim." Selen hiçbir tepki vermeyince şaşırdım. Elimi Selenin yüzüne hafifçe salladım.
"Selen iyi misin?" gözleri hafifçe doldu ve elleriyle ağzını kapattı.
"Pınar ben çok özür dilerim"
"Ne diyorsun Selen sen"
"Deden..." cümlenin devamını getiremeden hıçkırarak ağlamaya başladı. Sadece deden demesi bile tüylerimi diken diken ederken artık cümlenin devamını getirmesinden korkuyordum. "Bunun olacağını deden bana söylemişti. Küçükken... Seni ileride korumam için bana gücünü paylaştı. Pınar çok özür dilerim sana önceden bunları söylemeliydim. Ama söyleseydim hayatın tehlikede olurdu." olduğum yerde öylece kalırken hiçbir tepki veremedim. Önce ağlayan arkadaşıma tekrar baktım. Sonra yanımda şoke olmuş ifadesiyle bana bakan Selime döndüm.
"Bana kamera şakası falan mı yapılıyor yoksa komada mıyım Selim. Hatta sen gerçek misin?" yüzüne hafifçe dokunduğumda tepki vermedi sadece beni izliyordu. "Bence sen benim beynimin yarattığı bir varlıksın ya da daha önce bir yerde gördüm de beynim yansıma yapıyor." Yüzünde olan elimi tuttu.
"Üzgünüm hatun ama maalesef gerçeğim. " Selen' e baktığımda kendini toparlamaya başlamıştı. Sakin adımlarla mutfağa gidip buzdolabından 3 tane bira çıkardım ve dolaptan cips çıkarıp tekrar salona döndüm. Koltuğa oturmak yerine sehpanın önüne çömeldim ve birayı açıp büyük bir yudum içtim. Selen de yanıma çömelip sarıldı. "Çok ama çok özür dilerim Pınar emin ol her defasında sana söylemek istedim. Ama deden senin tehlikede olacağını söylediği için susmak zorunda kaldım. Yıllarca kimseye söylemeden öylece öğrenmeni bekledim." onun da çektiği zorluğu düşününce dayanamayıp sarıldım.
"Tamam ne olur ağlama artık. İçin dışına çıktı kızım yeter. " ondan ayrılarak koltukta oturan Selime baktım ve elimdeki şişeyi gösterdim.
"İster misin?" diye teklifte bulunduğumda hiç tereddüt etmeden elimdeki şişeyi alıp yere çömeldi ve içmeye başladı. Ben de kendime yeni şişe alarak içmeye başladım. Uzun bir sessizliği sonunda Selen bozdu."İmajını ve kimliğini değiştirmemiz lazım. Seni hala burada arayanlar var Selim. Böcek ölmedi ama hala seni arıyor enteresan bir şekilde. Adam seni takıntı haline getirmiş. " Böcek'i duyunca yüz şekli aniden değişti ve soğuk bir tavır aldı.
"Bu böcek kim?" Diye sordum.
"Bize ihanet eden adamlardan biri" dedi soğuk bir sesle. Tabi tüylerimin diken diken olmasına yetmişti o ses tonu. "Bunların hepsini sana Ali mi anlattı?"dedi aynı ses tonuyla. Olumlu anlamda kafasını sallayarak birasından yudum aldı.
"Yarın erkenden uyanıp işlerimizi halletmemiz lazım. Senin için önceden yeni kimlik hazırlandı. Sadece tek sorun saç ve kıyafet." Bir saat sonra ikisine de yatması gereken yeri gösterdim. Ama benim uykum olmadığı için terasa geçip gün doğumunu izledim. Yanımda biri durduğunda Selim olduğunu anlamıştım.
"Kendi ellerimle diktiğim fidanlar nasıl da büyümüşler." Ona baktığımda ağaçlara uzun uzun bakıyordu. "Ekibin lideriydim o zamanlar. Irakta gizli bir operasyondaydım. Devlet adamları birbirlerine bilgi alışverişi yapıyorlardı. Tabii içlerinden biri bilgi aldığı adama kumpas düzenlemişti. Ortadan kaldıracaktı. Yaptı da. Onları izlediğimi görünce peşime düştü. Tek bilen ben ve o. Artık onun için bir tehdittim. Komutan bana tek görevimin gizlenmek olduğunu ve o adamın her haltını ifşalamam gerektiğini emretti." Tişörtünü hafifçe sıyırdı. Ve belindeki dikiş izini gösterdi. "Beni bulmaya çalışan adamın sağ kolu olan böcek yaptı bunu da. Benim ekibimde olan adam." Tişörtünü geri düzeltti. Tabi benim bol tişörtüm onun üzerine tam olmuştu, hatta biraz dar gibiydi. Zira geniş ve yapılı bir vücudu yüzünden dar geliyordu. Bana döndü.
"Ali bu yüzden beni korumak istedi. İlk başta nereden öğrendiğini anlamasam da sonradan anladım. " ilk ne demek istediğini çözemedim ama güçlerden bahsettiğini anlayınca terastan çimenlere baktım.
"Artık uyumamız lazım bir iki saate tekrar uyanacağız zaten." arkama dönüp giderken kolumdan tuttu ve yandan ona baktım.
"Düşünüyorum da sen olmasaydın şuan beni bilmediğim bir yere gömüyor olabilirlerdi ya da çöpe atıyor bile olabilirlerdi. Her ne kadar tuhaf bir yere kaçsam da hayatımı kurtardın. Teşekkür ederim hatun. " hafifçe gülümseyerek önüne geçtim. Ve terası destekleyen tahtaya yaslandım. "Bir kere şurada anlaşalım. Şuan 2022 yılındayız ve bu zamanlarda hatun kelimesi kullanılmaz pek." alayla söylediğim şey ortamdaki ciddiliği bozmak adına yaptığım birşeydi ve işe yaradı da.
"Hmm öyle mi?" dedi hafif yaklaşarak. "Aynen öyle, o yüzden hatun demek yok. " dedim kollarımı bağdaş yaparak. "Tamam hatun."
"Ben boşluğa mı dedim az önce?" "Şuan kimse yok o yüzden rahatça söyleyebilirim hatun " uzun zaman sonra ilk defa içten güldüğümü hissettim. Bu karmaşa o kadar yormuştu ki beni derin bir uykuya dalsam asırlarca uyanamazdım sanırım. Bir elini omuzuma uzattı. "Git ve dinlen Pınar. Senin için de iyi bir gün olmadı." Sonra arkasına dönüp içeri girdi.