Yaşadığınız şeyler ne kadar ağır olursa olsun, siz ne kadar mutsuz olursanız olun dünya dönmeyi bırakmıyor. Hayat bir yerden sonra devam ediyor ve sizde buna ayak uydurmak zorunda kalıyorsunuz. Daha dün sevgilimi başka kızı öperken görmüştüm. Yani aldatılmıştım evet. Ama şimdi her zamanki saatimde kalkmış sabah sporumu yapmış okula gitmek için hazırlanıyordum. Kayıt işlemleri için bugün son gündü. Herşeyi son güne bırakmak hobim olmuştu zaten.
Kıyafetlerimi giyip birşeyler yemek için mutfağa girdim. Dolaptan kahvaltılık tahılı ve sütü alıp masaya oturdum. Kasede karıştırıp yemeğe başladım. Kahvaltı yapmayı fazla sevmiyordum aslında. Annem evdeyken zoraki bişeyler yediriyordu hep. Kasedeki yemeğimi bitirip ayağa kalktım.Son olarak bir bardakta su içip evden çıktım. Dün Efran beni eve bıraktıktan sonra nereye gittiğine bakmak için cama koşmuştum. Evinin neresi olduğunu merak ediyodum ne yapayım. Ama görmemiştim. Ona ulaşacağım hiçbişey yoktu elimde. O istediği zaman karşıma çıkıyordu.
Binadan dışarı çıkınca kapının önündeki çocuklara gülümsedim. Küçükken bende kapının önünde arkadaşlarımla hep oynardım. Annem gelip eve çağırana kadar saatin nasıl geçtiğinin bile farkına varıyorum. Bir keresinde annem acaba çağırmasam eve gelmek aklına gelir mi diye düşünüp beni çağırmadı. Bende oynadıkça oynadım. En son babam gelip beni eve götürmüştü. Keşke hep cocuk kalsaydım. Aklıma gelen anılarla gülümseyip yürümeye başladım. Okulla evimin yakın olması işime gelmişti. Bir daha otobüs derdi çekemezdim. Sıkılıyordum öyle şeylerden.
Okulun önüne gelince birkaç dakika soluklandım. Nefes nefes insanlarla konuşacak değildim ya. Kendime geldikten sonra içeri girdim. Kocaman bir bina olduğu için nereye gideceğimi bilmiyordum. Daha düne kadar liseye kocaman bina derken burası oranın bikaç katıydı. Koridorun ortasında sağa sola bakarken bir kız gelip yanımda durdu. Boyu benimkinden uzundu, benimkinin aksine siyah saçları vardı, yüzü de pürüzsüzsüzdü. İnsanları ayak üstü incelemeyi bırakmam gerekiyordu. "Selaam sanırım sende nereye gideceğini bilmiyorsun. Bence beraber bulabiliriz" diyip gülümsedi. Cana yakın birine benziyordu. "Bulalım bakalım."dedim bende. Nereye gideceğimi bilmiyordum zaten en azından tek başıma kaybolmazdım." Dolunay ben. Dolunay Ayçar. Sende okuldaki ilk arkadaşımsın"dedi elini uzatıp. Elini tuttum ve gülümsedim. "Asrın bende. Asrın Karayel. Sende benim okuldaki ilk arkadaşımsın" dedim.
Tanışma faslı bittikten sonra beraber üst kata çıktık. "Tek başına mı yaşıyorsun?" diye sordu. "Hıhı okulum için geldim buraya. Sen?" dedim. "Ben bugün yeni geldim buraya. Yani henüz kalacak bir yer bulamadım. Arkadaşımı aradım ona da ulaşamadım" diyip güldü. Vay anasını herşeye pozitif bakıyor bu. "Bende kalabilirsin" dedim pat diye. Beynimin içinde dönen annemin "Herkese güvenme akılsız kızım" nidalarını duymazdan geldim. Zaten küçükken de hep fevri kararlar veren biriydim. Ama şimdiye kadar hiçbir kararımdan pişman olmamıştım şükür."Yok canım rahatsızlık vermeyeyim. Ben bulurum bir yer" dedi. "Ne rahatsızlığı kızım yalnızım zaten ev arkadaşına ihtiyacım var" dedim. "Oha ciddisin sen." dedi heyecanla. "Ciddiyim tabi. O zaman ilk arkadaşım ve ev arkadaşım Dolunay Ayçar" dedim. "Ay artık best kankamsın Asrın Karayel" dedi bana sarılıp.
Birbirimizden ayrılıp odaları aramaya devam ettik. Okula ne için gelmiştim ne bulmuştum. En azından artık yanlız yaşamıyacaktım. Bulaşığı temizliği falan da kitlerdim arada tamam sevdim ben bu işi. Sonunda müdür yazan odayı bulup koşar adımlarla içeri girdik. Yorulduk ne yapalım yani alla alla. Kayıt işlemlerini halledince artık tamamen üniversiteli olmuştum. Annemi arayıp haber verdim ve telefonu çantama attım. "Eve gidelim hadi" dedim Dolunay'a. Kafasını sallayıp koluma girdi ve yürümeye başladık.
~°~
Hayatınıza bikaç saniyenin içinde biri girip yıllardır tanıdığınız insanların yerini alabiliyormuş bunu anlamıştım bugün Dolunay'la beraber eve geleli bikaç saat olmuştu. Dolunay eşyalarını misafir odasına yerleştirmişti. O odayı sevmiş öyle dedi. Şimdi de koltuğa oturmuş sohbet ediyorduk. "Ulaşabildin mi arkadaşına." dedim sigaramdan bir duman çekerken. Dolunay ona sigara vermediğim için tip tip bakıyordu bana. Ama ne yapayım ben içiyorum diye herkes içmek zorunda değil zararlı zararlı. ."Ulaştım ulaştım. Ama kendisi bir kızla yaşayacağıma inanmadığı için kontrol etmeye gelecekmiş akşam. Sana sormadan kabul ettim ama sorun olur mu. Bakar gider" dedi. "Yok ne sorunu. Baksın içi rahat etsin" dedim. Elimdeki yarısı bitmiş sigarayı alıp kendisi içmeye başladı. Bişey demeden omuz silktim. Dolunay telefonla uğraşmaya başlayınca bende o sırada kalkıp bişeyler hazırlamak için mutfağa girdim. En kolay yemek olan geleneksel yemeğimiz makarnayı yapacaktım.
Suyu kaynattıktan sonra makarnayı içine döktüm. Dolunay da geldi yanıma. Salata yapmasını söyleyip ben makarnanın sosunu yapmaya başladım. Dolunay sebzeleri yıkayıp salatayı yaptı. "E ailenle aran nasıl?" diye sordu. "Çok iyi. Yani tek çocuğum ve bana fazlasıyla düşkünler" dedim. "Anladıım. Benim bir tane abim var. İki kardeşiz yani." dedi. "Senin aran nasıl ailenle" dedim. Biraz duraksadı ama sonra hemen toparladı kendini. "Babam biz küçükken ölmüş. Annemle de aram limoni. Yani aramızdaki max ilişki nasılsın iyiyimi geçmiyor. Ama abim beni çok seviyor. Yani bana düşkün." dedi. Babasına üzülmüştüm. Küçücük yaşta babası kalmıştı çok zor bişey olmalıydı. İyiki abisi vardı yoksa Dolunay yanlız kalırdı.
Yemekleri hazırlayınca masayı da kurduk ve oturduk." Ev arkadaşımla ilk yemeğim"dedim makarnayı tabağa koyarken. "Allah herkese benim gibi ev arkadaşı nasip etsin ya iyiki varım" diyip kendine sarıldı. Arada bir değişik hareketler yapıyordu ve bende gülmeden edemiyordum. "Bence her eve bir tane benden lazım. Güzelim, hamaratlıyım daha ne olsun" dedi. "Ehem ego hanım çekilir misiniz arkadaşımla konuşmak istiyorum" dedim. "Sus be sensin egolu" dedi. Gülerek ve sohbet ederek yemeğimizi yedik O sırada Dolunay'ın telefon sesi odayı doldurdu. "Bahsettiğim arkadaşım arıyor." diyip açtı. O konuşurken bende sofrayı topladım. "Geliyormuş buraya" diyip telefonu masanın üstüne koydu. "E gelsin bakalım" dedim.
~°~
Beraber oturma odasına geçip rastgele bir film açtık. Dolunay'ın arkadaşı henüz gelmemişti. "Ay sıkıldım ben" diyip ayağa kalktı. "Kızım götünde kurt mu var otursana yerine" dedim gülerek. Çok cabuk herşeyden sıkılıyordu. "Sen çok sıkıcısın ben ne yapayım" diyip dil çıkardı. Yanımda duran yastığı alıp suratına fırlattım. Birden geri sendeledi ama kendini toparladı. "Bu bir savaş ilanıdır Asrın hanım" dedi ve oda bana yastık attı. Bu sayede yastık savaşımız başlamış oldu. Birkaç dakikada odanın içinde ordan oraya kaçıp birbirimize vurmaya başlamıştık. "Lan yeter yoruldum" dedim. "Yetmez gel gel" diyip vurmaya devam etti. Bende ona vurmaya başlayınca çalan zille hemen kapıya koştu. Ben ona yastığı fırlatınca oda kapıyı açtı ve gelen kişinin yüzüne yastık çarptı.
Ben suç işlerken annesine yakalanan cocuk gibi kaldım. Dolunayda kahkaha atmaya başladı. O sırada yastığı yüzünden çeken kişiyle bir şok daha geçirdim. "Dövmeli çocuk ?"
~°~
Kestiiiikkk aksksks
Dövmeli cocuk ağzını yerim ya
Nasıldı bölüm tatlı ayçörekleriim?
Dolunayı sevdiniz mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM •
Teen Fiction-"Aklımla kalbim arasında kaldığım en güzel savaşsın Elzem'im." dedi. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Kestirdiği sakalları tekrar çıkmaya başlamıştı. Elimi yanağına koydum. "Elzem ne demek? Bana neden sürekli öyle diyosun?" dedim. Merak ediyordum ned...