Bazen hayatınızda çok küçük anlarda çok küçük hisler yaşarsınız. Her şey çok olağan ve olması gerektiği gibi bir akışta ilerlerken, aslında bir şeylerin yanlış gittiğini hissine kapılıverirsiniz. Ancak her şey o kadar sıradan, o kadar alışılagelmiş bir düzende devam eder ki en sonunda içinizdeki bu hissin yalnızca bir kuruntudan ibaret olduğunu düşünüp tekrar aynı düzene kapılıveririz.
Başıma gelen şey tam anlamlıyla buydu.
Alışılagelmiş olan şey buraya 3 günde adapte olmaya çalışmam. Her şeyin ters gittiğini düşündüğüm nokta ise burada gerçekten ne işe yarayacağım.
Tüm bildiklerimizi gözden geçirirsek,
Burası kim taehyung tarafından yönetilen bir hapishane ve hapishane içindeki tüm düzen suçlular tarafından sağlanmakta. Küçük bir yer altı krallığı ve kral kim Taehyung'tan başkası değil.
Mahkumları suçlarına ve kendi adalet düzenine göre gruplandırıp konuşlandırmış, suçların derecesine göre renkler verip, konfor ve yaşam alanlarını suçlar ağırlaştıkça kısıtlamış.
Evet asyanın en zengin adamlarından birinden söz ediyoruz evet tüm ülkeyi satın alabilir evet elbetteki buradaki işleyişide yönetebilir. Ancak buna ne gerek var. Kim Taehyung'un buradan nasıl bir kazancı olabilir.
Veya neden böyle prestiji düşük bir hapishaneyi başkasına devretmek yerine kendi yönetmeyi tercih ediyor? Hemde bir mahkum olarak içeriden yönetiyor?
Daha önemli kilit soru ise,
Kim taehyung gibi bir adam beni nereden tanıyor.? Elbetteki küçük bir ünümüz var. Yer altındaki küçük mafyaları gangsterleri çok kez dolandırdık, kumarda alt ettik veya mallarını çaldık. Ancak ne izimizi bulabildiler ne de kim olduğumuzu...
Oysa kim taehyung bizi çok daha önceden tanıyor gibiydi.
Beni biliyordu. Beni tanıyordu. Daha dikkatli düşündüğümde kim taehyung zaten benimle anlaşmaya oturacaktı.
Eğer anlaşmayacak bir adam olsaydı en başından beni paketletip aynı muameleyi yapabilirdi.Ancak o beni çaresiz görmek istedi. Yakalanmış, telaşlı, korkmuş ve mantıklı karar veremeyen Jeongguk'u yakalamak istedi. Kabul etmek gerekirse çok akıllı bir tercihti.
Rica ile para ile iş yapacak emir altına girecek o adam değildim. Hiç olmadım.
Peki burada, bu yeraltı krallığında kim taehyung için ne yapacaktım.
Çalabilirim. Kumardan anlarım, hile Soygun ve kasa açmak benim işim. Ama burada, bu hapishane nasıl bunları yapacağım işte bu kısım tam bir muamma benim için.
Taehyung beni odasının önüne bıraktığından beri saatler geçmişti ama hala ne gelen ne giden vardı.
Odanın demir kapısı hafifçe vurularak içeriye yavaşça bi kafa uzandı
"yemekhaneye gideceğiz hyung hazır mısın?"
Soobine dönen gözlerimle birlikte düşüncelerimden sıyrıldım. Çift kişilik yatağın ortasında öylece ceset gibi yatıyordum sadece. Ellerimle yeni uyanmış gibi yüzümü ovalayıp yatakta gerinirken bana tüm sevecenliği ile bakan çocuğa döndüm.
" geldim soobiniee"
Seslenme biçimim onu kıkırdatırken kapının yanında bekleyen bedeni kolumun altına aldım.
"gidelim bakalım yemekhaneye"
Böyle bi hapishanede onun gibi sevecen bir çocuğu nasıl buldum veya onun gibi sevecen bir çocuk nasıl oldu da yolu kim taehyung ile kesişti bunları daha sonda sormaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prisoner
FanfictionGüney korenin en büyük kumar baronu olan Kim Taehyung, evini soymaya gelen jeon jeongguk'la bir anlaşmaya oturur. Switch! Cinsellik!