Perdenin açık kalan ufak bir kısmından odaya güneş ışıkları dolmaya başlamıştı. Samuel, bu durumdan nefret ederdi. Ne yaparsa yapsın bu ışıkların kendisini uyandırmasını engelleyemiyordu. Her sabah yaptığı gibi lanetler ve küfürler ederek yatağından doğruldu. Yine yeni bir gün başlamıştı. Samuel için boş, sıkıcı ve gereksiz bir gün daha. Mesleğinde ve özel hayatında yaşadığı birtakım olaylar onu mutsuz ve hayata karşı umutsuz biri haline getirmişti. Yine de yaşamaya devam ediyordu. Aslında kendi de neden veya ne için yaşadığını bilmiyordu. Neden kendini bir binanın tepesinden atmıyordu? Veya neden tabancasıyla kendisine sıkmıyordu? Sonuçta arkasında onu özleyecek veya üzülecek kimse yoktu. Samuel, her sabah bu ve buna benzer düşüncelerle uyanırdı. Hayatı cidden umursayan biri değildi.
Birkaç dakikalık bu düşünme sürecinden sonra yataktan kalktı ve banyoya doğru ilerledi. Yüzünü buz gibi soğuk bir suyla yıkadı ve uykusunu biraz da olsa açmaya çalıştı. Ardından bir şeyler atıştırmak için mutfağa gitti. Dolabı açtığında ise bomboş bir manzara ile karşılaştı. Sahiden, Samuel en son ne zaman eve bir şeyler almıştı? Belki de günlerdir açtı. Zaman onun için öyle boş bir şekilde akıyordu ki kendisi çoğu şeyin artık farkında bile değildi. Küfürler ederek dolabı kapattı. Koridorun girişindeki saate baktı ve mesai saatinin geçtiğini gördü. Yine, yine ve yine. Artık büroya neredeyse her gün geç gidiyor ya da hiç gitmiyordu. Ortağı öldükten sonra meslek aşkı tamamen bitmişti. Artık işini ciddiye almıyordu.
Mesai saatini yarım saat kaçırmasına rağmen son derece rahat tavırlar ile tekrar odasına doğru yöneldi ve kıyafetlerinin olduğu tahta dolabı açtı. Pek fazla bir kıyafeti yoktu. Disiplini seven bir insan değildi. Üniforma giymekten hoşlanmazdı. Genelde sivil takılır , işine de öyle giderdi. Gözüne takılan ilk siyah gömleğini ve lacivert pantalonunu giyerek dolabı kapattı. Kişisel bakımına da artık önem vermemeye başlamıştı. Parfüm sıkmıyordu, sprey gibi kozmetik ürünleri kullanmıyordu. Kendisini kimseye gösterme veya kimseyi etkileme amacı yoktu.
Kiyafet işini de hallettikten sonra cep telefonunu, cüzdanını ve anahtarlarını pantalonunun cebine attı, kapıyı çarparak asansöre doğru yöneldi. Fakat arızalıydı. Samuel bu duruma pek şaşırmamıstı. Zaten ya bozuk ya da bakımda olurdu. Yine içinden küfürler ederek merdivenlerden inmeye başladı. Kendisi 3.katta oturuyordu. Merdivenlerden inmek onu biraz yormuştu. Neticede eskisi gibi formda değildi. O mükemmel ve işine sadık dedektif artık yoktu. Nihayet zemin kata ulaştığında derin bir nefes aldı. Apartman kapısını açtı ve dışarıya çıktı. Apartman çıkışının hemen yanındaki elektrik direğinin üstündeki taksi çağırma düğmesine bastı ve beklemeye başladı. Arabası yoktu, bu yüzden bir yerden başka bir yere gitmek onun için işkence gibiydi. Taksi yaklaşık 10 dakika sonra geldi ve Samuel bindi. Hızlı ve net bir cevapla "Ofindrom Polis Merkezi" dedi. Taksici bir şey demeden kafasını evet manasında salladı ve yola koyuldu. Yaklaşık 15 dakika sonra merkeze varmışlardı. Samuel, parayı uzattı ve taksiden indi. Hayatında en nefret ettiği ikinci yer, Ofindrom Polis Merkezi tam karşısındaydı. Soğuk bakış ve kızgın bir surat ifadesiyle içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR-12
Mystery / Thriller" Dünyadaki tüm katilleri öldürsen bile hâla bir katil kalır, değil mi dostum? " Samuel Martin; zeki , kararlı ve umursamaz bir dedektiftir. Yıllar önce yaşadığı bazı olaylardan dolayı ortak istememektedir. Akademiden yeni mezun olan Renata , büroya...