Will'i bu sabah biraz yorgun görmüştüm. Normale göre daha az enerjik ve daha az gülümsüyordu. Ona ne olduğunu sordum. "Gece uyumadın mı?" Bana cevap vermek üzereyken geçen seferki hergele grubun onun yerine cevap verdiğini duydum. "Zombi çocuğa bakın! Hahaha!" Onlara döndüm. "Her şeye burnunuzu sokmak zorunda mısınız siz? Kesin sesinizi de yolunuza gidin!" Will tişörtümden tutup çekiştirdi. Ona geri döndüm. "Önemli değil. Zombi gibi görünüyorum gerçekten de." Yorgun bir şekilde güldü. "Birazdan ayılırım, sorun yok."
"Hep, sorun yok, önemli değil, diyip duruyorsun. Ama sorun olduğunu biliyorum." Sessiz kaldı. "Hey Will, bak ne diyeceğim."
"Hm?"
"Bugün sadece seninle takılacağım. Belki keyfin yerine gelir, olur mu?" Gülümsedim. "Morelim bozuk değil, yorgunum sadece..."
"İyi o zaman, çocukların yanına gi-"
"Hayır hayır! Tamam." Birbirimize gülümsedik. Okul çıkışına yakın birlikte zaman geçirdik. Hiçbir derse girmedik. Ormanın içinde ki bankta otururken ona döndüm. "Burası okula göre daha iyi değil mi?"
"Evet öyle, en azından etrafımızda bir sürü Vecna yok." Gülüştük. "Will, şu kız kardeşin."
"El mi?"
"Evet, evet o. Bir erkek arkadaşı veya hoşlandığı birisi var mı?" Ona baktım ve göz göze geldik. Kaşlarını çok sert olmadan çattı. "Neden sordun ki?"
"Sadece, şey, şey işte, anlarsın ya..."
"El'den hoşlandın mı?" Sesi anlamadığım bir şekilde titrek çıkmıştı. "Biraz denilebilir." Gülümsedim. "Hayır yok sanırım, El pek erkeklerle ilgilenmez." Korkuyla konuştum. "El, lezbiyen mi?.."
"Hayır hayır, değil. Bilirsin işte, pek öyle şeylerle ilgilenmiyor."
"Yani şansım yok mu?"
"Denemeden bilemezsin." Bakışlarını ayaklarına çevirdi. "Peki, şu zorbalar, El'e de aynı şeyi yapıyorlar değil mi?"
"Evet."
"Ne gibi şeyler?"
"El güçlü bir kızdır, onları kendi başından kolaylıkla savurur atar. Aslında onun için endişelenmiyorum."
"Hm?'"
"Zorbalar için endişeleniyorum. Bu yüzden korkma, kendisini benden daha iyi savunuyor." Arkama yaslanıp, başımı geriye attım. "Umarım öyledir." Bir süre konuşmadık, yaklaşık yarımsaat boyunca orman'ın sessizliğini dinledik. Yarımsaat sonrasında ise Will uyuyakalmıştı. Başı diğer tarafa düşerken uyanmaması için yakaladım. "Hop-" Yavaşça kendi omzuma yasladım. Yorgun olduğunu biliyordum ve bu yüzden biraz uyumasını istedim. Ben de daha fazla bu yalnız sessizliğe katlanamayıp, "ne de olsa çok uykum yok, bir iki dakikaya uyanırım" ayağına uyuyakaldım. Sağolsun, Will sayesinde uyanıverdim. "Mike, Mike!"
"Hı? Noldu?"
"Sanırım okul çıkışını kaçırdık." Gökyüzüne baktığımda kapkaranlıktı. "Siktir." Hava serindi ve kurt uğultularını duyabiliyorduk. "T-tamam, gitsek iyi olur artık sanırım." Ayaklanarak çantamı aldım. İlerlemeye başladığımda Will, tişörtümün alt köşesinden tutup durdurdu. "Oradan gelmedik ki. Ayrıca hızlı gitmeni gerektiren şey ne?"
"Korkuyorum çünkü!"
"Ben de korkuyorum! Ama hızlı gidersen ayrı düşeriz ve daha da korkarız!"
"Haklısın, tamam. O zaman nereden gitmemiz gerek?" Ona döndüm. Biraz düşündü ve cevapladı. "Geldiğimiz yerden geri dönelim."
"Ben de onu yapıyorum!"
"Ama geldiğimiz yer ordan değil! Soldan geldik!" Kafam iyice karışmıştı. "Geldiğimiz yere neden güveneceğiz? Sonuçta karanlık."
"Kendin diyorsun geldiğimiz yol diye." Sessizliğimi kullandım. "Bence soldan gitmeliyiz." Yolumuzun diğer tarafını gösterdi. "Emin misin?"
"Altıncı hislerim kuvvetli değildir ama içimde ki bilmem kaçıncı his sağdan gitmemiz gerektiğini söylüyor! Yoksa sabah kayıp ilanları sayesinde bulunacağız!"
"Benimkiler kuvvetli ve soldan gitmemiz gerektiğini söylüyor!" Orman'ın zifiri karanlığında ve de korkunç kurt uğultuların arasında böyle saçma bir konuyu tartıştığımız için aklıma gelen en son şeyi yapmaya karar verdim. "İyi, sen soldan git ben sağdan."
"Tamam." Ayrıldık ve çok geç olmadan peşimden geldi. "Ne oldu?"
"D-düşündüm de, sağ daha mantıklı geldi. Çünkü ileride bir kurt hışırtısı duyduğuma yemin edebilirim."
"Hızlı olmamız için bir işaret o zaman." Tahmini bir iki saat sonrası sonunda okulun yolunu bulmuştuk. Will yorgun bir şekilde kendini yere attı. "Sana soldan gidelim demiştim! On kez ormanı turladık!" Yolumuzu, ayak bileğini oturduğumuz banka vurduğunda bulmuştuk. Daha sonrasında sol'a gitmeye karar verdik. "Dur da bileğine bakayım." Eğilip bacağını tutup bileğine baktım. "Morarmış, çok acıyor mu?" Hafiften sıktığımda inledi. "A-acıyor."
"Off." Kolunu tutup omzuma koydum ve ayağa kalktık. "Seni eve bırakayım." Bisikletime kadar taşıdım. Geldiğimizde binip o da arkama oturdu. "Kendim gidebilirdim."
"Onca yolu bu bilekle pedal çevirerek mi? Hiç sanmıyorum." Ellerini belime yerleştirdiğinde evine kadar sürdüm. Uzun bir yolun ardından sonra onu evine bıraktım. Kapıya hızla ailesi çıktı. El'i gördüğümde gülümsedim. Koşarak Will'e sarıldı. "İyi olmanıza çok sevindik! Şükürler olsun!" Çekilip bana baktı. "Nerelerdeydiniz?"
"Uzun hikaye, Will anlatır size." Gülümsedi. "Mike." Will'e baktım. "Hm?"
"Eve nasıl gideceksin? Bugün burda kalmak ister misin?" Gülümsedim. "Sorun değil, gece sürüşlerini seviyorum."
"Will haklı. Karanlık oldu." El dediğinde çok ikna olmuştum fakat üzülerek yapamadım. "Çok teşekkürler ama gerek yok, ailem merak etmiştir, okulda görüşürüz." Eve sürdüm ve sonunda geldim. Oldukça ve oldukça yorgundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ree // byler (1986)
Fanfictionhani çok sevmiştin? [düz hikaye] #1 byler tamamlandı-03082022