"Bırakmak, hayatta bizi en çok güçlendiren şeylerden biri. Bir şeyleri istifledikçe içimizi sıkıştırıyoruz, ruhumuzu daraltıyoruz. Vazgeçebilmek bu yüzden çok önemli. Kertenkele pozu da bize yer açan, bizi genişleten bir poz. Sol adımını öne at ve dirseklerini yere koy. Hayatta bir şeyleri bırakabilmenin verdiği keyfi içinde hisset."
İçim sıkıntıyla dolarken "Bunların ne alakası var?" diye bağırdım. "Sadece sessizce hareketlerini yapsan olmaz mı?"
Lydia bana dönmedi ama sinirlendiğini hissedebiliyordum. "Yoga sadece 'hareket' değil Stiles. Bitene kadar beklerim diyen sendin, kes sesini ve oturmaya devam et."
İzlediği videodaki adam iğrenç sesiyle hayatımızı iyileştirmeye devam ederken iç çekip yatağına uzandım.
Derek gitmişti.
Tamı tamına on iki gündür yoktu.
Hayır, başına hiçbir şey gelmemişti. Isaac'e gitmesi gerektiğini söyleyip gitmişti sadece, hepsi buydu. Bütün bildiğim buydu.
Ondan nefret ediyordum. Önce dört elle hayatıma sarılmamı sağlamış sonra çekip gitmişti. Beni bırakma diyen o değil miydi? Göğsüme kapanıp ağlamamış mıydı?
"Tek gerçeğe, kendi içinizdeki gerçeğe tutunun. Ne düşünürseniz o olursunuz."
Kafamı yastığa bastırdım. Bu kadar kolay olsaydı Derek şu an yanımda olurdu!
Yaklaşık yirmi dakika sonra çektiğim eziyet sona erdi. Lydia sakince matını toplarken bana döndü. "Mezuniyete ne giyeceksin?"
"Gelmeyeceğim."
"Ne!"
İşte, asıl şimdi sinirli hali karşımda duruyordu.
"O baloyu düzenlemek için ne kadar uğraştım biliyor musun sen Stiles? Tabii ki geleceksin! Hem bu son partimiz. Gelmemeyi nasıl düşünürsün aklım almıyor!"
Onu umursamadan yatakta oturur pozisyona geldim. "Hepimiz aynı üniversiteye gideceksek ne önemi var Lydia?" diye mırıldandım. Şaşırtıcı bir şekilde hepimiz California Üniversitesi'ne kabul edilmiştik. Aslında buna kabul edilmek denilemezdi, biz üniversiteyi kabul etmiştik. Deaton rektörü yakından tanıyordu. Kadın doğaüstülere inanan ve bununla ilgili iyileştirici çalışmalar yapma hevesi duyan biriydi. Dolayısıyla bütün sürüyü okula almak için oldukça istekliydi.
Bu onlar için iyi bir imkandı. Scott zaten dağılmalarını istemiyordu, sürü de bu konuda hem fikirdi. Hem bir arada olacaklar hem de türleri ile alakalı geliştirici çalışmalar yapabileceklerdi. Ben sadece bir insandım. Benim onların arasında işim yoktu.
Onlarla gitmek istemememin bir sebebi buydu. Colombia ve New York'tan da kabul almıştım. Diğerleri daha başvurduğumu bile bilmiyordu ama artık kendi yoluma gitmeliydim. Onlardan ve babamdan ayrılmak zor olacaktı ama katlanabilirdim, hem bu bir daha görüşmeyeceğimiz anlamına da gelmiyordu ki.
"Lise bitiyor Stiles. Sence de bu dört yılda yeteri kadar şey yaşamadık mı? Kutlamayı en çok biz hak ediyoruz."
Söylemek istemiyordum ama daha fazla içimde tutamadım. "Ben gidiyorum Lydia." dedim hızlıca. Kıtanın diğer ucuna gidiyorum ve hepinizi yarı yolda bırakıyorum.
Aklı karışmış bir şekilde bana baktı. "Nereye? Akşam yemeğine kalmayacak mıydın?"
Kafamı iki yana sallayıp derin bir nefes aldım. "New York Üniversitesinden kabul adım. Colombia'dan da. İkisinden birini tercih edeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't leave me | sterek
Fanfiction|tamamlandı| hayalini kurmaya bile cesaret edemedim ama belki sen de beni severdin.