6.bölüm

1 1 0
                                    

" Kanlı parmak izi"

Karakola gitmek için arabalara bindiğimizde sibel'i bir suçlu gibi kollarını kelepçeleyip arabaya bindirdiler benimse elimden hiç birşey gelmiyordu herkes babamın hıncını benden çıkartmaya başlamıştı, geldiğim ilk hafta el üstünde tutulma evresi çoktan bitmişti artık herkese dair olan güvenimi kaybetmiştim sadece Kenan abiyle konuşuyor ona danışıyordum. Babamı aramaya cesaret edemediğim için Kenan abiyide sakın söylememesi için özellikle uyarıyordum. Bunların üstesinden tek başıma gelicektim tabi önce sibel'in suçsuz olduğunu ortaya çıkarmam gerekiyordu...

Yaklaşık on dakika sonra yardım için beni sorgu odasına çağırdılar yanımda Kenan abiyle otururken ona döndüm "işte böyle çağırırlar beni, bizimki ortalığı birbirine kattı kesin"dedim ve ayağa kalkıp hızlıca odaya doğru yürüdüm, Kenan abinin arkamdan küçük ve kısık kahkalar attığını duyabiliyordum.

Odaya girdiğimde dikkatimi çeken ilk şey sibel'in ağlamaktan kızarmış gözleri oldu.

"Gel konuştur şunu, biz dilini çözemedik"

"Belli oluyor, kızı çok hırpaladınızmı?"

İçlerinden biri konuştu"hayır ama eğer parmak izi onun çıkarsa baya hırpalicaz arada sende kaynamassın umarım "

Yavaşça gülümsedim gülümsemem onların sinirini bozduğuna emindim.

Masaya oturdum sibel gözlerini bana dikmiş öylece bakıyordu gözlerinde biraz pişmanlık, hüzün vede çokça üzüntü gördüm... Söze başlamam gerekiyordu ama önce odayı boşaltmalarını bekledim.

"Özür dilerim " kafasını yere eğmisti bana bakmıyordu bana kırılmış olmalıydı.

"Emin ol elimden gelse seni bunlardan kurtarıcam ama olmuyor benimde elim kolum bağlı, birşey yapamıyorum..."

O yine hiçbir tepki vermemişti bense odadaki büyük siyah cama dönüp"kalem ve kağıt alabilirmiyim" dedim. "Şimdi olayları baştan sona bana anlatıcaksın tamammı." Sibel kızarmış gözlerindeki yaşı sildi ve bana oldukça düz ve boş bir şekilde bakmaya başladı. Kapı açıldı ve kağıt kalemler masaya bırakıldığı gibi sibel ikisinide eline alıp yazmaya başladı biraz bekledikten sonra kağıdı bana uzattı.

"Ben yapmadım bak gerçekten ben yapmadım, bana sürekli baskı yapıyorlar söyle diye hepsinin kafasını kiricaktim işler daha çok sarpa sarmasın diye kendimi tuttum."

Derin bir nefes aldım ve devam ettim. " Bak o parmak izi kime ait bilmiyorum ama eğer sana ait çıkarsa..." sibel'in yüz işareti hemen değişmisti masaya elini vurdugu gibi hemen elini kavrayıp sıkıca tuttum.

"...onlara asla inamicam ve bu bataklıktan nasıl çıkabiliriz diye yollar aricam."

Sibel'in çatılan kaşlarının yerini dolan gözleri almıştı...

"Şimdi açıkla bakalım nasıl oldu , katili nasıl gördün "

Sibel kağıda hızlıca birşeyler yazıyor sonra duraklayıp devam ediyordu yaklaşık beş dakika sonra kağıdı bana uzattı.

" Olan bu olaylardan sonra kafamı dinlemek için ağaç eve doğru yol almıştım saat 10.22'de çıkmıştım yolda hiç oyalanmadan ilerledim ama baya geç olmuştu. Korkmaya başlamıştım bisikleti çok hızlı sürüyor önümü neredeyse göremiyordum..."

Çok hızlı yazdığından bazı kelimeleri zor seçiyordum.

"... Ağaç eve yaklaştığımda önüme birşey çıktı herşey çok hızlı olduğundan onun önce bir ceylan yada bir domuz olduğunu düşünsemde, düştüğüm yerden kafamı kaldırmamla katili karşımda gördüm. Yüzü maskeliydi ve ellerinde kan vardı... Kim olduğunu o karanlıkta seçemedim o an düşündüğüm tek şey zaten kendi canımı kurtarmaktı. Hızlıca ayağa kalktığımda üzerime atladı beni durdurmaya çalışsa da bir şekilde ondan kurtuldum. Yağan yağmur yüzünden toprak kayıyordu onun ayağındaki ayakkabı kayıyordu, bunu fırsat bilerek hemen koşmaya başladım ağaç eve arkama bakmadan koşuyordum, arkamdan geldiğini hissetsemde koşmaya devam ettim. Ağaç eve girdiğim gibi kapıyı kapattım ve açılmaması için dayandım. Bir süre hiç ses çıkarmadı daha sonra kapıya tıklama sesi geldi.Bana "artık çok geç elime düştün, kurtuluşun yok" dedi. Sonrada "o komisere selamımı götür o beni anlar" dedi ve daha sonra hiç ses çıkmadı. Sabahta siren seslerini duymaya başladığım gibi kendimi evden dışarı attım ve koşarak patika yoldan sizin yanınıza geldim."

"Selam" demek, ben göstericem sana selamı diye düşünerek konuşmaya devam ettim.

"Anladım, şimdi şunu sakın unutma senin bir suçun yok yani ne kadar üzerine de gelseler sakin kalıcaksın ben sana bir avukat tutucam. Gerisini bize birak sen zaten derdini anlatamadığın için senin için beden dili bilen birisini tutucaklardır beni sana yaklaştırma ya bilirler, işler çıkılmicak kadar kötü olduğunda seni göremeye bilirim ama sakın unutma seni göremediğim her an senin için ve bu vakayı çözmek için çalışıyor olucağım."

Sibel huzurlu bir şekilde arkasını yaslanarak oturmaya başlamıştı bana güvendiğine emindim...

Tam soruşturmayı bitireceğim sırada odanın kapısı kırılırcasına açıldı.

"Çabuk tutuklayın onu kaçmasına izin vermeyin."

Odaya girenlere engel olmaya çalışırken Sibel korkarak ayağa kalkmıştı bense adamlara durmalarını emrediyordum fakat kimse beni dinlemiyordu. İçeri giren adli tıptaki adam bana bağırıyordu. " Ben sana demiştim katil bu diye " kağıtları elime tutuşturdu kağıtlara hızlıca baktığımda 100/98 uyum gösteriyordu bu parmak izi onundu ama nasıl? diye düşünürken artık kimseye söz geçiremicemi anlamıştım sibel'in kollarını sıkıca tutup arkadan kelepcelediler küçücük kızı aralarında eziyorlardı.

Yaşlı bunak "ünlü olmak için başka yollar denemelisin hanımefendi"diyerek sibel'in omzundan tutup sertçe çekiştirdi... Sibel'in ağzından iniltiler çıkıyordu, gözlerinden akan yaşların hesabını nasıl vericeğimi sorguluyordum. Ağzımdan çıkan kelimeleri kimse umursamıyor ve sibel'i kollarının arasında odadan çıkartıyorlardı.

"Sibel...bakın o suçsuz...elimdeki kağıdı okuyun, lütfen... Canını yakmayın...Sibel..."

Kimse beni dinlemiyordu. Sibel için bir çözüm kalmışmışmıydı bilmiyorum ama onun yapmadığını biliyordum...

PATİKA YOLUN SONUNDAKİ AĞAÇ EVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin