even if it's not what you need

391 42 7
                                    

Dağınık bir kafayla telefondan Albedo'yu çaldırdım. Açıldığında tek yapabildiğim "Al beni buradan." demek oldu ve sonra telefon yüzüme kapandı. Sarhoşlukla kıkırdadım, geleceğini biliyordum. Nerede olduğumu da biliyordu, hep aynı tavernaya gelir, aynı masada içerdim.

Ne kadar acınası değil mi? Her zamanki gibi alkole başvuruyor, kaçmak için bir yol arıyordum. Ve bunları yaparken bile ne kadar yalnız olduğum yüzüme vuruluyordu çünkü Albedo'nun düşüncesinden kaçmaya çalışırken beni eve götürmesi için yine Albedo'dan başka kimseye sahip değildim.

O hep beni destekleyen bir hayalet gibi olmuştu, ne zaman ihtiyacım olsa belirir ve beni kurtarırdı. Bense daha çok ihtiyaç dışı neşe kaynağı gibiydim. Yalnızlığı severdi ve hep ona yapışıp onu rahatsız ederdim. Varlığımı kabul etsin, beni yanına alsın diye on yaşımızdan beri her şeyi yaptım. Bendeki biraz öğrenilmiş çaresizlikti sanki.

Her zaman "istemem" tavrını takınsa da biliyordum ki onun da eğlendiği anılarımız vardı; kumsalda dans edişimiz, ortaokul mezuniyetimiz, lisede beraber okuldan kaçışımız. Ortaokul mezuniyeti eğlendirici bir fiyaskoydu ve onu okuldan kaçmaya nasıl ikna ettiğimi kendim bile hala bilmiyorum ama kumsalın anıları anlatmaya değer bir hikaye.

Ailelerimizin buluştuğu ortak bir kutlamada tüm çocukları dans etmeye zorlayan o çirkin adamı hala ikimizin de hatırladığına yemin edebilirim. Herkes eşleşip geriye tek biz kaldığımızda onun önünde eğilmiş, komik bir yüzle ona benimle dans edip edemeyeceğini sormuştum. Aslında benimle dans etmek isteyenler vardı tabii ama köşede yalnız ve sessizce oturan sarışın çocuk ilgimi cezbediyordu. Yüzüme aptal olduğumu vurur gibi baktıktan sonra kabul etmişti, özellikle yaptığımı biliyordu. Beraber tüm müzik boyunca dönüp durmuştuk. O kadar ki bir süre sonra dengemizi kaybedip beraber denize yuvarlanmıştık. İşte o, ailelerimizin bizi ayırışından ikimizin de üzüntü duyduğuna emin olduğum ilk andı. Ondan önceki buluşmalarımızda benden nefret ettiğine adım gibi emindim nedense.

Bir süre sonra tavernanın kapısı gürültüyle açıldığında kafamı kaldırıp oraya bakabilecek kadar bile ayık değildim. Sadece birinin yanımda dikildiğini hissettim, sonrası bulanık.

Bilincim tekrar yerine geldiğinde evde koltuğun üzerinde uzanıyordum. Her taraf ıslaktı, birkaç saniye sonra birinin yüzüme su döktüğünü farkederek doğruldum.

"Ne kadar ilkel yöntemler."

"En az eforla en etkili çözüme böyle ulaşılır."

Albedo'nun durgun suratını izledim bir iki dakika, o da sustu ve bana baktı. Farkettim de ne kadar büyüse de 10 yaşından beri ana hatları biraz bile değişmemişti, gülümsememi bastırdım. Ağzımı birkaç kez bir şey diyecek gibi açtım ve kapattım, ne desem beni affederdi?

"İçimi rahatlatmak için uyku en iyi yol olabilirdi ama her şeyi unutmak için en iyi yol kesinlikle alkol."

Yine söylenilebilecek en saçma şeyi söylediğimi Albedo'nun yüzündeki bakıştan anlamıştım.

"Güzel, her şeyi unutmanın bir problemi çözmek için geçerli yol olduğunu düşünüyorsan..."

Lafının devamını getirmek yerine iç çekti. Ben de bunu daha saçma bir şey söylemek için fırsat saydım tabii. "En son bu konuşmayı babamın cenazesinden sonraki gün yaptığımızı hatırlıyorum."

Tek kaşını kaldırdı ve bana inanamıyormuş gibi baktı. "Ah evet, o zaman da senin sarhoş kıçını ben toplamıştım. Hem de sen yine bana ait her şeyi kırıp döküyorken."

Son cümle bir mırıltı halinde çıkmıştı dudaklarından. O an onu öpmek istiyordum ama bu her şeyi daha da karıştırmaz mıydı? Büyük ihtimalle suratıma bir yumruk yer, bir daha da ayılamazdım.

"Ben onu kastetmemiştim, arabada yani. Ben o kızın veya senden başka herhangi birinin hediyeleriyle ilgilenmiyorum."

Umdum ki bunu bir aşk itirafı olarak saysın ve ben bu acıdan o an kurtulayım. Ama öyle olması için tanrıların sevdiği kulu olman gerekiyordu.

Albedo gözlerini gözlerimden kaçırdı ve parmaklarına bakmaya başladı. "O zaman kastettiğin şey neydi?"

Soru beni afallattı, bir şeyler söylemeye çalışırken genelin aksine aklıma uygun bir bahane gelmiyordu. Uzun sessizlik Albedo'nun "Ben de öyle düşünmüştüm." diyerek kalkmasıyla bölündü.

Arkasından gitsem de ne diyebilirdim? Tüm dikkatim, sevgim, ilgim ve kalan her şeyim onun içindi. Onun gibi biri bunların herhangi birine ihtiyaç duyar mıydı ki?

 Onun gibi biri bunların herhangi birine ihtiyaç duyar mıydı ki?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

küçük albedo ve küçük kaeya hayal edin şimdi, şirinnn

art arda bölüm atıyorum çünkü gecenin dördünde perilerim beni salmıyordu

art cr : max_eera on twitter

wines after sex | kaebedoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin