R e z o n a n s
'Bir kurşun sizi üç şekilde öldürebilirdi.
İlki organlardan birine denk geldiğinde. Atardamarı ıskalarsa derin bir kan havuzuna düştüğünüzü hissederdiniz.
İkincisi kalp yakınına denk geldiğinde. Kurşun açı değiştirir, kemikler yarılır, kalbiniz acı kusardı.
Sonuncu ise altın vuruş. Beyniniz ne olduğunu bile anlamadan kafatasınız parçalara ayrılır ve ölmüş olurdunuz.
Hayır.
Bir kurşun sizi dört şekilde öldürebilirdi: İnanç.
En güçlüsü. Görülmez, dokunulmaz, hissedilmez.
Ve başkasına duyduğunuz bir inanç, sizin katiliniz olur.'
Karşımda öylece susmaya devam eden adamın gözlerine bakarken nasıl bu kadar aptal olabildiğimi sorguluyordum. Parmakları arasında tuttuğu devasa silah, alnımın tam ortasına yaslıydı ve namlunun ucundaki o keskin soğukluk hala hayatta olduğumu hissettiriyordu.
Oysa öldürüleli beş dakika olmuştu.
Zihnim, komplonun içinde çırpındığımı reddediyordu. Çığlık atmak için sadece dudaklarımı aralamam yeterliydi ama öyle çok üşüyordum ki, beş dakika boyunca, bir zamanlar tanıdığımı sandığım adamın gözlerine bakmak nefesimi kesiyordu.
Kanıtlar çok ikna ediciydi. Tüm hayatını görünmez olmaya adamış bir adama göre arkasında hiç kırıntı bırakmamıştı.
Şimdiyse ilk ve son kırıntısı ben olacaktım. Öldürüleli ise sekiz dakika olmuştu.
"Tetiği çekmek için neyi bekliyorsun?" diye sordum gözlerine bakarken.
Sonunda konuştuğunda, "Cesaret edemiyorumdur belki de..." dedi.
Fısıltı kadar sakin olan sesi kulaklarıma ulaştığında, aslında haykırmış gibi hissetmiştim. Delirecektim. Nasıl bu kadar sakindi? "Kahrolası bir yalancısın..." Hayır, sesim titrememeliydi. "Beni inine çektin, sana yardım ettim, şimdiyse bütün yalanlarını öğrendim."
"Belki de kurtarılması gereken sensindir."
Böyle pervasızca cümleleri kurabilmesi, yalanlarıyla beni zehirleyebilmesine şaşırmamam gerekirdi. Kendimi bu yolda parçalamıştım. Asıl gerçekler bir tokat gibi yüzüme çarpıyordu. Senelerini insan psikolojisi üzerine harcayan birine göre fazlasıyla aptaldım. Günlerimi, bana kendini anlatan adama yardım etmeye çalışarak geçirmiş ve sonunda kendi ellerimle katilim olmuştum.
Bana doğru bir adım attı ve buz kesilen gözlerini bana sabitledi.
Yutkundum. Silahtan da klik sesi yükseldi.
Bazı hikâyeler, namlunun ucunda saklıdır. Ve her kurşun, çıktığı namlunun imzasını taşır. Böylece kaderin, seken her kurşun gibi önünde dizilirdi.
Gazel...
Bu hikâye başladığında adım buydu.
Koş, saklan, diren.
Kaçabilmek için hiçbir noktada durmamam gerekiyordu. Ama o kahrolası yavan tat her zaman gelirdi.
Ve o an, seni inancından vuran adam ile hayatın arasında seçim yapman gerekir.
Bu hikâye sadece kötülerin mesken tuttuğu bir krallık değildi. Bu hikâye, ateşi özgür bırakmak gibiydi.
Psikologtan, katile geçiş yapmam birkaç saniyemi almıştı. Hiç bu kadar kısa sürede parmaklarımın kana bulanacağını düşünmezdim. Garip olansa parmaklarımdan kan damlamıyordu. Tek bir damla dahi kan dökmeden birinin ölümüne neden olmuştum.
O kişi ise...
Gazel Pamir'di.
--
Merhaba! Yeni bir kurguyla karşınızdayım ve sık bölümlerle burada olacağım. Şimdilik girişi bırakıyorum ve diğer sürprizler için takibe bekliyorum. Yayınevlerinden de bomba haberlerim var!
İlk bölümde görüşmek dileğiyle...
Instagram: gocenerbusra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REZONANS
General Fiction+18 'Namlunun ucunda kaç cehennem olmalı?' Gazel Pamir, bu soruyu ilk defa şakağına yaslanan silah ile düşündü. Geçmişiyle bir borcu yoktu, o sadece gelecekte hedefe dönüşecek olan bir ihanetti. Tek hatası ise bir gece yarısı kural tanımayan bir kov...