Güven...

35 2 0
                                    

                                                                                                                                          (Saatler sonra)

''Neredeyim?'' dedim anneme dönerek, burası hiçbir yere benzemiyordu. Odamın tavanı mor değildi. Pekii, hastanenin odası? Hayır, yok! Orası da değildi... ''Neredeyim anneciğim?'' dedim son gücümle tekrardan... ''Kızım,'' diye başladı cümleye annem... ''Evdesin, evdeyiz...'' ''Ne?'' dedim sadece. Son cümleyi bitirmeden derin bir nefes aldıktan sonra '' ama, burası hiçbir yere benzemiyor'' ''Kızım, baban Buse ablana çarpmış, yanlışlıkla...'' diye başladı, ''Biz de Buse ablanların evindeyiz'' diye bitirdi. Pencereyi tek eliyle açtıktan sonra bana döndü, ''sakın korkma'' diyen gözlerle bana baktı. Uyumak istiyordum sadece. Derin bir iç çektim, kendimi Buse ablanın kokusuna bıraktım...  

(Ertesi Gün...)

''Günaydıınn!'' dedim kendime. Annem yanımda değildi. Dışarıya baktım, rüzgar ile birlikte sallanan mısırlar ne kadar da büyüklerdi. Hemen yanıbaşında ineklerini otlatan, elindeki kaval ile köylülerin dikkatini çeken o çoban... Ne kadar da mutlu görünüyordu. Sanki  tüm derdini, tasasını burada, bu çayırda atıyordu. Burnumu çektim,  tek elimle pencereyi kapattıktan sonra hırkamı geçirdim tüm yükümü taşımasına rağmen asla dengesini bozmayan omuzlarıma, sırtıma. Kapıyı açtığım gibi sanki soğuk su gibi çarpan rüzgar çok güzel gelmişti, ayakkabılarımı giydim, küçük adımlarla çobana doğru ilerledim... ''Ne kadar da güzel çalıyorsunuz, belli ki tüm kızların gözü üzerinizde'' yavaş yavaş gülmeye başlamıştı çoban. Onu güldürebilmek ne güzeldi, bu soğuğa rağmen hâlâ mutluydu... 

Kalem NöbetçileriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin