8. BÖLÜM
Alice de onu takip etmeye başladı. Ne olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordu ama bir o kadar da korkuyordu.
Linda ilerlemeyi sürdürdü. Zarif hareketlerle hızlı hızlı yürüyordu. Kimseyi uyandırmak istemiyor gibiydi ve bu konuda da oldukça başarılıydı. En ufak bir gürültü bile çıkarmıyordu. Alice de onu hayretle izliyor, acemice attığı adımlarıyla çıkardığı gürültüyle adeta bi devi andırıyordu.
"Şşş..." diye fısıldadı Linda. "Emin ol, hiçbir Peri'yi uyandırarak kızdırmak istemezsin. Hiçbir şeyi unutmayacaklarını da hatırlatırım."
Linda sesini bastırdığı hafif hışırtılarla ağaçlık alana girdi. Ancak Alice ne kadar dikkat ederse etsin büyük bir gümbürtüye neden oldu. Sonunda çalılar sona erdi.
İlerlemeyi sürdürdükleri yolun sağ ve sollarında aralıksız ve adeta birbirine kenetlenmiş ağaçlar vardı. Bu ağaçlar üzerinde ilerledikleri ince yola doğru yarım bir kavis şeklinde sarkıyorlardı.
İnce yol; uzun çimenler, türlü çeşit rengarenk çiçekler, ağaçlardan dökülen kalın, güçlü -ve kırılmaya normalden çok daha dayanıklı olan ve kırıldığında çok daha fazla ses çıkaran- dallar ve yapraklarla süsleniyordu.
İnce uzun yol yer yer zarifçe kıvrılarak devam ediyordu. Toprak hafif krem rengindeydi.
Sonunda, Linda durup bir kulübenin kapısını tıklattı. Kulübe, yeşil renginde ve sarmaşıklarla kaplı olduğundan, gecenin karanlığında ormanın derinliklerinde kayboluyordu.
Kapı gıcırtılarla açıldı. Sadece, beş santimlik kadar açıldı ve açılan ufak kenardan, sarı gözbebekleri ve yeşil, dalgalı saçlı bir kız onlara baktı. Kızın Shiny olduğunu Alice hemen anlamıştı. Sonra geri çekilip kapıyı onların geçebileceği kadar açtı. Linda içeri girince Alice de onu takip etti. Ve Shiny de kapıyı Alice'in hemen ardından kapattı.
Alice içeriyi hızla göz gezdirdi. Gecenin hafif soğuğunda içeriyi ısıtan tek şey ufak ve cılız ışıkla minik odayı aydınlatan şömüneydi. Kalın halının ustaca ve kaliteli malzemeden yapıldığı her halinden belliydi. Fazla bir şey yoktu. Ufak bir dolap, ahşaptan bir çalışma masası dışında bazı ıvır zıvırlardan başka hiçbir şey yoktu neredeyse.
"Geç kaldınız." dedi Shiny.
"Evet, biliyorum. Alice beni geciktirdi." diye cevap verdi Linda. "Hadi, oku onu. Ne yapacaksan yap. Benim gitmem gerekiyor."
Shiny başıyla onayladı. Linda'nın ardından onu izleyerek kapıdan çıkmasını bekledi. Linda kapıyı arkasından kapatınca Alice'e döndü.
"Neler oluyor?" diye sordu Alice kontrol edemediği merakı korkuya dönüşürken.
Shiny dolaba doğru ilerlemeye başladı. "Bir şey yok,tatlım," dedi sırtı Alice'e dönük haldeyken. "Seni değerli taşlarla okuyacağım. Bu sayede gücünün ne seviyede olduğunu öğreneceğiz. Endişelenme; bunu her Seçilen'e yaparız. Yere otur."
Yavaşça çömelip oturdu. Ancak Alice korkusuna engel olamıyordu. Onu taşlarla okuyacak mıydı? Ne saçma şey. Bu sadece mecaz anlamda ibaret olmalıydı. Mantıklı bir açıklaması olduğuna emindi.
Shiny dolabın kilidine anahtarı geçirip çevirdi. Büyük bir taşıma çantası çıkardı. Çanta çok ağır olmalıydı ki aniden Alice'in önüne bırakıverince içindekiler şıngırdadı.
Çantanın fermuarını açtı. İçindeki taşları dikkatle çıkarmaya başladı. Alice büyük bir merakla renkli taşları izledi. Daha sonra Shiny çantanın hepsini boşaltmaya bitirdi. Şu anda Alice'in önünde tam on iki farklı renkli taş duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seçilenin Ateşi
FantasyÜç, iki, bir... Sadece yaşadığımız gezegenden başka evrenlerin de var olduğunu, kim bilebilirdi? Üstelik bunlardan bazıları, masal olarak dinlediğimiz Periler'in, Melekler'in ve İblisler'in evreni... Alice de bir Yarı Peri'dir. Ama ruhundaki öfke v...