L

244 19 24
                                    

"Başladı galiba, ha başlamadı mı? Hey çalış artık oh başlamış."

Boş odada yankılanan kahkaha Hyunjin'i rahatsız ettiği için yüzünü buruşturup gülüşünü kesmişti. Yere oturduğunda kameranın açısı düzgün olmadığından öne kayıp kamerayı indirmiş ve geri çekilmişti, kameraya gülümsediğinde yandaki görüntüsünü görünce yine yüzünü buruşturup gülüşünü kesti.

"Herneyse, merhaba. Umarım bunu izlerken ağlamıyorsunuzdur, hey Minho kes ağlamayı. Siz de çocuklar ağlamayı kesin."

Jeongin sanki izlediği kayıtta Hyunjin onu duyuyormuşçasına konuştu, "Nasıl ağlamayalım aptal!"

"Abiye kızılmaz Jeongin, sizi çok iyi tanımışım bu kısa zamanda dimi? Şu an Felix Changbin Hyunga sarılıp ağlıyor ve Changbin de güçlü durmak için ağlamamaya çalışıyor, Seungmin de yastığı yüzüne bastırıp sessizce ağlıyor, ah küçük Jeongin ise içinden bana çeşitli işkenceler yapıp masumca ağlıyor, minik sincap Jisung ise yüzünü aşağı eğip sessizce ağlıyor ama Ji lütfen tırnak etlerini yolmayı kes canının acımasını istemem. Vee Chan hyung grubumuzun en büyüğü, içinde tutma bak ağlayacaksan ağla gözlerini de kaçırma bana bak."

Odadaki herkes daha şiddettli ağlarken Hyunjin kıkırdamıştı, güzel gülüşüne baktıkça daha çok ağlamıştı bu 7 arkadaş.

"Minho, seni unuttuğumu sanıp gözlerini devirdin dimi?" Hyunjin yanındaki defteri alıp kapağını açmıştı. Bu Minho'nun Hyunjin'e hediyesiydi. İlk sayfada ikisinin resmi vardı, Hyunjin yavaşça sevdi minik resmi.

"Sana herkes her zaman duygusuz derdi, ağlamayan, kalpsiz ve düşüncesiz biri olarak anıldın. Ama kendini bana çok farklı tanıttın, yardım sever, anlayışlı, duygusal ve iyi kalpli. Her zaman yanımda oldun, her anımda, okulda, parkta, sokakta, evde ve benim için en özeli de hastanede ailem yanımda yokken senin yanımda olmandı. Minho, sen gerçekten iyi bir insansın, her anlamda çok iyisin, bir abi olarak, kardeş olarak, arkadaş, dost, aile ve sevgili olarak gerçekten iyi birisin. Ama ben seni yüzüstü bıraktım değil mi?" Hyunjin yanağından akan göz yaşını silerek resimlere bakmaya devam etti.

Güzel anılar biriktirmişlerdi.

Hyunjin her zaman Minho'ya karşı kendini borçlu hissetmişti hem maddi olarak hem manevi olarak, Minho ise sevgilisinin üzülmemesi için canına bile kıymaya hazırdı ki bunu yapamamıştı. Hayatında ilk defa yenilmişti Minho, sevgilisi için canını feda edememişti kurtaramamıştı.

Tanrı Minho'nun kollarından zorla çekip almıştı Hyunjin'i, bu çok acı ve zorlayıcı olmuştu. Kimsecikler anlayamamıştı bu iki aşığı. Hyunjin Minho için yaşamaya tutunurken Minho Hyunjin için ölmeye hazırdı. Ama ikisi de kaybetmişti.

Hyunjin ölmüş, Minho ise yaşamaya devam ediyordu.

Minho videoyu durdurup banyoya gitti, daha fazlasını kalbi kaldıramıyordu. Ölümünden uzun süre geçmiş olsa bile kalbi ağrımaya devam ediyordu, sonuçta hayatını adadığı adam gitmişti kalbinden. O büyük boşluk ise her nefes aldığında acıyordu, onsuz nefes almaktansa ölmeyi isterdi her gün, her saat, her saniye.

Chan arkadaşının arkasından gidince diğerleri sessizce ağlamalarına devam edip beklemişlerdi.

"Hyung yapamıyorum." Minho hıçkırıklarının arasında konuşup kendisinden büyüğüne sarıldı sıkıca. Chan da sessizce ağlayıp kardeşinin saçlarını sevdi. "Yaparsın Minho, dayanabiliriz. Hyunjinin bizden istediği son şey bu."

Minho geri çekildiğinde burukça gülümsedi.

"Hayır hyung, Hyunjin'in benden istediği son şey onu kurtarmamdı. Ama ben yapamadım. Kurtaramadım sevgilimi."

"Bebeğim iyi misin?" Endişeyle Hyunjin'e sordum, yüzü acı çeker gibiydi ve elleri kasılmıştı. Başını zorla iki yana salladığında koşarak odadan çıktım. "DOKTOR! DOKTOR YOK MU!!!"

Bağırarak seslendiğimde ağladığımın farkında değildim. Koridorun ucunda Chan koşarak gelirken onun arkasından doktorları gördüm, tekrar odaya girip sevgilimin yanına oturdum. "Geliyorlar hayatım, iyi olcaksın. Bu da diğerleri gibi bir kasılma hiç merak etme hemen geçecek."

"Odayı boşaltın."

Hemşireler zorla beni dışarı atarken bağırarak ağlamaya başladım, Hyunjin'in zor zamanlarında her zaman yanında olacağıma söz vermiştim ama şimdi beni ondan ayırıyorlardı.

"Minho, şşhh gel." Chan beni çekip sıkıca sarıldığında ayaklarımdaki güç yok olmuştu ve yere çökmüştüm, çok kez böyle yıkılmıştım ama hep yanımda arkadaşlarım vardı. Şu an ise Hyunjin'in yanında ben yoktum. Haksızlıktı bu.

"Hyung nolur, yalvarırım konuş onlarla, alsın beni içeriye lütfen."

"Hayır Minho, eğer böyle düşünürsek Hyunjin'in senden istediği son şey elini tutmandı. Ve sen sıkıca tuttun."

"Anlamıyorsunuz ki! Onun gözlerinde gördüm ben. Yemin ederim hyung, kurtar beni diye bağırıyordu sevgilim, kalbim bile hissetmişti onun kurtulmak istediğini."

Chan arkadaşını göğüsüne çekip saçlarını sevdi. Ağlaması sakinleşene kadar da bırakmadı. Ne kadar güçlü durmaya çalışsa da Chan'ın da içi param parçaydı. Hayatında yaşadığı kötü anılar da iyi anılar da hep arkadaşıyla beraber geçmişti, ama Hyunjin hastalandığında kalbini buzla kaplamıştı. Önceden kırılgan olsa da grupta birinin güçlü durması gerekiyordu.

Hyunjin'in yanında refakatçi olaran ne kadar Minho kalsa da Chan da her gece hastane kantininde gecesini geçiriyordu. Minho çok kez Chan'a sarılıp ağlamıştı, sayamadığı kadar çok.

Chan ise bunca yaşadığı şeye rağmen kalbindeki buzları eritmemişti bu videoyu izleyene dek.

"Durumu şu anlık iyi, ama gün geçtikçe kötüleşiyor. Elimizden geleni yapıyoruz, üzgünüm."

"NE DEMEK ÜZGÜNÜM!! BURAYA GEL!!!"

Minho sinirle doktora saldırmaya çalışırken Chan ağlamamaya ve arkadaşını tutmaya zorlanıyordu, Changbin koridorun başında görülünce derin bir iç çekti, sonunda gelmişti.

"Tamam, tamam sakin ol Min." Changbin arkadaşının hırçın tavırlarına karşı sıkıca sarılınca Chan pes ederek yere uzanıp ağlamaya başlamıştı.

Diğerleri de yanlarına gelince 7 arkadaş için kabus olmuştu o hastane koridoru.






Umarım yazım hatam yoktur. Yeni fici nasıl buldunuz?

I'm A LoserHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin