V

90 17 1
                                    

"Seni hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim, ama çok ağlama olur mu sevgilim? Bak hâlâ ağlıyorsun. Kesin ağlamayı artık."

Minho daha iyi olduğunda video kaydını başlatıp yere oturmuştu. Hyunjin ekranda şirince gülümserken ağlamamak onun için imkansızdı, diğerlerine göre de imkansızdı. Hepsi uzun zamandır yakın arkadaştı.

"Evet, ilk önce görevleri yaptığınız için teşekkür ederim. Her ne kadar ben olmasam da.. ama gökyüzünden sizi hep izlediğimi biliyordunuz dimi? Sizden hiçbir zaman ayrılmadım ki ben, sadece bedensel olarak yanınızda değilim ama ruhum hep sizlerle."

Hyunjin elindeki defterde bir sayfa daha çevirince gördüğü resimle kocaman bir kahkaha attı.

"Hey hey, Minho bunu hatırlıyor musun?" Defteri dikkatlice tutup kameraya gösterdiğinde gülmeye devam ediyordu Hyunjin. Minho bulukça gülümseyerek defterdeki fotoğrafa baktı. Diğerleri gülümsemeyi bırakın fotoğrafı görünce daha çok ağlamışlardı.

"Burda Changbin hyung Felix'e çıkma teklifi ettiği için gece toplanıp bunu kutlamıştık, hatırlıyorsunuz dimi? Ben de uzanırken Minho'nun ayağını ısırmıştım."

Hyunjin defteri indirip daha yüksek sesle gülerken gülüşüne eşlik olarak dizine vuruyordu.

"O gün cidden çok eğlenmiştim. ah Chan hyung canlı yayın açınca en çok izlenmesi olmuştu o akşam dimi? Changbin hyung olmasa napardık biz." Diyip kıkırdayınca Changbin eliyle yüzünü kapatmıştı, kalbi zor dayanıyordu yaşananlar yüzünden, çıkıp gitmek istercesine hızlı atıyordu.

Hyunjin ile diğerkerinden daha çok anısı vardı, aynı apartmanda oturdukları için neredeyse tüm gün birlikte zaman geçiriyorlardı. Hyunjin hastalandığındaysa güçlü davranmaya çalışmıştı, hastanede Minho yanında olsa da her gece gizlice girip iyi geceler dileyip gidiyordu. Hyunjin Changbin'e ne kadar teşekkür etse de abilik görevi diyerek susturuyordu Changbin.

"Cidden Changbin hyung." Hyunjin başını defterden kaldırıp en içten şekilde kameraya gülümseyerek bakmıştı. Changbin başını kaldırıp gözlerinin parladığı çocuğa bakmıştı. "Liseye yeni başladığımda bir kaç çocuk bana sataşmıştı, hatırlıyorsun dimi? O gün senin adını seslenmemle durmuşlardı, okulun en güçlüsü ve bad boy çocuğu ve ah tabi benim süper kahramanım." Hyunjin kameraya bakıp kıkırdarken Changbin hatırladığı anılarla tebessüm etmişti ağlamaya devam ederken.

...

"Hyunjin'i dövenleri bul ve gebert." Jisung zarfta yazanı okuyunca gözlerini devirerek Changbin'e döndü. "Cidden yazacağını düşünmemiştim."

Chan ayaklanıp yatağının yanındaki komodinden iki kumaş parçasını eline sarmaya başlamıştı bile. "Ebelerini sikmeye hazırlanıyorum, kim gelmek ister?"

Jeongin ayaklanınca herkes itiraz etmeye başlamıştı, "Bebeğim biz pansuman yapalım olur mu?" Seungmin küçüğünü ikna etmeye çalışırken diğerleri çoktan hazırlanmış çıkıyorlardı. "Seungmin biz seni aradığımızda hemen konuma gelin, biz gittiğimizde konum atarız." Felix ayakkabısını giyinirken konuşmuş sonra da diğerlerine yetişmek için koşarak merdivenleri inmişlerdi.

"Çocuğun adı neydi?" Jisung sorunca uzun süreli sessizlik olmuştu, uzun zaman geçmişti.

"Hatırladım, Jin." Minho hatırladığı isimle ilk yüzünü buruşturmuş sonrasında ise onu döveceği için sinsice gülümsemişti.

"Hangi jin amk? Birsüri Jin var." Chan telefonundan kuzeniyke konulurken Minho'ya sormuştu.

"Tabiki de Woojin." Changbin'in sinirli çıkan sesi sevgilisini korkutmuş olacak ki elini tutup sakinleştirmek istemişti.

Chan kuzeninden gelen mesajla konumu hızlıca açıp koşmaya başlamıştı.

Nefes nefese kalan 5 arkadaş biraz sakinleşip geldikleri evin kapısını çalmıştı. kapıyı açan genç hatırlamadığı yüzlere bakıp "Buyrun?" Demişti.

Changbin önüne geçince hatırladığı yüzle gülümsemişti. "Oh Changbin. Hiç değişmemişsin yine eskisi gibi ezik duruyorsun."

Eskiden beri aralarında olan tartışmalar bazen küçümseyici bazen de tehditlerle dolu olmuştu.

"Ezik ha?"

Woojin yüzüne yediği yumrukla afallasa da dikleşip bir hamle yapacakken Changbin geri çekilmiş ve yumruğu havaya gitmişti. Şimdi Woojin de dışardaydı. "Sevgilimi döven çocuk sendin demek?" Minho yakalarına yapışıp duvara sertçe itekleyince karşıdakinden acı dolu ses yükselmişti. Evden çıkan üç genç arkadaşını duvarda ve ağzının kenarındaki kanı görünce durumu anlamıştı.

Evet işte şimdi asıl kavga başlıyordu.

Seungmin küçüğünü sakinleştirmeye çalışırken gelen aramayla sonunda diyerek telefonu açmıştı. "Garajda Chan'ın arabası var onunla gelin." Ve acı bi öksürük sesi hoparlörden yankılanınca Jeongin koşarak garaja inmişti. Duvarda asılı olan araba anahtarını alıp binmişti.

Yol boyunca Seungmin arabaya kendisinin kullanmasının daha sağlıklı olacağını söylese de Jeongin dinlememiş ve deli gibi hız yaparak konumu takip etmişti.

Sokağın ortasında her biri bir yerde uzanırken arabanın farı gözlerini acıttığı için arabaya küfür etmişlerdi. "Asıl ben sizin ebenizi sikiyim! Size demedim mi biz de gelelim diye!" Jeongin arabadan inip büyüklerine kızarken bir yandan da tek tek yaralarına bakıp arabaya binlemelerine yardım ediyordu. Söylenmelerini bırakmamıştı tabi.

"Ulan amk, yüzünüz berbat haldeydi." Jeongin ağlayarak ve gülerek söylemişti hatırladığı anıyı.

"Changbin hyung o görevi yazarken göz ucuyla görmüştüm. Dayak yiyeceğim için korkmuştum aslında, görevleri yaparken beraber oluruz sanmıştum. Her neyse siz zaten benim yerime de dövmüşsünüzdür. Ve siz söylemeden söyliyim, evet karşı taraf daha hasarlı çıkmıştır kesin hı hı."

"Ama öyleydi." Jisung kıkırdayarak söyleyince diğerleri de gülmüştü. Odada daha yumuşak bi hava olurken Hyunjin bunu başarmıştı, uzun zamandır çökmüş olan arkadaşlarını az da olsa gülümsetmişti.

I'm A LoserHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin