Bölüm ile ilgili kelime bilgilendirmesi: Talasofobi: Deniz korkusu, fobisidir. Derin ve karanlık denizlere/okyanuslara girmekten ve yaklaşmaktan korkma eylemidir. Fakat ben bunu kitapta sadece karanlık ve derin denizler/okyanuslar olarak almadım. Genel olarak akarsular olarak aldım. Yani nehir, göl, deniz, okyanus, çay, azmak... Gibi.
Bu arada asıl hikaye bu bölümden sonra başlıyor. Sıkıcı diye geçmeyin sakın! Hadi ben kaçar iyi okumalar💗
_______
Okulun mükemmel derecede büyük kütüphanesinden romantik komedi çizgi romanı almış okuyordum. Aslında sessiz sakin olsun diye kütüphaneye gelmiş buranın en ücra köşesinde bağdaş kurmuş yerde oturuyordum. Baş erkek karakter Oh Namju diye zengin bir züppeydi. Baş kadın karakter ise zorbalığa uğrayan, fakir ve güzel bir kızdı. "Klasik çizgi roman işte." diye mırıldandım. Kafamı kaldırmadan çizgi romanı okuyordum."Talasofobin var değil mi?"
Gelen sesle yerimden sıçrayarak -adeta uçarak- "NE?!" diye bağırdım. Jisung anında eliyle ağzımı kapatarak "Sessiz, lütfen. Kütüphane görevlisi öcü gibidir." diye fısıldadı. Şoku atlatıp onun Jisung olduğunu tam anlamıyla anladığımda elinden kurtuldum ve "Nereden öğrendin? Bunu kimseye söylemedim. İncheon'de kimse bilmiyor. Yani; kimseye söylemezsen iyi edersin, Han Jisung!" dedim, adını söylerken omzuna parmağımla vurarak.
Teslim olmuşcasına ellerini iki yana açtı, "Birşey demedim zaten...Noona?" dedi. Noona mı? Ben, noona? Sözüne devam etti: "Her neyse, peki senin tramvan ne? Bu korku tramva üzerine oluyormuş."
O an aklıma gelince duraksadım, sanki elim ayağım çözülmüştü. Ama halen ayaktaydım. Kalbim, kalbim sıkıştı. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. Onun sesi kulaklarımda yankılanmaya başladı, eski günlerdeki gibi. "Unnie yardım et!!"
Kafamı iki yana sallayarak düşündüklerimi unutmaya çalıştım. Elimdeki kitabı sertçe kapatarak onu bırakmak için ilerlerken, "Aslında şöyle ki," dedim. Ona döndüm ve "Sana, bunu anlatacak kadar yakın değilim." diye devam ettim. Bana şaşkınlık içinde bakışlar atarken "Nasıl ya?" dedi.
Kitabı bırakmadan onun yanına ilerledim. Boş olan sol elimle omzunu pat patladım ve "Üzgünüm dostum..." diye histerik bir şekilde mırıldandım.
"Ne, ne için?!" diye korkuyla sorarken ben aklımdaki cümleyi tamamlamıştım. "Eğer ki talasofobim olduğunu okuldan veya dışarıdan -fark etmez- bir insandan duyarsam, hayatımda ilk kez güvendiğim birinin beni arkamdan bıçaklaması nedeniyle üzülürüm, perişan olurum. Sen ise benim üzülmeme dayanamayıp vicdan azabı çekersin. Anladın mı canım arkadaşım?" dedim cümlemi 'tatlıca' bitirerek.
Yutkunarak kafasıyla onayladı beni. "Bir yere ayrılma kitabı bırakıp geliyorum." dedim ve çizgi roman bölümüne ilerlemeye başladım. Aslında ona güveniyordum, sadece gözünü korkutarak beni sırtımdan bıçaklamasını engellemiş oldum.
/İlahi bakış açısı/
Genç kız yavaşça gözden kaybolurken onu izledi Jisung. "Bu tatlılıkla nasıl bu kadar korkutucu olmayı başardı acaba?" diye düşündü. Karşına çıkan kişiyle afalladı. Mi Cha pis bir sırıtış ile karşısında dikiliyordu. Genç adam şaşırdığını belli etmeden, "Ne zamandır oradasın?" diye sordu. Genç kız, o gıcık edici kahkahasını attı ve "Oldukça uzun zamandır, Jisung." dedi. Jisung anlam veremezken kız elindeki telefonun ekranını Jisung'a çevirip bir video başlattı.
Bu video da Jisung ve Chari konuşuyordu. Maalesef ki tüm konuşma duyuluyordu. Jisung sinirli gözlerini Mi Cha'ya çıkardı. Sinirli bir ses tonuyla "Sil şunu." dedi. Kız başını yavaşça iki yana sallayarak "Hayır. Ama -belki- okulun sitesine ekledikten sonra silerim." dedi.
Jisung ona doğru sert bir adım attı ve "Böyle bir şey olmayacak Sung Mi Cha!" dedi. Kız ise onu gram tınlamıyordu. "Hı hı, tabii..." diye mırıldandı umursamazca. Bir yandan da telefonunun kapalı ekranından arkasından gelen biri var mı diye kontrol ediyordu. Aradığı kişiyi ekranda görünce keyifle sırıttı ve "Vay be! Demek Park Chari'nin Talasofobisi varmış! Saol Jisung-ie!" dedi. Ardından sadece ikisinin duyabileceği ses tonuyla "İstediğimi aldım." dedi ve geldiği yönden gitti. Kızın içinde zaferin verdiği gurur vardı.
Anlam veremiyordu, Jisung. Ta ki kafasını karşıya çevirene kadar. Chari karşısında ona kırgın bir ifadeyle bakıyordu. "Bir daha benimle konuşma, Han Jisung!" dedi. Ardından kafasını iki yana salladı ve hızla kütüphanenin çıkışına ilerledi. Kız hızla ilerlerken ona güvenmemesi gerektiğini söyleniyordu içten içe. Dolan gözlerini silip yoluna aynı hızla devam etti.
Jisung onun peşinden gidiyordu. Onu bileğinden yakaladı ve kendine çevirdi. "Chari, dinle lüt-" kız onun sözünü kesti ve sert bir şekilde konuştu: "Ben dinleyeceğimi, dinledim; duyacağımı, duydum."
Kız bileğini çocuktan kurtardı ve hızla yoluna devam etti. Ona güvenmekle hata ettiğini düşünüyordu.
Çocuk üzüntüyle kızın arkasından bakarken birşeyler yapması gerektiğini düşündü. Ardından kendine gelip kıza yetişmek için koşmaya başladı. Bu arkadaşlığı bir yanlış anlaşılma bozamazdı. Kıza yaklaştığında kütüphanenin çıkışındalardı. "Chari, lütfen dinle. Göründüğü gibi değil." dedi. Kız sinirle ona döndü, "Sana; benimle bir daha konuşma demiştim." dedi her kelimesini vurgulayarak. Ardından adımlarını hızlandırdı.
Zil çalmak üzere olduğu için herkes ya sınıflarındaydı ya da koridorlarda. Ve şuan da herkes bu ikiliye dikkat kesilmişti. Kız, hızla ilerliyor; Jisung ise onun peşinden koşuyordu. En sonunda başardı ve kızın kolundan tutup kendine çevirdi. Kız bu sefer durmuştu.
"Bırak." dedi kız tıslarcasına ve kolunu çekmeye çalıştı, fakat başarısız oldu. Çocuk kızın kolunu daha sıkı kavrarken, "Chari, lütfen dinle." dedi. Kız sinirle baktı ona, yüksek çıkan sesiyle "Neyi?! Beni nasıl sırtımdan bıçakladığını mı?!" dedi ve 'Hah'ladı, "Hiç sanmıyorum, Han Jisung!" diye sözünü bitirdi.
Herkes dikkat kesilmiş, koridorun ortasında tartışan ikiliyi izliyordu. Kendi aralarında fısıldaşmayı eksik etmiyorlardı da.
Derin bir nefes alıp tekrar söze girdi Chari, bu sefer sadece ikisinin duyabileceği tonda konuşuyordu. "Sen güvendiğim ilk insandın. Ve daha 24 saat bile olmadan beni hayal kırıklığına uğrattın. Artık sana güvenemem. Güvenimi kazanma konusunda sana iyi şanslar, çünkü ihtiyacın olacak, Han Jisung!"
Kız koridordan giderken arkasında yıkık bir Jisung bırakmıştı. Jisung'sa gözlerini yere dikmiş hararetli bir şekilde düşünüyordu, acaba onu sadece arkadaş olarak mı görüyordu? Bunun cevabını bulmuştu. Hayır, Chari'den hoşlanıyordu Jisung. Bunun farkına vardığında çok geç olması üzücüydü.
Zil sesinin duyulmasıyla herkes sınıflarına giderken orada öylece dikilmiş, yüzüne buz gibi çarpan gerçeği idrak etmeye çalışıyordu. Onun gitmesini istemiyor, aksine kalmasını ve ona güvenmesini istiyordu. Yakın arkadaşı olarak gördüğünü sanıyordu. Hislerinin farkına yeni vardığı için onu şimdi kaybetmemeliydi, şimdi olmazdı.
______
Ortalık karıştı he
Size bir spoiler: bir iki bölüm -Belki daha fazla- araları kötü olacak.
Bu arada bu bölüme en az 3 oy gelmezse beklersiniz öyle.
Sınır: 3 oyOy vermeyi unutmayın 💗✨
(Düzenleme: 190124)-960 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silent Cry ⟨Han Jisung⟩ (Ara verildi)
Fanfiction"Han Jisung, sen güvendiğim ilk insansın." dedi kız tebessümle. "Güvenimi kazanma konusunda sana iyi şanslar, çünkü ihtiyacın olacak, Han Jisung!" Sert ve soğuk sözleri oğlanı fena çarpmıştı, oğlan yıkık bir şekilde kızın uzaklaşmasını izliyordu. H...