3- Two months later

264 24 38
                                    

Yemekhaneye giriş yapınca Jisung etrafa bakındı ve arkadaşlarını buldu. Onların yanına ilerlemeye başladık. Yanlarına ulaştığımızda Jisung ona en yakın olan yere oturdu, daha doğrusu kendini attı. Jeongin yanındaki boş sandalyeyi pat patlıyordu. Yanına oturmam içindi sanırım. Gidip yanına oturup herkese hitaben "Selam." dedim.

"Noona," Jeongin'in sözüyle ona döndüm. "Gözlerin cidden, cidden harika!" dedi gamzeleri görünecek kadar gülümseyerek. Bende gülümseyerek teşekkür ettim.

"Evet, gereksiz parlak ve büyük gözler."

Bu sözüyle herkes Seungmin'e döndü. Yüzümdeki gülümseme solunca kimse alındığımı anlamasın diye hemen tekrar gülümsedim. Yemeğini yediği için herkesin ona baktığını fark etmemişti. Sonunda fark etti ve "Ne?" diye sordu.

Chan, çubuklarını tabldotuna bırakıp burnunun üst kısmını baş ve işaret parmağıyla ovdu. Ve "Sana başkalarını incitecek kadar açık olma demiştim, Seung." dedi. Seungmin ne dediğinin farkına varmış gibi hızla bana döndü, "Chari, çok özür dilerim. Bazen fazla açık sözlü olabiliyorum. Cidden üzgünüm." dedi bir çırpıda.

Kafamı iki yana sallayıp önemsiz olduğunu belirttim. "Sorun değil. Ben alınmam zaten." dedim ve sıcak bir gülümseme sundum. Gereksiz parlak ve büyük gözler. Gerçekten öyle mi? Tüm gün beynimde bu cümlenin dolanacağından emindim.

"Her neyse, sen neden yemek yemiyorsun?"

Sorusuyla Seungmin'in yanındaki Hyunjin'e döndüm. "Aç değilim. Birazdan kafeteryadan kahve alırım sadece." diye cevapladım sorusunu.

Kafeteryaya peşimden gelen ikiliye döndüm, "Siz gidin oturun ben gelirim."

Kahvemi alıp masaya geldim. Aldığım Amerikanoyu görüp birşeyler mırıldanmaya başladı. "Amerikano severim, severim. Amerikanoo" Hyunjin'in dediği şeyleri duyunca güldüm. "Amerikano severim. Güzel seçim." dedi Changbin.

Sanırım onlarla iyi anlaşacaktım.

2 Ay sonra

Düşündüğüm gibi de olmuştu. En yakınlarım onlar olmuştu. Tabii hâlâ kendimden başkasına güvenmiyordum orası ayrı konu. Ara sınavların başlamasıyla ailemle daha az konuşuyordum. Çünkü beni her gördükleri yerde azara tabi tutuyorlardı. Konusu da sınıfta birinci olmama rağmen neden netlerimin düşük olduğuydu.

Hatta onlardan uzaklaşmak -kurtulmak- için girdiğim bir yarı zamanlı işim bile vardı. Bir ahjummanın küçük bir marketi vardı. Bazı işler için yardım ediyordum. Bazen kasada duruyordum, bazense rafları diziyordum. Paraya ihtiyacım olmasa da ailemden uzak kalmak harika bir şeydi.

Bugün kasada duruyordum. Zaten fazla müşterisi olan bir market değildi. Bu yüzden rahat oluyordu. Kafa dinleme yeri gibiydi.

Kapının açılmasıyla oraya döndüm, "Jisung?"

Ona seslenmemle bana döndü, sahte olduğunu anlayabildiğim bir gülümseme sundu bana. "Ah, senin çalıştığın yer burası mıydı?" diye sordu. Kafamı salladım. Anladım bakışı attı ve rafların arasına girdi.

Okulda enerjisinden şikayet ettiğim kişi şuanda, durgun bir şekilde -sıfır enerji belirtisiyle- karşımda dikiliyordu. Belki onu güldürebilirdim ha?

"Arkadaşımsın diye sana indirim var diye birşey yok, bilesin sincap çocuk!"

Yine aynı gülümsemeyle rafın arkasından elindeki ramyeon ile bana doğru geldi. "Peki~" dedi ve ramyeonu kasaya bıraktı. İşini halledince marketin oturma yerine gidip ramyeonu hazırladı. Yine aynı durgunlukla...

Sooyoung ahjummanın bana her gün söylediği ama asla yapmadığım şeyi yapmaya karar vererek kasa kısmından çıktım, kendime bir kutu ramyeon alıp Jisung'un yanına geçtim. Bende onun gibi ramyeonumu hazırladım.

En sonunda ona dönüp en başında sormam gereken soruyu sordum: "Neyin var, Jisung?"

Bana döndü, markete geldiğinden beri takındığı o zoraki-sahte gülümsemeyi yüzüne aldı. "İyiyim. Bir sorun yok." dedi.

Yan bir gülümsemeyle, "Yalan atma. Anladım bile. Ciddiyim, neyin var?" dedim. Bana tereddüt edercesine baktı.

"Şey, biliyorsun yakın arkadaşız. Okuldaki kızlar... Bu yüzden sana düşman gibiler. Yakında bu sözlü nefretten çıkıp fiziksel şiddete dönüşecek. Off, anlıyor musun işte? Bizim yüzümüzden sana zarar verecekler."

Ne yani bu tüm üzüntü benim yüzümden miymiş?

"Ben onları takmıyorum, sende takma." dedim güven verdiğini düşündüğüm bir gülümsemeyle. Bana daha çok döndü. Yüzünden ciddi birşey söyleyeceği belliydi.

"Anlamıyorsun, Chari! Zorbalık yapar, döverler, dövdürtürler, intihara sürüklerler, okuldan attıırlar... Ve daha birçok şey!"

Söylediği şeylerle gözlerim büyümüş, bakışlarım kucağımdaki ellerime düşmüştü. Bu kadar çirkinleşirler miydi ki? Zaten tüm gün okulda kızların arkamdan konuşmasını dinleyip onları boğazlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Ben... Şey, sen daha iyi olacaksan sizinle konuşmam." dedim ellerimle oynayarak.

"Hayır,"

Hızla lafa girmesiyle gözlerim onu bulmuştu. "Ben seninle arkadaş olmayı seviyorum. Güler yüzlü, enerjik birisin; yani mükemmel!"

Ben ve mükemmel... Keşke öyle olsaydım. Keşke mükemmel olsaydım. Ama ben mükemmel olamayacak kadar hiçtim.

"Hey, gözlerin mi doldu senin?!"

Sözleriyle, gözlerimin dolduğunu fark edip hemen elimle silip "Yoo." dedim. "Var işte birşey, söyle." dedi o tatlı gülümsemesiyle.

"Chari kızım, erkek arkadaşın olduğunu bilmiyordum. Seni oğluma alacaktım..."

Sooyoung ahjummanın sözüyle hemen ayağa kalktım, Jisung ise sadece ona döndü. Umarım uzun süredir orada değildir. Hemde bizi yanlış anlamıştı.

"Ahjumma, yanlış anladın. Arkadaşım o benim." dedim. Sooyoung ahjumma bende inandım der gibi baktı bana. Ardından Jisung'un yanına ilerledi.

"Pek de yakışıklıymışsın. Chari'yi üzme tamam mı oğlum." dedi. Jisung, beni aşırı şaşırtarak konuştu, "Tabi efendim, asla üzmem onu. Merak etmeyin." dedi.

Ellerimi havada iki yana sallayarak "Yok öyle birşey, arkadaşım şaka yapıyor. Değil mi Jisung?" dedim. Kafamı Jisung'a çevirdiğimdeyse gülmemek için yırtınan bir adet Han Jisung gördüm. Omzuna acıtmayacak şekilde vurdum ve "Yah, Jisung!" dedim.

Jisung ayağa kalktı, Sooyoung ahjummaya doğru dönüp hafifçe eğilip "Özür dilerim, efendim. Şaka yapmak istemiştim ama Chari'ye şaka yapmak bile ölüm fermanı. Daha çok gencim." dedi hemencecik.

Yüzümde küçük bir sırıtış oluştu. Bu çocuk beni tanıyordu. Yani kısmen, aslında neredeyse hiç.

Sooyoung ahjumma bu halimize güldü. Ardından bana döndü "Kızım, geç olmadan gidin. Güvenli olmaz dışarısı. Hadi babanı ara da gelsin, alsın sizi."

Kafamı salladım. Lanet olsun, babam beni Jisung ile görecekti. İşim bitmişti...

-------
Umarım beğenirsiniz ^^
Oy vermeyi unutmayın 💗✨

(Düzenleme: 190124)

-851 kelime

Silent Cry ⟨Han Jisung⟩ (Ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin