part 8

10.3K 174 128
                                    




Elliot'un arabasına bidiğimde saat gece 3'tü. Korku ve heyecan vücudumu ele geçirirken Elliot sessizdi. Arabasını incelemeye başladım. Kırmızı üstü açık bir spor arabaydı ama buna rağmen genişti. Dikiz aynasının üzerine iple asılmış bir kart vardı. Bilmediğim bir dilde ''im omnia paratus'' yazıyordu. Ben bu ayrıntıları incelerken otoparka giriyorduk. Arabayı 12 numaralı kısıma park etti.

''Geldik.'' dedi bana bakarak ve beni beklemeden arabadan indi.

Ben de arkasından indim. Anlayamadığım bir şekilde çok hızlı hareket ediyordu. Arabanın kapısını kapattım. Kapanma sesini duyunca arkasına bakmadan yürüdüğü yerde kolunu kaldırıp araba anahtarının düğmesine basarak arabayı kilitledi. Bense ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.

Babasına yetişmeye çalışan küçük çocuklara benziyordum.

Asansörün önünde gelmemi bekliyordu. Beyaz camlı kapıdan geçerek asansörün önüne geldim. Düğmeye bastı ve asansöre bindik. 5. kata basıp sırtını aynaya yaslarken benim de aklıma ilk karşılaşmamızın asansörde olduğu ve ne kadar sinir bozucu davrandığı gelmişti.

Elliot hala sessizdi. Neden böyle olduğunu anlayamıyordum. Tam ağzımı açıp konuşacakken asansör birden sarsıldı. Neye uğradığımızı anlayamayıp şaşkınlık ve korku içinde bağırıp vücudumu Elliot'unkine yapıştırmıştım.

Boyum 160 ve o da 190'larında olduğundan kafam göğsüne gömülmüştü.

''Şşş Alice sakin ol, asansör arıza yaptı o kadar. Düzeltirler birazdan.'' diyerek beni sakinleştirmeye çalışan bir adet Elliot ve bebek gibi korkan ben.

Elliot ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı, bir yandan da ''şş'' diyerek beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir eli saçlarımdayken diğer eli yavaşça belime kaydı. O an tepki vermek istedim, rahatsız olmak istedim ama içimdeki her bir hücre bunun olmasını engelliyordu sanki. Güvendesin diyordu. Belimde olan eli yavaş ama sertçe belimi sıktı. Büyük damarlı elleri o kadar iyi hissettirmişti ki. Birbirine bastırılmış dudaklarımdan hafif bir inilti çıktı.

''Alice...'' dedi Elliot ve anıyla beni üzerinden itti. İtişiyle asansörün karşı duvarına yapışmıştım. Ufacık asansörde bir ben bir de oyduk ve düşüncelerim o kadar birbirine karışmıştı ki. Gergin bir halde asansördeki yardım düğmesine basıp duruyordu.

''Hadi ama! Lanet olsun.'' diyerek kapıya yumruk attı.

Bu hareketi beni daha da germişti. Çöktüğüm köşede kendimi daha da geriye gitmeye çalıştım ama göt kadar asansörde başka yer yoktu. Elliot sinirli bir şekilde ceketini çıkarmaya başladı. Ben ne olduğuna şaşırırken ''Giy şunu.'' dedi ceketini uzatarak. Bir taraftan da eteğime baktı. Zaten yeterince mini olan eteğim yere çökmemle daha da yukarıya çıkmış ve arasındaki boşluktan kilodum görünüyordu. Fark etmemle ayaklandım. Utanç duygusu beni tepeden tırnağa sararken içimden 'Keşke şu an yok olsam, keşke ölsem, keşke şu an dünya yok olsa' diye şeyler geçiriyordum. Bir taraftan da ceketi giydim.

''Yalnız, bu asansörde kamera var Alice. Tek ben görsem neyse de, dikkat et böyle şeylere. Sinirlendirme beni.'' dedi Elliot.

Ne? O ne demişti az önce. Tek ben görsem derken? Senin ne haddineydi bu? Sen kimsin ya.

''Tamam uyardın sağol ama bu senin karışabileceğin bir şey değil! Hem sen hangi mevkiyle bana bunu söylüyorsun ya!'' diye bağırdım sinirli bir şekilde.

Sırıttı.

''Ben olsam benim gözümü dinlerdim Alice.'' dedi aynı sinir bozuculukla.

Hiçbir şey demeden oturduğum yerde durmaya devam ettim. Neydi şimdi bu? Daha yeni yeni iyi biri olduğunu düşünmeye başlamışken şimdi yine kafamdaki 'eğer adam öldürmek suç olmasaydı' listemde birinci sıraya yükselmişti. Ayrıca o hareket neydi? Belimden tutmalar falan. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam. Benden mi hoşlanıyordu acaba? Hah. Bu düşünceye paralel evrenlerdeki hiçbir Alice kişiliğim inanmamıştı. Hatta o kadar komikti ki bunu düşünmüş bile olmam, yanlışlıkla bir gülüş kaçmıştı ağzımdan. Bana 'Bu salak napıyo ya' diye telefon sinyali ararken saçma sapan şekillere giren Elliot 'un bakışı sonrası nemrut suratıma geri döndüm. Benden hoşlanmadığının kanıtı sıralaması yapsam İncil kalınlığında olurdu heralde. Ayrıca, ben onun öğrencisiydim ve 17 yaşındaydım. O ise 27. Aramızda 10 yaş vardı ve Elliot her gün başka kızla gezen biriydi yüksek ihtimalle, onun ben değil başka herhangi bir insandan bile hoşlanacağını düşünmüyordum.

Ben kendi içimde monologlar kurarken birden asansör hareket etti. Oh be, kurtulacaktım sonunda gıcıkla 2 metrekarelik mesafeden.

****

12 numaralı dairenin kapısını açtı ve içeri girdik. Antrede ayakkabılık ve palto askısı dışında bir şey yoktu. Üzerimdeki ceketi askılığa asarken duvardaki tablo ilgimi çekmişti. Bir kadının fotoğrafıydı. Sararmış çimenler üzerinde uzanmış beyaz elbiseli, sarı saçlı bir kadındı bu. Tersten çekilmişti fotoğraf. Kadın bir elini güneşi engellermişçesine gözüne gölge yapmış, tatlı bir şekilde gülümsemişti.

"Bu fotoğraftaki kim?" dedim Elliot'a dönerek.

"Ablam." dedi ve mutfağa girdi hiç umursamadan. Ablasından bu gece arabada da bahsetmişti. Onun da anksiyetesi vardı ve beni sakinleştirmeyi ondan biliyordu.

"Çok güzelmiş." dedim ben de arkasından mutfağa girerek.

"Evet öyleydi." dedi yine geçiştirircesine. Ölmüş müydü? Niye sormuştum ki kim diye. Acısını hatırlatnıştım.

"Ben, çok üzgünüm. Bilmiyordum." diyerek özür dilemeye çalıştım.

"O ölmedi Alice, sadece artık hayatımın bir parçası değil. Ayrıca, sen her şeye burnunu sokmasan." dedi.

Ha? Ben onun için üzülüyordum ve o bana gelmiş bunları söylüyordu. Elliot'a üzülmem cidden 2 saniye falan sürüyor artık.

Oflayarak "Ben yatsam, yarın okul var malum." dedim artık onunla sohbetten kaçınmak için.

"Saat 4'e geliyor asla uyanamazsın. Yüzme antremanına bu yorgunlukla hiç katılamazsın zaten. Sabahki dersler konusunda da dert etme ben hocalarla konuşurum. Senin dinlenmen yarın evine girme konusunu hallederiz."

Elliot'un kafamdaki tüm problemlerin çözümünü 5 saniyede önüme sunmasına minnettar olsam da bunu hiç göstermeden "Peki." dedim. "Nerede uyuyacağım?" diye sordum.

"Malum bu eve yeni taşındım bu yüzden sadece bir yatak var. Koltuklarım da daha ulaşmadı. Birlikte uyumak zorundayız." diyerek sırıttı.

Benim ağzımı açıp konuşmama zaman vermeden "O etek ve tişörtle rahat uyuyamazsın, al şunu giy. Sana gelicek bir eşofmanımın olduğunu sanmıyorum." diyerek üzerime dolaptan çıkardığı mavi gömleği fırlattı. (multi)

Ne?!

Oh, daddy Ø daddy issuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin