iki

3K 302 250
                                    

ne yapsak boş ve ne kadar çabalasak faydasızdı. geriye dönemezdik, çıkıpta arkamızdan kapattığımız kapıları tekrar çalamaz, içine düştüğümüz yalnızlıktan bizi kimse kurtaramazdı. bizi bu hâle sokan kimdi? kimlerdi? choi beomgyu, sen kendi mezarını kendi ellerinle kazar, suçu bir başkasına atardın. ben buydum ve aynaya bakıp tekrarladığım bu cümleler, artık bana ağır gelmiyordu. ben hayatımda ilk defa kendimi her şeyin geçecek olduğuna ikna edemiyordum. önüne çömeldiğim duvara sırtımı yaslamış otururken, içine girdiğim bütün beklentilerin yıkılışını yaktığım sigaramla seyrediyordum.

beklentilerim, aylar önce tanışıp beni mutlu ettiğine inandığım adamın kang taehyun çıkmasıyla son bulmuştu. onun için bütün bunlar benim tattığım kadar ekşi değildi, biliyordum. biliyordum çünkü kang taehyun'ın duyguları yoktu. saf nefret ve öfkeden oluşurdu o. en azından bana gösterdiği yüzüydü bu ve benim için bütün bu yaşananların ağır olmasının sebebi ise, onunla konuştuğum aylar boyunca mutlu olmamdı. kang taehyun'ın beni mutlu etmiş olmasıydı. evet, bu benim için bir yıkılış, kendi gururumu ayaklar altına almaktı. kang taehyun beni asla mutlu etmez, aksine her fırsatta kendinden nefret ettirmeyi başarırdı.

karşılaşmamızdan sonra beni bırakıp gittiği yerde oturmuş, söyledikleri aklıma geldikçe kendime eziyet etmeye devam etmiştim ve bütün bunlar beni tatmin etmemeye başladığında iste ayağa kalkıp bara girmeye karar vermiştim. içeriyi mor loş bir ışık aydınlatıyor ve en sevdiğim müziklerden biri çalıyordu. barın köşesinde yiyişen çiftlerden uzak bir masaya geçtiğimde, sipariş ettiğim votkanın gelmesini beklemeye başladım ve işte o zaman belki de bu bara girmenin verdiğim en kötü kararlardan biri olduğunu fark etmiştim. kang taehyun yanında birkaç arkadaşıyla içeri girerken, suratında kocaman bir gülümseme varken ve kolunu hayatımda ilk defa gördüğüm bir herifin omzuna atmışken fark etmiştim ve ben onu mutlu görmekten hiç mi hiç hoşlanmıyordum.

önüme bırakılan bardağı elime alıp dikerken, derin bir nefes aldım ve bakışlarımı üstüne diktim. yanındaki çocukla flörtleştiği birkaç metre öteden anlaşılıyorken, şimdi niçin onun duygusuz herifin teki olduğunu düşündüğümü biliyordum. kang taehyun benim bu gece hissettiklerimin yarısını dahi hissetmemişti ve kendisine yeni bir eğlence arayışına girmişti bile. ondan hissetmesini istediğim şey ise kesinlikle öfkeydi. aylardır görmek için cilve yaptığı kişinin ben olması onu kızdırır sanıyordum. evet, muhtemelen daha önce kimseye göstermediği o yönünü yalnızca benim biliyor olmama kızmasını deli gibi istiyordum.

elimdeki bardak boşaldıkça dolduruyordum ve bakışlarımın onu rahatsız etmesini her şeyden çok istiyordum, ki bunu en sonunda başardığımda zaferle gülümseyebilecektim. fakat öyle olmadı, kang taehyun etrafa baktığında ve bizim bakışlarımız kesiştiğinde, yüzünde güller açan kesinlikle ben değil, kendisiydi. yarım ağız sırıtırken yanındaki çocuğun beline sarıldı, irisleri benim yüzümde dolanırken onun dudaklarına değdi dudakları ve gülümsemeye devam ederken karşısında duran çocuğu bir öpüşmenin içine çekti. sıktığım yumruğumu gevşetip bardağımdan bir yudum daha aldım, içerinin sıcak olması üzerimdeki deri ceketi çıkarmama sebep olmuştu. giydiğim siyah kolsuz tişört ile kalırken, kang taehyun'ın bakışları üzerimde dolanıyor ve artık önünde duran çocukla ilgilenmediğini görmek bana keyif veriyordu.

saçlarımı söktüm, onları geriye tararken eş zamanda arkama yaslandım ve elime bardağımı alıp onun oyununa karşılık vermeye karar verdim. benimle bir işi olmadığını söyleyen kang taehyun, bir başkasıyla öpüşürken dahi bana bakıyor ve ben dudaklarımı yalayıp sıcakladığım için üzerimdeki tişörtü çekiştirirken onun suratındaki ifade yavaşça soluyordu. kang taehyun henüz birkaç gün önce ona attığım fotoğraflara karşılık beni istediğini söylerken, şimdi bir başkasının yardımıyla içinde yatan doyumsuz adamdan kurtulabileceğini sanıyordu. bütün bunlar aptalcaydı, kang taehyun'ı içine düştüğü açlıktan yalnızca ben kurtarabilirdim ve kendisi de bunun farkındaydı. onun ihtyacı olan bendim, her şeyden çok nefret ettiği choi beomgyu ve onu kızdıran da en çok buydu.

burning desire ༊ taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin