kang taehyun.
ruhum koca bir gül bahçesiyken, bana dokunmaya çalışan herkesin elleri bir anda kana bulanırken ve tanıdığım herkes bu bilinen gerçekten kaçarken, choi beomgyu benim gül bahçemin içinde uzanmış bana bakıyordu. kanlar içindeydi fakat gülümsüyordu, biz bu muyduk? biz, onun hırçın dalgalarında yüzmeyi öğrenen ben ve dikenlerime sıkı sıkıya sarılan beomgyu, bundan mı ibarettik? birbirinden kaçarken içine girdikleri döngüde tekrar karşılaşan ve her göz göze geldiklerinde kalpleri çarptığı için birbirinden nefret eden, ederken aslında daha çok kaybolan ve kaybolurken birbirini bulan iki aşıktan fazlası değildik. beynimin içinde dolanan seslerin choi beomgyu'nun yüzünü aklımdan silmemi söyledikleri bütün zamanların aksine şimdi o karşımda duruyorken, detaylarının hepsini hafızama kazıyordum. dudaklarının kıvrımından tek tek saydığım kirpiklerine kadar, onun her bir zerresi benim evim olmuştu. choi beomgyu gülü dikenleriyle seven biriydi ve beni kökümden kopardığı zaman artık tamamen ona aittim, onun ellerinde solmaya hazırdım.
geçirdiğim son bir hafta boyunca, ona aşık olduğum gerçeği yüzüme ağır bir tokat gibi çarptığında, canını yakmanın hâlâ bana keyif verip vermediğini sormuştum kendime. denemiştim, vermemişti. ve bir başkası onun canını yaktığında, benim de canım yanmıştı. belki de hislerimin farkındalığı tam o gün vurmuştu yüzüme, beomgyu karşımda ağlarken ilk defa onu bırakmamaya hazırdım. akan her gözyaşı için özür dilemeye, hayatım boyunca kimseye eğmediğim boynumu, ona olan sevgimin nefreti ikimizi de zehirli sarmaşıklarıyla boğarken, dikenlerim canını yakmasına rağmen yine de bana sarılan bir adam için eğmiştim. geriye saramadığım bir zaman mevcutken, bu zamanın içi pişmanlıklarım yüzünden geçilmez bir hâl almışken ve şimdi telafi etmek için elimden gelen her şeyi yapacağıma söz vermişken ben, beomgyu'nun her şeyi geride bırakıp beni affetmesi bütün kırgınlıklarımı sarıyordu.
şimdi o adam karşımda uyurken onu ne kadar uzun bir zamandır tanıdığımı düşünüyordum. fakat her gün hakkında yeni bir şey keşfediyor, tanıdığım cute bear'ın uyumaktan hoşlandığını bilmek, beomgyu yanımda bir bebek gibi uyurken bana daha çok keyif veriyordu. şakaklarımda duran elim yavaşça oradan ayrılıp saçlarına daldı.
ona bakarken güzelliğine hayran kaldığım ilk zaman, üç sene önce onun kasabaya taşındığı bir bahar akşamıydı. nefretimizin başlangıcını ikimiz de hatırlayamasak da, ben beomgyu'nun yüzünü ilk görüşümü, hâlâ hatırladığım zaman nefesimin kesildiği o anı, evinin balkonunda yıldızları seyrederken saçlarını savuran kasım rüzgarına doğru kollarını açışını ve ben geldim lanet olası kasaba, diye bağırışını istesem de unutamazdım. o büyülü andan çıktığım zaman bakışlarımız kesiştiğinde ve bana onu gizlice seyrettiğim gerekçesiyle sapık damgası vurduğu zaman başlamıştı her şey. belki de bu bir nefretin başlangıcı değil, benim zamanla onun büyüsüne kapılıp kendimi kaybetmemin hikâyesiydi.
"sen harbiden aşıksın bana."
beomgyu'nun birden konuşmasıyla irkilip elimi saçlarının arasından çektiğimde gözleri aralandı, "siktir, ne zamandan beri uyanıksın sen?" diye sordum. boğazımı temizleyip bakışlarımı kaçırırken, beomgyu kocaman sırıtıp cenin pozisyonuna girip bana baktı. "gülümsemeye başladığından beri." diye mırıldanırken, uykulu sesinin bu kadar güzel olduğunu fark etmemiştim daha önce. dediğim gibi, tanıdığım cute bear hakkında her gün yeni şeyler keşfederken, beomgyu'yu daha çok seviyordum.
"gülümsediğimi nereden çıkardın?" diye sorarken tek kaşım havalandı, tekrar eski pozisyonuma dönüp ona baktığımda beomgyu hafifçe esneyip yerinde doğruldu. "bana aşıksın diyorum ya." üzerinde duran yorganı atıp ayağa kalkacakken bileğinden yakaladım, dudakları aralık bir şekilde bana döndü ve tam o anda kocaman gülümseyip tekrar yanıma çektim onu. siyah saçları dağılıp gözünün önüne düşerken doğrulduğum yerden üzerine eğildim, "senin şu şımarıklığın mahvedecek beni." diye mırıldandım ve dudaklarına yaklaşmamla beraber nasıl gözlerinin yavaşça kısıldığını seyrettim. güzeldi, lanet olsun. beomgyu'nun her hâli, her parçası, öpmek istediğim ellerinden bana bakarken parlayan gözlerine kadar, her zerresi çok güzeldi. benimleyken en güzeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burning desire ༊ taegyu
Hayran Kurguaklımdaki soruların hepsinin cevabını beni nefretiyle boğan bir çift dudakta arıyordum. → enemies to lovers. → smut.