1"Garden Of Shadows"

19 1 1
                                    

Profilimdeki linkte spotify hesabım var. Magnetic Moon adlı pl bu fic için. Lütfen dinleyin.

Küçük kız kardeş olan Krystal her zamanki gibi gündoğumu saatinin gelmesiyle istemeye istemeye Ay'ı gökyüzünden indirdi.

Kalanı ablası Jessica'nın Güneş'i doğurmasına bağlıydı,o da birkaç dakika içinde yükseltirdi Güneş'i göğe.

Bazen tahtın ablasının gözünü boyadığını düşünüyordu. Eskiden böyle değillerdi. Eskiden hiçbir şey böyle değildi ki. Ne ikisi gece ve gündüzü yönetmekle meşgul olur ve birbirini göremez olurlardı ne de araları bu kadar açılırdı.

Sözde tahtta ikisi vardı, hükümdarlık ikisinindi fakat insanlar her zaman Jessica'nın gündüzündeydi. Gündüz etkinlikler yapılır, gece herkes uykusuna dönerdi. Krystal'a kalansa insanların huzurlu bir uyku uyuyup gündüze enerji toplamalarını sağlamaktı. O rüyaları kontrol etmese her gece insanlar kabuslarla uğraşırlardı. Tıpkı Krystal gibi...

Ablasının Güneş'i yükselttiğini görünce ona selam verme zahmetine bile girmeden yatağına doğru adımladı sarayda. Jess de pek umursamazdı zaten Krystal'ın bu tavırlarını.

İkisi de oturup düzgünce konuşmadıkları içindi bu belli olmayan kavgalı halleri.

Kimsecikler farkında değildi iki kraliçenin arasındaki gerilimden.

Gün boyu uyuyup gece için enerji biriktiren Krystal'ın uyuması uzun sürerdi. Sebebi belliydi, asil ve elit bir şehir olsa da Reina'da da birçok çocuk vardı. İnsanlar iş yapıyor ve gürültüye istemeden de olsa sebep oluyordu. Kısacası Reina bir metropoldü ve Krystal asla burada uyuyamıyordu. Bu yüzden ışınlanmak için iyi bir yer düşündü.

En iyi yer olan şehirden uzakta kalan tepede yaşayan Amber'ın kulübesine gitmişti ışınlanarak. Kapısında Krystal'ı gören Amber gülümseyerek kapıyı açıp onu içeri davet etti. Kendisinin şehirde biriyle buluşması gerektiğini söyleyip evden ayrıldı.

Koca kulübenin Krystal'a kalması iyiydi, rahatça uyuyabilecekti.

O uyurken büyük kardeş Jessica Jung şehirde açılan yeni yetimhanenin açılışındaydı. Kraliçe olarak kısa bir konuşma yapmış ve eline tutuşturulan makasla zoraki gülümseyerek, gülümsememesi insanların sorun olduğunu düşünmesine sebep oluyordu, kurdeleyi kesti ve yetim çocuklarla fotoğraf çekildi.

Fotoğraf gazete ve dergilerde basılacaktı muhtemelen.

Arabaya geri binip bu sefer saraya geri döndü.

Evrak işleri ve başka ülkelerin elçileriyle ilgilenmeliydi bugün.

Bıkkınlıkla bir nefes verip işine devam etti gün boyu. Gelen elçilerin bir kısmıyla kendi konuşabiliyordu, bildiği birkaç dil vardı. Fakat konuşmayınca hem kendini baskı altında hissediyor hem de çeviriyi beklerken zaman kaybediyordu. Gündüz onun için çok değerliydi.

Kardeşi için gecenin değerli olması gibi.

Hava kararmasına yakın, Güneş bugünlük Armonia'ya veda ederken Jessica batırmıştı Güneş'i. Kız kardeşinin nerede olduğunu bilmiyordu ve gelip Ay'ı gökyüzüne çıkarmalıydı bir an önce. İnsanlar karanlıkta kalamazdı.

Saraydaki Stal'ın odalarına baktı. Bulamayınca muhafızlara haber verdi. Sessizce kardeşini aratırken uykudan bayılmak üzereydi ve işini yapmayan bir kraliçe onun öfkesini körüklemişti.

Birkaç dakika içinde uykusundan kendine yeni gelen Krystal Ay'ı göğe çıkardı ve geceyi başlattı zifiri karanlıkla birlikte.

Göğe yükselmiş yarım ayı gören Jessica sinirle gözetleme kulesine çıktı. Kardeşi oraya her akşam çıkardı, geleceğini biliyordu.

Magnetic MoonWhere stories live. Discover now