Bir olta atarsın zihnine ruhunu tutarsın belki de...
Kendimi her kaybedişimde, -ki bazen kim olduğumu bile unuturum- küçüklüğüme dönerim. Ben ne severdim diye sorarım... İşte orda bulurum kendimi. O soruların tam da içinde dans ederken... Küçükken neysek oyuz aslında hiç değişmedik ,değişemeyiz . Tüm saflığımızla ordayız çünkü...
Lise hayatımın ilk günü, hava her zamankine göre sıcak ve kuru. Heyecanlı olduğum kadar uykuluyum da. Yaz tatilinde gece ikilere kadar uyumayıp uyku düzenimi bozmam sebep olmuş olacak ki gözlerime dikenler batıyormuş gibi hissediyorum. Akşamdan kurmuş olduğum alarmları kapattım. Her zaman uyanamayacağımı varsayıp birden fazla alarm kuruyordum. Dün de kurdum ama heyecandan ilk alarmdan uyanmıştım. Banyoya gittim ve akşamdan saçlarıma yapmış olduğum buklelerin bozulduğunu fark ettim. Kahretsin! Güne bir sıfır başlamak bu olsa gerek. Elimi ayağıma tutuşturmuştu. Yüzümü yıkadıktan sonra hemen üzerimi giydim ve mutfağa koşup annemin hazırladığı kahvaltı sofrasından iki domates ve bir parça peynir ağzıma attım. Bir yudum çay içip boğazımı yaktıktan sonra göğsüme vura vura banyoya koştum. Fişe takmış olduğum maşanın ısınıp ısınmadığını kontrol ettim. Buklelerimin üzerinden tekrardan geçtim. Dün akşamkiler kadar güzel olmayacağını biliyordum ama yapacak bir şey yoktu. Aynada biraz kendime baktım. Bir modelist edasıyla pozlar verdim biraz dans ettim ve hafiften allık sürmeye karar verdim. Biraz daha kendimi izleyip saçma figürlü dans hareketlerimi tamamladıktan sonra - küçükken de aynı şeyi yapardım aynanın karşısına geçip dans eder kendi uydurduğum İngilizce kelimelerle şarkı söyler, bunlar bitince de sanki beni izleyen seyirciler varmış gibi eğilir, selam verip öpücük atardım şaşırtıcı bir şekilde bunları yapmak hala çok hoşuma gidiyor- nihayet banyodan çıkabildim. zaten yapacak başka bi şeyim kalmamıştı. bugün ilk gün olduğu için tek görevim süslenip, iyi görünmekti. saate baktığımda; evet, biraz geç kalmıştım!! hemen aşağıya indim ve arabanın içinde beni bekleyen babamı gördüm.
"Geç kaldık Kiraz çabuk ol!!" dedi gözlerini kocaman açarak. "Ne yapayım anca hazırlandım!!" dedim sitem edercesine.
"Her gün böyle ancalarla avutacaksan kendini söyleyelim de saatleri sana göre ayarlasınlar kızım. Ne dersin?"
" Tamam haklı olabilirsin seninle bu konuyu tartışmayacağım ilk günüm ve şuan tek derdim eve yeni arkadaşlar bulmuş olarak dönebilmek" dedim içimde bir tedirginlik taşırken. "Bu kadar stres yapma kiraz lise sadece ortaokulun bir devamı ortaokulda nasıl arkadaş edindiysen burda da edinebileceğinden eminim" babamın bu söylediği içimi biraz ferahlattı. Ama hala korkuyordum ve stresliydim. Ortaokuldaki öğretmenlerimiz lisedeki ortamın daha sert ve zorlu olacağını söylemişlerdi. gerçekten öyle miydi yaşayıp görecektim..Okulun yani okulumun kapısının önüne geldiğimizde sıraya durmuş insanları gördüm. Sanırım dönemin en sessiz sabahına tanıklık ediyorum diye geçirdim içimden. Hangi sınıfta olduğumu bilmediğim için öylesine bir yere durdum. Birkaç dakika daha bekledikten sonra güneşin tenimi yaktığını hissettiğim için daha kalabalık ama gölge olan bir yere durmaya karar verdim. Yanımdaki çocuk biraz beni süzdü. Bunu yaptığını fark etmediğimi sanıyordu ama fark ediyordum. "Yeni misin?" dedi sorgulayıcı bir tavırla. "E-evet" dedim sesimin titremesini önlemeye çalışırken. "Hiç yeni gibi durmuyorsun."
"O zaman niye yeni misin diye sordun?"
"Bilmem seni daha önce hiç buralarda görmedim"
"Bütün okulu gördün yani?!!"
"Yeni gelenler dışında evet diyebiliriz.""Sen kaçııncı sınıfsın da bu okula bu kadar hakimsin" dedim sesime hafif alaycı bir tavır takınarak.
"On bire geçtim"deyiverdi sanki çok bi iş başarmış gibi gururla.
Konuşmasından ortamcı bir hava sezdiğim bu çocuk okuldaki neredeyse bütün erkeklerle aynı görünüyordu kıvırcık olmasa bile kıvırcık görünümlü saçlar oversize tişörtler boyun zincirleri.. Sonra kızlara baktım ve onların da nerdeyse hepsinin aynı görünümlü olduğunun farkına varınca şaşırdım. Hiç kimsenin kendine ait bir tarzı yoktu hangi tarz popülerse herkes aynı tipe bürünüyordu. İsteer kendine hitap etsin ister etmesin ,sadece populitenin peşindelerdi."Bak sana sana ne diyeceğim bugün yeni gelen bir çocukla daha konuştum istersen sizi tanıştırabilirim. Belki birbirinize yardımcı olursunuz. Ne dersin?" diye devam etti okuldaki herkesi gören ortamcı çocuk. "Hmm bilmiy..." daha sözümü bitiremeden birisi konuşmamızın ortasına kafasını sokuverdi.
"Merhaba ben Emre." dedi sevecen bir tavırla. "Merhaba ben de Kiraz memnun oldum."
"Hangi sınıftasın Kiraz?"
"Bilmiyorum sınıfımı"
"nasıl bilmiyorsun tören başladığında söylediler herkesin sınıfını"O sırada ben aynaya bakıp saçma hareketlerle dans edip kendimi izliyor, poz veriyordum diyemedim tabi ki. "B-en biraz geç kaldım da orayı kaçırdım sanırım" dedim hafif utangaç bir sesle.
"Hee neyse önemli değil ben zaten senin hangi sınıfta olduğunu biliyorum." diyiverdi etrafına bakınırken.Nerden biliyordu benim sınıfımı? Biliyorsa neden sormuştu!!? Kafamda bin türlü sorular akıyordu ki Emre konuşmaya devam etti.
"9/M yani aynı sınıftayız"Ne 9 /M mi 9/M ne yaa hayatımda ilk defa m harfine kadar sınıf sıralaması duymuştum.Hafif yüzüm asılsa da konuşmaya devam ettim.
"En son sınıf bizim sınıf herhalde" diye sordum yüzümde alaycı bir ifadeyle.
"Hayır bizden sonra bir sınıf daha var. 9/N "
"9/N mii biz bahçede onlar tuvalette işleyecekler herhalde dersleri" dedim çok da ciddi olmayan bir tonla.
Emre güldü, hatta o kadar çok güldü ki o ne kadar güldüyse beni de o kadar şaşırtmıştı. Tek başına öylece gülüyordu bense onu izliyor şaşkınlıktan gülemiyordum. Halbuki o kadar da komik değildi söylediğim. Herhalde gülesi var diye içimden geçirirken gülümsedim.Lütfen bir yıldızı eksik etmeyin.
Bir yıldız, bi gülüş, bi bakış yeter.. Her şey gönlünüzce olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
JugendliteraturKiraz, her şeyden habersiz gömülü bi aşkın içinde kendi yolculuğuna çıkar. Bu yolculuk onu Aker ile karşılaştırsa da öğreneceği çok şey vardır... Hapsolmaya alışık bir yerdeyiz seninle Gözlerini kapat ve sadece beni dinle.. Sana ait olan ne varsa;...