"İçeri alıyorlar ben sınıfın yerini biliyorum beni takip et "
Birlikte sınıfı bulduk ve yan yana oturmaya karar verdik. Emre benden uzundu. Saçları asker traşı dediğimiz üç numaraya vurulmuştu. Simsiyah ve mükemmel şekilli kaşlarıyla aslında çok yakışıklıydı ama o yakışıklılığından çok samimiyetini ön planda tutuyordu. Sınıftaki diğer erkekler burnu havada çocuklara benziyorlardı. Kızlarsa hemen sohbete başlamış bir grup oluşturma çabasına girmişlerdi. Bunlara sadece üç aylık bir tatilde ne olmuş da bu kadar samimiyetsiz bir yaş grubu olmuşlar diye düşündüm halbuki ben aynıydım, Emre'ye bakıyordum o da aynı gibiydi. Ders zili çaldı. Öğretmen,pardon hoca -öğretmenim deyince nedense gülüyorlardı onun adı hocaymış- içeri girdi. O içeri girene kadar kızlardan biri bile adımı sormamış yanaşmamıştı.
"Gençler merhaba ben Pelin Tuğfan türk dili ve edebiyatı öğretmeniyim. 32 yaşındayım. 10 yıldır bu lisedeyim. Bundan sonra derslerimizi birlikte işleyeceğiz. Bende sizleri tanımak istiyorum . Merak ediyorum bu ışıl ışıl parlayan gözlerin sahiplerini. Baştan başlayalım ve herkes kendini tanıtsın." Sırayla herkes kendini tanıtmaya başladı. Biz Emre ile 2. stunun son sırasında oturuyoduk.
"Alya..."
"Mina..."
"Mert.."
..ve sıra bizde..
"Ben Emre Gümüş 14 yaşındayım. . Bir tane ikiz kardeşim var. Babamın av malzemeleri satan bir dükkanı var. Annem de anasınıfı öğretmeni."Emre de kendini tanıttıktan sonra sıra bana gelmişti ve ben o kadar heyecanlıydım ki kalbim ağzımda atıyor neredeyse elime gelicekti. Ağzımı açtığım an konuşamayacak gibi hissettim sanki kelimeleri söylerken takılacaktım sonra da herkes bana bakıp gülecekti.
Konuşmak istemiyordum. Kendimi tanıtmak istemiyordum. Kimseyle tanışmak da istemiyordum.
Şimdi öylece kapıdan çıkıp gitsem acaba ne düşünürlerdi? Ne düşüneceklerdi! İlk günden herkesin gözüne farklı gözükecektim. Belki Emre bile konuşmazdı benimle." B-ben Kiraz" deyiverdim kısık ve titrek bi sesle."Evet Kirazcığım, kaç kardeşsiniz, kaç yaşındasın, annen baban ne işle meşguller, kısaca tanıt kendini bize" dedi Pelin hoca beni cesaretlendirmeye çalıştığı belliydi.
"Iıı ben kardeşsizim?!!!!"
"yani şşey kardeşim yok." dedikten sonra bir kıkırdama geldi sınıftan.
Sanırım sıcak basıyordu ve midem bulanmaya başladı. En sevmediğim histi bu. Şuan ölmek ister gibi hocaya bakıyordum. Sadece ona kilitlenmiştim ama. Biliyordum çünkü gözlerimi başka yere kaçırsam tüm gücümü kaybedip dağılabilirdim. O da bana bakıyordu ve devam etmemi söylüyordu sanki. Normal karşılıyordu heyecanımı. Tüm gücümü topalayıp devam etmeye çalıştım.
"Iııı ş-şşey ben 14 yaşındayım. babam doktor annem de doktor."
Birisi bi şey söyledi ve ben dediklerini anlamaya çalışıyordum. "Ailene söyle de sana bi baksınlar iyi değilsin belli ki."
...ve gülüşmeler havada uçuştu. Sıcak basıyordu, damarlarımda kan akışı sağlanmıyordu sanırım. Kulaklarım yanmaya hatta alev çıkarmaya başladı ,ellerim terledi. Bayılmaktan korktum. Ne rezillik olurdu ama*. Çığlık atmak ağlamak istiyordum. Hayır hayır, olamaz, ağlayamam, gözlerim dolamazdı, şuan olmaz hayırrr!! Ben bunları içimden geçirirken gözlerim çoktan dolmuş itiraz edercesine akmaya başlamışlardı. Allah'ım bu ne kadar kötü bi gün diye düşündüm. Koşarak dışarıya çıktım ,gözyaşlarıma engel olamıyor, akmalarına karşı koyamıyordum. İstemsizce ellerim ayaklarım titremeye başlamıştı. Emre'nin arkamdan geldiğini görünce öylece durup ellerimi yüzüme kapatmakla yetindim.
"Kiraz!!"dedi duymamı sağlayacak bi seviyede ve yüzüne beni anlar gibi hüzünlü bir ifade takınmıştı.Lütfen bir yıldızı eksik etmeyin.
Bir yıldız, bi gülüş, bi bakış yeter.. Her şey gönlünüzce olsun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Teen FictionKiraz, her şeyden habersiz gömülü bi aşkın içinde kendi yolculuğuna çıkar. Bu yolculuk onu Aker ile karşılaştırsa da öğreneceği çok şey vardır... Hapsolmaya alışık bir yerdeyiz seninle Gözlerini kapat ve sadece beni dinle.. Sana ait olan ne varsa;...