Luna ve Matilda boyut değiştirdikten sonra toparlandılar. Kendilerine geldiler. Tuhaf hissetmişlerdi. Daha sonra etraflarında bir çocuğun olduklarını gördüler. Çocuğun yanına gittiler. Luna "Kimsin sen?" dedi. Çocuk saklanmaya çalıştı ama nafile. Görmüşlerdi bir kere. Çocuk yanlarına yaklaşmaya başladı. Matilda "Bu o çocuk! Bana merdiveni taşımamda yardım eden çocuk! Onun ne işi var ki burada?" dedi. Çocuk yanlarına yeterince yaklaşınca "Müzenin kapısına öğrenci olan bir kızın merdiven götürmesi tuhafıma gitti ve sizi izlemeye başladım. Biliyorum yalnıştı ama şu anda ne olduğunu açıklamak zorundasınız!" dedi oğlan. Luna "Off bu artık bizimle geliceksin demektir. Ben Luna. Merak etme insanız," dedi onlara tuhaf tuhaf bakan çocuğa. "Bende Matilda" dedi kızın yanındaki. "Bende Evan Drike," diye kendini tanıttı oğlan. "Bu nasıl oldu? Buraya nasıl geldik? Büyücülük mü yapıyorsunuz? Yoksa tanrı tarafından mı gönderildiniz?" diye sorularını sıraladı Evan. "Hayır hiçbiri değiliz. Biz normal öğrencileriz. Bak bizim iki arkadaşımız paranormal şeylere çok bağımlıdır. Ormanda bulduğumuz taşın sihirli olduğuna eminlerdi ve bizi bu işe bulaştırdılar. Diğer üç arkadaşımız başka bir boyutta sıkışıp kaldılar. Biz burada kaldık. Kurtulmak için diğer taşları bulmamız lazım. Yani... sanırım tüm taşlar tamamlanınca bu evrenlerden kurtulucaz," dedi Luna. "Onlar başka bir boyuttalarsa taşları nasıl birleştireceksiniz?" dedi Evan. Bunu diğerleride bilmiyordu. "Aslına bakarsan bizde birşey bilmiyoruz. Sadece taşları arıyoruz. Arkadaşlarımız bunu yapmamız gerektiğini söyledi o kadar," diye yanıtladı Matilda. "Peki şimdi ne yapacağız?" dedi Evan. Luna ona taşları ipuçlarına göre aradıklarını, taşlar ne tarz yerlerde görünürdü gibi tüm bilgileri aktardı. O sırada Matilda geldikleri boyutu inceliyordu. "Luna!" diye bağırdı Matilda. "Ne oldu?" diye sordu Luna. "Burası bir çiçek bahçesi. Ve biz parmak çocuklarız!" dedi. Evan ve Luna etraflarına bakındılar. Uzun uzun çimenler vardı. Koskocamanda bir ev. Her yer çiçek kokuyordu. "Sanırım arkadaşın haklı," dedi Evan. Luna da öyle düşünüyordu. "Matilda! Taşı getir," dedi Luna. Matilda dediğini yaptı ve taşı yere bıraktı. Taşın üzerinde bazı resimler oluşuyordu. En sonunda beyaz bir zambak resmi oluştu. "Beyaz bir zambak. Bu bahçede beyaz bir zambak olması lazım." diye açıkladı Luna. "İyide parmak kadarız. Çiçekleri göremiyoruz. Nasıl zambak olduğunu anlayacağız ki?" dedi Evan. Luna evi işaret etti. "O evin merdivenlerine çıkacağız," diye yanıtladı. Daha sonra evin merdivenlerine doğru yol aldılar.
***
Üçlü uzayda buldukları taştan sonra boyut değiştirmişler ve bir sahile gelmişlerdi. Sahil sanki adadalarmış gibi ıssızdı. Sadece yoldan geçen bazı insanlar ve köpek sesleri vardı. Carlos en azından uzaydaki gibi yalnız değiliz diye düşünüyordu.
Ellerinde bulunan mavi taşın su taşı olduğunu anlamak zor olmamıştı. İpucularının olması umuduyla taşı yere bıraktılar. Taşın üzerinde dönen görseller sonuç olarak çok naif ve özel bir deniz kabuğu oluşturdu. Lara bu deniz kabuğunu dizilerde kulaklarına tutunca deniz sesi geldiği iddia edilen türden olduğunu anlamıştı. Ama kendisi daha önce hiç görmemişti. Çok güzel göründüğüne emindi.
Dağılıp sahil kenarında deniz kabuğunu aramaya başladılar. Tam o esnada Matilda'dan mesaj geldi. "Bir misafirimiz var," yazıyordu. "Nasıl yani?" diye sordu Lara. "Yanlışlıkla boyut değiştirirken bizi izlediği için bizimle gelen birisi var," yazmıştı Matilda. "Ne! Yakalandınız mı?!" yazdı Lara. "Sayılır" dedi Matilda. Daha sonra bu konuyu tekrar konuşmak üzere mesajlaşmayı bıraktılar.
***
Matilda Lara'yla konuşmuş ve Evan'ı anlatmıştı. Tam olarak bahsetmemişti fakat en azından yanlarında birinin olduğunu biliyorlardı.
Bu sırada evin merdivenlerine varmışlardı. Merdivenlere zorlukla çıkıp etrafı gözetlemeye başladılar.
Beyaz zambağı gören Evan olmuştu. "Şurada!" diye haykırdı. Luna ve Matilda'da parmağıyla gösterdiği yere baktılar. Doğru söylüyordu. Bahçedeki tek beyaz zambağı görmüşlerdi!
Aceleyle zambağa koştular. Minik oldukları için çok zor olacaktı. En sonunda Luna diğerlerinden önce zambağın yanına geldi. Diğerleri de gelince "Sizce dibini mi kazalım yoksa çiçeğin içine mi bakalım?" diye sordu. Evan kazma, Matilda ise çiçeğe bakma taraftarıydı. "O zaman Evan ve sen kaz bende çiçeğe bakayım. Küçülünce yükseklik korkunda küçülmemiştir diye düşünüyorum," dedi Luna. Kısa gülüşmeler ardından Evan ve Matilda kazmaya, Luna ise çiçeğin dalına tırmanmaya başlamıştı. O sırada Matilda ve Evan daha iyi kaynaşmış ve arkadaş olmuşlardı. Çok ortak yönleri vardı.
O kadar kazmalarına rağmen başka bir taş bulamayan Evan ve Matilda yorgun düşmüşlerdi. Çiçeklerin yaprakları sayesinde gölge oluşan yerlere uzanarak dinlenmeye çalıştılar.
O sırada Luna çiçeğin dalından kayarak aşağıya indi. Matilda bulup bulamadığını sordu. Luna'nın cevabı hayır olmuştu. Taşı bulamamışlardı. Ve üçüde yorgunluktan ölmek üzerelerdi.
Biraz sonra az ilerde bulunan even yaşlı bir adam sesi geldi. "Hanım! Bugün bahçede zambak çiçeğinin yapraklarında bulduğum parlak taşı nereye koydun?" diyordu adam. Luna ve Matilda birbirlerine baktılar. Bu taş sıradaki taş olmayıldı!
***
Sahilde ayrıldıktan sonra Lara ipucundaki deniz kabuğunu bulamamıştı. Arkadaşlarıyla sözleşmiş olduğu buluşma noktasına geri döndü. Felix de oradaydı. O da bulamamıştı. Biraz Carlos'u beklediler. Beş, bilemedin on dakika sonra Carlos koşarak yanlarına geldi ve nefes nefese "Buldunuz mu?" diye sordu. Arkadaşlarının yanıtı hayırdı. Deniz kabuğunu bulamamışlardı. Carlos "Şurada liman var. Arkasında kumsal devam ediyor. Belki oradadır." dedi hâlâ zorlukla nefes alırken. Lara "Biraz dinlenelim," dedi. Gölge bir alana oturup dinlendiler.
Lara taşı eline almış üzerindeki tozları temizlerken düşünüyordu. Acaba aileleri ne yapıyorlardı? Babası onu çok merak etmiştir. Bu kesindi. Annesi sabah erkenden işe gider ve gece yarısından sonra eve gelirdi. Yani onun haberi muhtemelen yoktu. Ama babasının onun için ölüp ölüp dirildiğine emindi.
***
Luna, Matilda ve Evan var güçleriyle eve koşuyorlardı. Aralık olan cama tırmanmak ne kadar zor olsa da yapmak zorundalardı. Ve yaptılarda! Birbirlerine destek olarak çıktılar pencereye.
Pencereden içeriye baktıklarında yaşlı adamın mutfak tezgahında meyve doğradığını gördüler. Yanına adam gibi yaşlı bir kadın yaklaştı ve "Bey aradığın süslü, ışıklı taş bu mu?" diye sordu. Adam gözünde gözlük olmasına rağmen gözlerini kısarak anlamaya çalıştı. Karısına onun olduğunu zöyledi ve tezgaha bırakmasını istedi. Karısı bıraktıktan sonra tekrar gitti. Adam ise meyveleri doğradıktan sonra taşı almadan kadının gittiği yöne doğru yol aldı.
Yaşlı çiftin gitmesini fırsat bilerek tezgaha ulaştılar. Taşı aradılar fakat göremediler. Onun yerine bir adet deniz kabuğu buldular. Deniz kabuğu büyüktü. Belki taş içindedir diye içine girdiler. İçeride taş yoktu.
Biraz sonra sarsıntı hissetmeye başladılar. Evan kafasını çıkartıp dışarıya baktığında yaşlı adamın elinde ve dışarıda olduklarını gördüler. Yaşlı adam ve eşi sahile gelmişlerdi. Adam ile kadın denize girdiklerinde yakınlarında tanıdık sesler duymaya başlamışlardı Luna ve Matilda. Bunlar arkadaşlarıydı!
***
Oturdukları yerde dinlenirlerken sahile yaşlı bir çift geldiğini görmüşlerdi. Adamın elinde bir deniz kabuğu vardı. Ve bu deniz kabuğu aradıkları deniz kabuğuydu!
Yaşlı çift denize girdiklerinde bunu fırsat bilip hemen deniz kabuğunu almaya gittiler. Deniz kabuğunun içinde ikisi tanıdık toplam üç adet minicik kafa görmeyi beklemiyorlardı!
***
Hepsi birden kafalarını dışarı çıkarttıklarında Felix'in ellerindelerdi. Matilda ve Luna'nın dışarı çıktığını gören Evan da onlar gibi dışarıya çıkmıştı. Tanışma faslını sonraya bırakmak zorunda kaldılar çünkü onlar parmak kadardı ve sıradaki taşı birlikte bulmalılardı.
Kader bu grubu tekrar bir araya getirdiğinde Luna çantasındaki taşları Lara'nın avucuna bıraktı. Topladıkları tüm taşlar aynı yere toplanmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Sihri
FantezieAy ve Güneş ne kadar güzel ise o kadar tuhaftı hayat. Bir gün kalkıp uzaya gitmek isteseniz gidemezsiniz. Ama onlar gitti! Her şeyini kaybeden bu çocuklar sonu getirdi. Dünya'ya geri dönecekleri günü beklerken Dünya kıyamete 'Merhaba' dedi... "İçimi...