tarantula gözlü çorba

30 4 21
                                    

"ne demek bugün yemekhanede tarantula gözlü çorba var? neden bana kimse önceden söylemedi !"

yujin sabahın ilk saatlerinden bağırarak yerinden kalktı ve yemekhaneye fırladı. tam bir yemek aşığıydı, belli etmemeye çalışsa da.

sumi ise etraftakileri uyandırmadan yerinden kalktı ve yemek yemek için hazırlandı.

bugün okul dersleri başlıyordu onun için, müdür tarafından gönderilen kitapların hepsi eline dün gece ulaşmıştı. büyü kitabının içinden çıkan sivri dilli solucanı saymazsak hiçbir sorun olmayan yesyeni kitaplardı hepsi.

"tarantula gözlü çorba mı? eminim ki tadı iğrençtir." sumi söylenerek merdivenlerden indi ve yemekhaneye girdi.

kıyafetlerine özen vererek gelse de kimsenin umrunda değilmiş gibiydi, herkes tekrar uyumak üzere, gözleri kapanır biçimde yemek yiyordu.

ne kadar yujin ile arasına mesafe koymaya çalışsa da tanımadığı kişiler yerine onun yanına oturmayı seçmişti sumi.

"tarantula gözlü çorba içmiyor musun? geç kalırsan biter." yujin önündeki köpük köpük olmuş hareket eden çorbasına sevgiyle baktı ve kıkırdadı.

"gerek yok. güzel durmuyor." sumi önündeki yumurta rulosunu ağzına sokarken etraftan gelen gürültüyle kafasını tam yanına oturmuş sunwoo'ya çevirdi.

muhtemelen sangyeon göndermişti onu, yalnız kalmaması için. "sabah en iyi giden şey tarantula gözü çorbasıdır."

parmağını şıklattı ve yemekhane görevlisinin yeni doldurduğu çorbayı bir büyüyle kızın tam önüne bıraktı.

"ne tarantulaymış be..." kız derince bir nefes verirken yine de okuldakilerin ona karşı kaba olmamalarına seviniyordu.

önündeki çorbayla birkaç saniye bakıştıktan sonra bir kaşık almasıyla bırakması bir oldu. övdükleri çorbanın tadı iğrenç ötesiydi ona göre.

iğrenç. ötesi.

kusmak istese de uykusunun açıldığını fark etmişti, sunwoo ona doğru döndü ve sırtına hafifçe vurdu. "tadı bok gibi olabilir ama iksir sınıfında alacağın daha da iğrenç olan kokuları engelleyecek. merak etme."

kız teşekkür etti ve burnunu kapatarak içmeye devam etmeye çalıştı, biraz zor olsa da denemişti işte.

bu sefer de yanına changmin denen çocuk oturmuştu, sunwoo'ya göre daha güleryüzlüydü ve birinci seviye olduğunu söylemişti.

"meyveli yoğurtla tadı daha güzel oluyorㅡ" oğlan kıza tam bir tavsiye verecekken saphire arkasından kafasına vurmuştu. "bütün gece seni aradım changmin!" bağırarak changmin'e trip attığında oğlan kafasını ovuşturdu.

"tanrı aşkına, hangi büyü ile bana ulaşmaya çalıştın? ben de bütün gece niye burnum kaşınıyor diyordum."

"kulak kaşındırma büyüsüydüㅡ"

oğlan gözlerini devirdi ve saphire'nin önüne oturuşunu izledi, kızı baştan aşağı süzdü. bir farklılık var gibiydi ama anlayamamıştı.

"ne oldu? yine ne oldu da sinirlisin?"

kız sinirle oğlana baktı, "ne olmadı ki?" tırnaklarını oğlana doğru uzattı, "seninle aynı ojeleri sürdüm ve senin aldığın hoodieyi giydim, hâlâ fark etmiyorsun?!"

changmin elini şokla ağzına götürdü ve yüksek notalı bir sesle bağırdı. "100. GÜNÜMÜZDÜ BUGÜN."

saphire ayaklarını sinirle yere vurarak yemekhaneden çıkarken jaerin changmin'e çemkirdi. "arkasından gitsene kızın!"

"insanlardaki derde bak be." jaehyun gülümseyerek yujin'in yanına, sumi'nin tam karşısına oturmuştu. "günaydın."

özel olarak sumi'ye dönüp söylemesiyle kız üzerinde baskı hissetmiş ve yanıt vermek zorunda kalmıştı.

"sen yemekhaneye gelir miydin ya? müdürle falan yemek yiyorsun sanıyordum." sunwoo dalga geçerek söylendiğinde, jaehyun gülümsemesini sürdürdü.

"buranın daha eğlenceli olabileceğini düşündüm sadece. gelemez miyim, kim sunwoo?"

"gelme nedenin farklı gibi ama." oğlan sinirle gözlerini devirdi, yemeğini yemeyi bitirerek sumi'ye heyecanla baktı. "iksir sınıfına gidelim, sana eşyaları öğreteceğim."

kız kafasını sallayarak oğlanı takip etmeye başladığında sunwoo jaehyun'a bakıp ilkokul çocuğu gibi dil çıkarmıştı ve jaehyun'dan da aynı şekilde yanıtı almıştı.

bunların hepsini dün jaehyun'un yatakhanede söyledikleri yüzünden yapıyordu. eğer sumi'ye adım atacağını ve sumi'nin onu anında kabul edecek bir kız olduğunu söylemeseydi bu davranışlarını hoş karşılayabilirdi sunwoo.

sinirlenmekten başka bir şey elinden gelmiyordu.

felicitas ' the boyzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin