VIII

195 28 27
                                    

Sakin batan güneşin ortaya çıkardığı manzaranın karşısında oturuyordu Hongjoong.
Bir elinde küçük defteri, diğer elindeyse parmakları arasında tuttuğu kömür siyahı kalemi vardı.
Dalgaların sesi kulaklarını doldururken upuzun düşüncelere dalmış, tek bir sefer dahi önündeki deftere bakmadan bir şeyler karalamıştı ve bunu yapmaya devam ediyordu.
Yamacında oturan arkadaşı Wooyoung ise önündeki deniz manzarasını izlemek yerine arkadaşına üzgün gözleriyle bakıyordu.

Hongjoong için çok fazla zaman kalmadığının farkında olması kendisine yeterince acı verirken aynı zamanda arkadaşının, kalan şu son anlarında delirmeye başlaması ve kendisinin de buna şahit olması yüreğini yakıyordu.
Kim olsa üzülürdü diye düşünüyordu Wooyoung, onun bu halini kim görse üzülürdü fakat bir tek sevdiği adam üzülmedi.

En fazla sevdiği adam mutlu etti,
en fazla sevdiği adam üzdü ve
en fazla sevdiği adam kıydı ona.

Göz pınarlarındaki birkaç damla yaşı silip yüzüne inandırıcı bir gülümseme oturtmaya çalışarak yanındaki ufak bedene döndü Wooyoung:

" Geç oldu, artık dönelim mi eve?"

" Olmaz!"

" Neden olmaz?"

" Çünkü birazdan Seonghwa gelecek, beni lunaparka götürmeye söz vermişti, unuttun mu? Birlikte lunaparka gideceğiz biz, istersen sen de gel."

" Hongjoong,"

" Gelmek istemiyorsan da beni vazgeçirmeye çalışmamalısın Wooyoung. Çok istiyorsan eve dön, ben burada onu bekleyeceğim."

Arkadaşının bu kararlı hali karşısında bir kez daha bozguna uğramış gibi hissetti Wooyoung.
Yanındaki beden istikrarlı bir şekilde defterini karalamaya devam ediyor ve yüzündeki tebessümle birlikte ufak bir şarkı mırıldanıyordu.
Wooyoung daha fazla dayanamadı ve göz pınarlarında biriken yaşları serbest bıraktı.

" Hongjoong."

Ağırlaşmaya başlayan sesini vücudundan zoraki çıkarırken birazdan söyleyeceği şeyler için içten içe Hongjoong'a özür dilemeye başlamıştı Wooyoung.

Arkadaşı kafasını çevirip ona döndüğünde ağzını araladı fakat onu durduran bir şey oldu,
o an Wooyoung daha önce arkadaşında hiç görmediği bir tebessüme şahit olmuştu.
Ve bu tebessüm, onun yüzüne gerçekleri söylemesini engelleyen tek sebepti.

Onu ilk defa gerçekten gülümserken görmüştü Wooyoung, nasıl olur da bunu mahvedebilirdi?

Onun iyiliğini istiyordu fakat gerçekleri söylemek onu üzecekse bu iyilik olur muydu?

" Wooyoung? Ne oldu?"

" Bazı iyilikler Hongjoong... bazı iyilikler, kötülükten daha acımasızdır."

Hongjoong arkadaşının neden böyle konuştuğuna aldıramayacak kadar kaptırmıştı kendini zihnindeki o hayale.

Evet, birazdan Seonghwa gelip onu alacak ve birlikte lunaparka gideceklerdi.

matem yıldızı | seongjoong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin