IV

188 24 12
                                    

Seonghwa karşısındaki minik bedenin üstündeki kar tanelerini temizlerken bir yandan da dikkatli bir şekilde gülümseyerek onu dinliyordu.
Kulaklarına dolan ince ve zayıf ses, Seonghwa'da o kadar güzel bir hoş tını oluşturmuştu ki kendisini o zarif sese kaptırmaktan alıkoyamadı.

" Gözyaşlarını silerek mektubu kapattı ve dudaklarının arasından küçük bir hıçkırık kaçırdı..."

Hongjoong heyecanını bastırmaya çalışırcasına sevdiği adama yazdığı yeni hikayeyi okuyordu.
Çok hevesliydi.
Kendilerine uzun zaman sonra yeniden 'nadir anlar' zamanını yaratabilmişlerdi.
Hongjoong'un en sevdiği anılar da hep bu zamanda oluşurdu zaten, şiirlerini ve hikayelerini okurken kendini tutamayıp ağlar ve içini sevdiği adama açmaya çalışırdı kendi cümleleri ile.

Ama sevdiği adam hiçbir zaman onun cümlelerini anlamamıştı.
Kulakları hep aynı kelimeleri işitse de onları tanımıyordu Seonghwa, hiç tanıyamamıştı ki.

Ya da belki de anlamaya çalışmamıştı.

" Dizlerinin üstüne çöktüğünde bitmiş bir haldeydi. Yaşamını o an elindeki gözyaşları dolu mektubu tutarken bitirmişti. Sahi, bir insan kaç defa ölürdü?
Birçok kez.
Peki kaç defa gömülürdü?
Yalnızca bir kez."

Seonghwa ilk defa göz pınarlarındaki birkaç damlayı o an fark edebilmişti.
Elinin tersiyle yaşlarını silmek için harekete geçeceği sırada küçük olan onun ellerini durdurdu ve kendi ellerinin arasına aldı.
Kendi parmakları arasına geçirdiği parmakları bir o kadar güzel ve tanıdık bir hissiyat verirken bir o kadar da yabancı geliyordu.
Ama yine de tebessüm etti.

Sevdiği adamın gözlerinin içine bakarken parmakları arasındaki elleri öpmek için bakışları ile izin aldı ondan.
İzin almak zorundaydı çünkü o parmaklar ona ait değildi,
ve Hongjoong bir başkasının defalarca kez öpmüş olduğu o parmakları dilediği gibi sevemezdi.

Seonghwa'nın onaylayıcı bakışlarını gördükten sonra içindeki heyecanla birlikte dudakların sevdiği adamın parmaklarına bastırdı ve sonrasında elinin üstüne de uzun bir öpücük bırakıp geri çekildi.
Küçüğünün geri çekilmesi ile onun gözyaşlarıyla ıslanmış eline baktı Seonghwa.
İçi acıyordu.
Karşısındaki beden sırf elini öptü diye mutlu olmuştu ancak Seonghwa bu görüntüyü gördükçe biraz daha kötü hissetti kendini.

" Üzgünüm, eğer rahatsız olduysan bir daha öpmeyeceğim."

" Hayır Hongjoong, sorun değil meleğim, gerçekten."

Hongjoong gülümsedi.
Saniyeler sonra kendilerini yeniden çimlerin üstüne attılar.
Küçük olan başını sevdiği adamın göğsüne yaslama isteği ile yanıp tutuşurken Seonghwa onun ne istediğini anlamışçasına yanındaki bedene yaklaştı.
Ve bir dost edasıyla kafasını zarifçe kaldırıp kendi göğsüne koydu.
Hongjoong'un kalbi tekledi, gözlerini sıkıca kapattı.

" Devamını okumayacak mısın?"

" Okumamı ister misin?"

" Evet, istiyorum."

Heyecanla gözlerini açarak kenarda duran defterini yeniden elleri arasına aldı ve az önce kaldığı cümleden okumaya devam etti.
Okurken burnuna dolan sevdiği adamın kokusu ve saçlarının narince okşanması, ona cennetten bir an yaşatıyordu sanki.
İşte buydu Hongjoong'u gülümseten.
Seonghwa.

" Güneş son şarkısını bulutların arasında mırıldandı ve gitti.
O gün büyük bir karartı kapladı gökyüzünü.
Yıldızlar tek tek ışığını söndürdü ve matem dilekleri kulaklarda çınlandı.
Duyguları işlevini yitirdiğinde artık o da işlevini yitirmişti. Kaybolduğunu hissetti.
Ölüm kıyısına gelmişti ama o çoktan ruhunu Azrail'e teslim etmişti bile. "

Son satırlara yaklaştığında duraksadı.
Bu cümleleri yazmak onun için kolay olmamıştı ve bu yüzden şimdi sevdiği adama sesli bir şekilde dike getirmesi de epeyce zor olacaktı bu yüzden ufak bir nefes alma ihtiyacı hissetti Hongjoong.
Yeniden dudaklarını araladığında nefesini tutmuştu.

" Hıçkırıkları ilk kez boğazını düğümlediğinde yedi yaşındaydı.
Ve şimdi o hıçkırıklar kendisini ikinci bir kez daha düğümlemişti ama bu sefer on yedi yaşındaydı.

Siz hiç sebeplere inanır mısınız?
Ufak bir eylem birinin mutluluk kaynağı iken nasıl başka birinin sonu olabilir?
Hayır, bana bunun imkansız olduğunu söylemeyin çünkü ben de birçok kez söylemiştim.
Kalbime nefes almayı öğreten o kişi, bir diğer kişinin nefesinden öptüğünde anlamıştım bu masaldaki yerimi.
Hayır, bana bunun imkansız olduğunu söylemeyin çünkü ben de birçok kez söylemiştim... "

Okuduğu cümlelerden kafasını kaldırmasına sebep olan şey duyduğu topuklu sesleri olmuştu.
Kalbi korkuyla çarparken hızlıca oradan doğruldu ve gelen kişiye baktı.

Evet, bu oydu.
Sevdiği adamın sevdiği kişi.

Seonghwa da refleksle ayağa kalkmış ve bir Hongjoong'a bir de gelen sevgilisine bakmıştı.

" Hongjoong, gitmelisin."

" Peki..hikayem ne olacak?"

" Onu başka zaman bitiririz söz veriyorum, ama şimdi gitmelisin. Özür dilerim."

Seonghwa onun gitmesini bekleme gereği duymadan sevgilisine doğru gülümseyerek ilerlemeye başladı.
Saniyeler sonra onların sarılışına şahit olan Hongjoong, gözyaşları içinde karşısındaki bu görüntüyü izliyordu.

Hayalini bile kuramadığı dudaklar, başka dudaklar tarafından öpüldü.
Tutmakta kıyamadığı elleri, başka eller arasına kilitlendi.
Ve kendisine hiçbir zaman gerçekçi bakmayan o gözler başkasına büyük bir tutkuyla baktı.
Hongjoong defterine alıp koşarak oradan uzaklaşırken tek düşündüğü bunlardı.

Sahi, insan kaç defa ölürdü?
Peki Hongjoong şu an kaçıncı kez ölmüştü?

matem yıldızı | seongjoong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin