-Şehzade Ogeday
Mahnisa'ya yazmış olduğum mektubumu bitirdim ve katladım. Onlar İstanbul'a varalı günler olmuştu, vakit bulup da ona bir mektup yazamamıştım. Bunu hemen göndermeliydim, onu zaten yeterince bekletmiştim. Bu sırada kapı çalındı ve içeri lalam girdi. Selam verdi ve direkt konuya girdi.
"Şehzadem, divana teşrifinizi bekliyoruz." Başımı salladım.
"Ala."
"Elinizde gördüğüm mektup tahmin ettiğim kişiye mi?" diye sorduğunda gözlerimi devirdim.
"Üzerine vazife olmayan işlere karışma lala. Ben dersimi aldım artık, mektupları sana teslim etmem."
"Ben ne yapıyorsam sizin selametiniz içindir şehzadem. Hoşunuza gitmese de size doğru yolu göstermek benim vazifem."
Mektubu elimden bırakmadan masamdan kalktım ve karşısına dikildim. "Senin doğru yol dediğin ağabeylerimden birinin tahta çıkmasını mı beklemek mi?"
"Zamanın bize ne göstereceği bilinmez ki şehzadem." Başımı iki yana salladım.
"Önümde iki şehzade var lala. Biri değilse öteki tahta çıkacak ve ilk iş katlime ferman verecek. Bu hakikat önümde dururken yaşadığım her anın kıymetini bilmek lazım, öyle değil mi?" Başını eğdi.
"Dedeniz Sultan Selim Han'ın şehzadeliği zamanında da tahta çıkması için hiçbir ihtimal görünmüyordu, ağabeyleri vardı. Ancak tahta rahmetli Sultan Selim çıktı."
*
Aradan aylar geçti. Mahnisa ile sürekli olarak mektuplaşıyorduk lakin bana yetmiyordu. Onu görmek, sesini işitmek istiyordum. Bunun üzerine bir gün daha fazla dayanamadım ve lalama görünmeden saraydan tabiricaizse kaçtım. Arkama hiçbir muhafız almadan saraya doğru sürdüm. Yanıma Mahnisa'ya ulaştıracağım bir mektup almıştım sadece. Onu nerede beklediğimi yazmıştım, oraya geleceğimi söylemiştim.
Beklediğim köşke geldiğimde ulaklardan birine mektubu verdim ve beklemeye başladım. Mahnisa'nın en kısa zamanda geleceğini biliyordum. Çok vaktimiz olmadığının farkındaydım ama onunla iki kelime konuşsam bile yeterdi bana.
Birkaç sonra beklediğim dairenin kapısı açıldı. İçeri kadın siluetinde biri girdi lakin kukuleta giydiği için yüzünü göremiyordum. "Mahnisa," dedim heyecanla.
Lakin gelen Mahnisa değildi. Yüzünü açtığında gelenin Mahnisa'yla uzaktan yakından alakası olmadığını anladım. Gelen, validemdi.
"Validem, siz.."
-Mahnisa Sultan
"Bilmeden seni kıracak bir şey mi yaptım? Döndüğümüzden beri görüşmedik, hiç yanıma da gelmiyorsun," diye sitem ettim yanımda oturan Şehzade Cihangir'e. Günlerdir daireme uğramadığı için ben onun yanına gelmiştim en sonunda.
"Kütahya'da beni çok kırdın, kalbimi incittin. O yüzden yüzünü dahi görmek istemiyorum." Kaşlarımı çattım. Bu halime kıkırdadığında ben de gülümsedim.
"Eğlenme benimle."
"Ne yapmış da kırmış olabilirsin ki beni?" diye sordu gülerek.
Omuz silktim. "Ne bileyim hiç konuşmayınca.. Yoksa Ogeday'la olan münasebetim yüzünden-"
"Ağrılarım var biliyorsun. Gün geliyor dairemden dahi çıkasım gelmiyor," diyerek sözümü kesti sertçe.
"O halde ben gelirim. Ben esas Fuzuli'nin kitabına bir kez daha bakmak için geldim. Bir kısım vardı, orayı tekrar okumak isterim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İktidar Oyunları | ognis.
FanfictionKanuni Sultan Süleyman'ın halasının torunu olan Mahnisa Sultan, ailesini kaybetmesinin ardından padişahının himayesi altında saraya gelir. İlk defa Osmanlı Sarayı'na gelecek olan genç kız, başına geleceklerden ve bu sarayda Hürrem Sultan'ın şehzadel...