31

317 25 44
                                    

-Şehzade Ogeday

"Merhametini kalbinden eksik etme lakin kararlarını bir hükümdar gibi ver. Hayatta kalabilmek, zafere ulaşmak için merhametine kulak tıkadığın anlar hep vardır. En mühimi Ogeday, hayatta kalman. Ne olursa olsun hayatta kal."

-Mahnisa Sultan

Haremde Hürrem Sultan'ın cenazesi için okutulan Yasin'i dinliyor, ağlamamak için büyük bir çaba gösteriyordum. Validem gibi gördüğüm Hürrem Sultan'ı da kaybetmiştik. Artık yalnızca Mihrimah Sultan ve ben kalmıştık Şehzade Ogeday'ın arkasında.

"Herkes için büyük kayıp, özellikle de siz ve şehzadeniz için. Nihayet şehzadem Selim'in devri, benim devrim başlıyor." Yanıma gelip gülümseyerek konuşan Nurbanu'ya ters ters baktım.

"Edep Nurbanu, Hürrem Sultanımız daha toprağa girmemişken senin ettiğin şu laflara bak."

"Ben olacak olanları söylüyorum, bunlar iyi günleriniz. Şehzadenizin tek destekçisi sultanımızdı, bundan böyle tek başına kaldı."

Bir şey söylemeden Nurbanu'yu haremde bırakıp Hürrem Sultan'ın dairesine doğru yürüdüm. Mihrimah Sultan'ın orada olduğunu biliyor, onun yanında olmak istiyordum. Daireye girdiğimde Mihrimah Sultan'ın validesinin yatağında oturduğunu ve ağladığını gördüm. Daire, Hürrem Sultan yokken ne kadar da boş görünüyordu. Mihrimah Sultan'ın yanına gidip oturdum.

"Sultanım, Allah size sabır versin lakin unutmayın, bir can daha taşıyorsunuz. O sabi için ayakta durmak zorundasınız. O size can verecek, nefes olacak."

"Haberi aldığında çok sevinmişti, ne yazık ki artık torununu göremeyecek." Gözyaşlarına boğulduğunda uzanıp ona sarıldım.

-Şehzade Ogeday

Ağalar, daireme büyük bir kutu getirmişlerdi. Bunun Hürrem Sultan'ın vasiyeti olduğunu, öldüğünde bana ve Selim'e verilmesini istediğini söylemişlerdi. Ağa beni yalnız bıraktığında kutuyu açtım. İçinden bir zırh ve de mektup çıktı. Zırhı elime alıp inceledikten sonra mektubu aldım ve divana oturup okumaya başladım.

"Gözümün nuru, kalbimin ışığı canım şehzadelerim, ben valideniz Hürrem Sultan. Neyleyeyim ki göçüp gittim bu dünyadan, artık yanınızda değilim. Ben ölümden değil, sizi kaybetmekten korktum hep. Duam, nefesim ve kudretim üzerinizden eksik olacak diye korktum lakin yokluğum zinhar sizi şüpheye düşürmesin. Ben toprağın üzerindeyken bana verdiğiniz sözler, toprağın altındayken de bakidir. İsmimi andığınız, varlığımı hissettiğiniz müddetçe yanınızdayım. Siz, Hürrem Sultan'ın evlatlarısınız. İkinizin de hamurunda benim mayam var, ikinizin de damarlarında aynı kan akıyor; Sultan Süleyman'ın kanı. Yüce Rabb'im şahidim, yüreğimdeki yeriniz ayrı ama biriniz diğerinden üstün değil. Bu son hediyem de bunun ispatıdır. Size kılıç, hançer değil birer zırh bırakıyorum. Duam ve gözyaşlarımla işlenmiş iki zırh. Hayattayken size nasıl siper olduysam benden sonra da bu zırhlar size siper olsun. Keşke hiç gelmese lakin bir gün gelecek ve giymek zorunda kalacaksınız, Allah'tan dileğim o gün sırt sırta verip birlikte cenk etmeniz. Bu zırhların sizi aynı düşmana, kafire karşı korumasıdır. Birbirinizle savaşa tutuşursanız bilin ki mezarımda kemiklerim sızlar, ruhum acıyla yanar ve dahi size sütümü helal etmem. Yolunuz savaş değil, sulh her daim mümkün. Canımın paresi Selim'im, kıymetlim Ogeday'ım; Allah yardımcınız olsun. Sizi canından çok seven valideniz Hürrem Sultan."

*

Mihrimah'ın sarayına girdiğimde Rüstem ile ayakta karşılıklı konuşuyorlardı. Kavga eder gibi bir halleri vardı. Beni gördüklerinde Rüstem eğilip selam verdi.

İktidar Oyunları | ognis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin