30

429 34 65
                                    

Bölüm bu kadar geç geldiği için çok özür dilerim benim için gerçekten yoğun bir gündü bugün maalesef. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, oy ve yorumlarınızı bekliyorum! 💗💋

-Şehzade Ogeday

"Şehzadem mektubunuz ve malum hediyeniz Şehzade Selim'in eline geçmiş olmalı."

Ben dairemde çini boyarken Atmaca da karşımda dikiliyordu.

"Ne dersin Atmaca, Selim karşıma çıkacak mı?" diye sordum gözümü elimdeki çiniden ayırmadan.

"Sanmam, buna cesaret edemez. Muhtemelen gönderdiklerinizi hünkarımıza ulaştıracaktır. Bu da bizim için iyi mi olur, kötü mü orası meçhul."

"İnceldiği yerden kopsun. Validem hünkarımıza karşı yanımda duracaktır, hele ki Selim'in yine sözünden döndüğünü gördükten sonra. Ben haklı olduğumdan eminim ve içim rahat. Tabii keşke diğer ihtimal vuku bulsa da Selim karşıma çıksa, bir kez olsun saygı duyarım ona."

Aradan birkaç ay geçtikten sonra Selim'in karşıma çıkacağı haberi geldi. Hemen zırhımı giydim ve kılıcımı kuşandım. Mahnisa'ya haber vermeden Atmaca, Hüseyin Çavuş ve birkaç asker alıp Manisa'ya doğru yola çıktım. Selim de buraya doğru gelecekti ve ortada bir ormanda buluşup kozlarımı paylaşacaktık.

At koştururken nihayet onu ve arkasındaki ordusunu görmemle atımı yavaşlattım. O da beni gördüğünde aynını yaptı. Atımdan indim, Atmaca ve Lokman Ağa'nın ortasında durdum. Selim de atından inip bana doğru birkaç adım attı. Onun da arkasında bir ağa ve Lala Mustafa vardı.

Selim'in arkasındaki ağanın bir baş hareketiyle yan tarafa saklanmış olan okçuları çıkıp yaylarını çektiler ve oklarını bizi doğrulttular. Selim ve arkasındaki ağasının yüzünde pis bir sırıtış vardı. Bu sırada benim de saklamış olduğum Hüseyin Çavuş'un okçuları Selim'in okçularını vurdu ve Selim'le onun askerlerine karşı yaylarını çektiler.

"İndirin okları," dememle oklar indi. "Hainlik edeceğini biliyordum, aksi halde karşıma çıkmaya cesaret edemezsin. Şimdi seni kim kurtaracak Selim, validem mi?"

Kılıcımı kınından çıkarıp ona doğrulttuğumda o da aynını yaptı. Ona doğru bağırarak koştum ve ortada birleştik, kılıçlarımız birbirine vurdu. İkimizin de kılıcı birbirimize doğru havadaydı.

"Valideme verdiğin sözü bozmakla hata ettin Selim, bedelini canınla ödeyeceksin."

"Söz mü kaldı Ogeday, yemin mi kaldı?" diye sorduktan sonra bana saldırdı.

Birkaç hamleyle onu savurdum. Birkaç kere kılıçlarımız birbirine değdiğinde bir hamleyle yüzünü kestim. Yarası kanamaya başladığında arkasını dönüp yarasını sildi ardından koşarak bana saldırdı. Birkaç hamleden sonra kılıcını fırlatıp onu ittim ve yere düşmesini sağladım. Yere düştüğünde ise tepesine dikilip kılıcımı boğazına doğrulttum.

"Sakın Ogeday, eğer canımı alırsan Sultan Süleyman sağ koymaz seni. Bizzat alır kelleni."

"Umurumda değil. İster af dile, ister ayaklarıma kapan yalvar, öleceksin Selim. Öleceksin! Sana söylemiştim, merhametin zerresi kalmadı bende."

"Madem arzun bu, madem kardeşini öldürmek istiyorsun durma öldür hadi lakin sen bu değilsin Ogeday. Sen kardeşine kıyamazsın. Sen de Mustafa ağabeyime benziyorsun, Cihangir'e benziyorsun. Onlar gibi merhametlisin, bu senin fıtratında var."

Sinirle bağırarak kılıcımı başının yanındaki toprağa sapladım. Ardından eğilip çenesini tuttum ve sıktım.

"Bu son olsun Selim, son. Eğer bir daha karşıma çıkarsan kılıcımı kalbinin tam ortasına saplarım, bilmiş ol."

İktidar Oyunları | ognis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin