iki

828 89 74
                                    

hiçbir şey yapmadan geçen iki gün. yeonjun hafta sonu boyunca neredeyse odasından bile çıkmamıştı. bunu birçok sebebe bağlayabilirdiniz: beomgyu'yu aklından atamamak, onu şimdiden özlemek, yaşadıklarını tekrar tekrar aklında canlandırmak gibi. ama yeonjun'u en çok zorlayan kesinlikle unutamadığı bakışlarıydı.

tüm bunları düşünürken başını koyduğu sıraya biraz daha gömdü. okula her zamanki gibi erken gelmiş ve en arka köşedeki yerinde uyumaya çalışıyordu. sınıfın yavaşça dolduğunu duydu. ardından birinin omzuna sertçe vurmasıyla başını kaldırmıştı.

"dökül. yeonjun iki gün boyunca meraktan kafayı yedim, anlat artık."

kai her zaman, neredeyse, bağırarak konuşan biriydi ama şu an yanına iyice sokulmuş bir şekilde gözlerindeki merakla yeonjun'a fısıldıyordu. başlamadan önce sınıfa göz attı. beomgyu bıkkınlıkla başını iki eliyle tutuyordu. büyük ihtimal ağrısı vardı. önce içinden "acaba iyi mi?" diye düşündü ve sonra tekrar kai'a odaklandı.

"cuma gecesi soobin evinde fena bir parti verdi. inek arkadaşım sağ olsun beni tüm o şişeleri içmekten durduracak kimse yoktu."

kai gülümseyip tekrar yeonjun'un omzuna vurdu. son sınıf oldukları için o dışarı çok fazla çıkmamayı tercih ediyordu.

"bundan sonrası bende de karışık. beomgyu ile dans ettiğimizi hatırlıyorum, ama bu nasıl gerçekleşti inan bir fikrik yok."

kai ona külahıma anlat bakışından attı.

"eminim bir fikrin yoktur yeonjun. dayanamayıp çocuğun yanına gitmişsin işte."

bu sefer vuran taraf yeonjun olmuştu. kai dramatik bir şekilde acıyla bağırdı. sınıfta birkaç göz onlara dönmüştü.

"sonra öpüştük, ne kadar devam ettik bilmiyorum ama onu uyutup odadan çıktığımda evde kimse kalmamıştı."

yeonjun bakışlarını karşısındakinden ayırıp beomgyu'ya baktı. yanındaki soobinle beraber o da hararetli bir konuşma içerisindeydi. kai ise o sıra öksürük krizine girmişti.

"hemen esas mevzuya dalmasana hayvan herif."

yeonjun gözlerini devirip yanındaki duvara yaslandı. okulda forma olarak takım giymek zorunluydu. daraldığını hissettiğinde kravatını biraz gevşetti. o sırada yaşlı edebiyatçıları sınıfa gelmiş ve ders başlamıştı.

"abartıyorsun kai, sen en son birinden etkileneli ne kadar oldu gerçi? eminim bayan park'ın gece hayatı seninkinden daha renklidir."

ikisi de kahkaha atıp sıkıcı dersin bitmesini beklediler. teneffüste sınıftan dışarı çıkarken yeonjun arkasında ona bakan birini hissediyordu. hatta öğle arasına kadar sürekli izlendiğini hissetti yeonjun. birinin canını sıktığı belliydi. okulda çok fazla olaya karışmazdı ama kanlı bıçaklı oldığu birkaç eleman vardı işte. uzun arayı fırsat bilerek bahçeye çıktı ve boş banklardan birine oturdu. kai başka arkadaşlarının yanına gitmişti ve kendisi kesinlikle o kişilere katlanamıyordu. bir süre gözünü kapatıp güneşin tadını çıkarırken telefonu cebinde titredi.

beomgyu
yeonjun

yeonjun gördüğünün gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştı önce. beomgyu'nun ona mesaj atması için bir sebep göremiyordu. aslında salağa yatıyordu, ona yazması için sonsuz sebebi vardı. yerinde huzursuzca kıpırdandı. bakışları bahçeyi taradı ama onu göremedi. sonra tedirgince bacağını sallamaya başladı.

aslında beomgyu tam arkasındaydı ama onu görmemişti. siyah saçlı yeonjun'u izlerken hareketlerine bir anlam veremedi. neden bu kadar heyecanlandığını ve mesajını cevaplamak yerine tırnaklarını yemeye başladığını anlayamadı.

compass, beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin