dokuz

699 75 35
                                    

selam:] okunma ve oy oranı çok orantısız olduğundan dolayı diğer bölüm için 20 voteluk bir sınır koymaya karar verdim. ayrıca sizi bekletmemek için de ikiye böldüm bölümü.

bu bölüm yeonjun'un bakış açısından. iyi okumalar.

-

"neden yeonjun'un üstü açık ama beomgyu iki battaniye ile uyuyor?" kai elini çenesine yerleştirip soobin'e döndü. kendi deyimleriyle umutsuz aşıkları, bizi, uyandırmak için odamıza gelmişlerdi ama ikimiz de başımızı yastıktan kaldırabilmiş değildik.

"bence yan yana yatıyorlardı ama bizi duyunca ayrıldılar." soobin ikna olmuş bir şekilde gülümsedi. "artık ben de öyle olduğunu düşünüyorum." ardından kai'ın beni dürttüğünü hissettim.

"beomgyu denize düştü, bu yüzden üşümesini istemedim." konuşmamla beraber ikili bana odaklanmıştı. "bizim. sayemizde. dışarı. çıkıp. bir de. bizsiz. sahile. mi. gittiniz?."

"aynen öyle." dün gecenin de yorgunluğuyla bilincimi tamamen açmam uzun sürmüştü. yan taraftaki beomgyu'ya baktım. hala uyuyordu ya da taklit ediyordu, emin değildim.

"o zaman doğum gününe test kitaplarının yüzünü görerek girersin yeonjun." soobin doğum günümü hatırlattığında kaşlarımı çattım. tamamen unutmamla beraber dediği doğruydu, yarın doğum günümdü ve on sekiz olacaktım. beomgyu'nun homurdandığını duydum. sonunda sesimizi duyup bilmem kaçıncı rüyasından sıyrılabilmiş olmalıydı. saçları tamamen dağılmış, kalın dudakları öne büzülmüştü ve onun bu halleri kalbimi oldukça yumuşatıyordu. o etrafımdayken sanki sadece varlığı beni rahatlatıyordu. onun doğum günü benden çok daha önceydi, kuru bir mesajla kutladığımı hatırlıyorum. ya da bu sene es de geçmiş olabilirim. unuttuğumu düşünmüş olabilir ama ben özel günlere her zaman ondan daha çok değer veren biriydim. yine de hala ondan daha iyi bir oyuncuydum. kesinlikle. çünkü yarım açık gözleriyle bana bakarken içimde onu tam şu an öpmem için bir dürtü vardı ve onu susturmuştum.

"günaydın." konuşmayı ilk akıl edebilen ve garip bakışmamızı sonlandıran o oldu. ardından kocaman esnedi ve elinin arkasıyla, biraz da utangaç bir şekilde, ağzını kapattı.

"günaydın, çabuk hazırlanmamız lazım sanırım kahvaltıya geç kalıyoruz." beomgyu gülümseyerek başını salladı.

kai ve soobin odadan çıktığında elimi kalbimin üstüne koyup sakinleşmeye çalıştım. iki gündür uyanınca ilk gördüğüm şey beomgyu oluyordu, beraber kahvaltı yapıyorduk ve günün devamında ondan en uzak olduğum an karşısında otururkendi. en sevdiğim kısım ise uyumadan önce ettiğimiz sohbetlerdi. uykulu sesiyle ağır ağır konuşması, utanınca battaniyenin altına saklanması ve diğer her şey. aynı odada kaldığımız bu süreç hiç bitmesin istiyordum.

"bugün etütlerimiz erken bitiyormuş, akşam da dışarı çıkma iznimiz var." ortak alanda kahvaltı yaparken jungwon'un konuşmasıyla önce birkaç saniye sessizlik olmuş, sonra herkes sevinçle hocaları alkışlamaya başlamıştı.

"birilerinin artık balkondan atlamasına gerek yok yani."  kai bana bakarak konuştuğunda elimdeki çatalı koluna geçirmemek için zor durdum. beomgyu ise neredeyse kahkaha atacak kadar gülüyordu. onu görünce ben de gülümseyip önüme dönmüştüm. bazı anlar gerçekten gülüşünden öpmek istiyordum ve şu an o anlardan birindeydik.

başımı iki yana sallayıp önüme döndüm.

günün devamı oldukça monotondu, biraz kütüphanede takılmış, çoğunlukla beomgyu ile bir soru üzerinde iki saat tartışıp en sonunda kavga ederek soluğu hocanın yanında bulmuştuk.

compass, beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin