ertesi gün yeonjun eve aceleyle geldi. uzun zaman sonra beomgyu'yu okul dışı bir yerde görecekti ve her zamankinden daha da heyecanlıydı. eli ayağına dolaşmadan işlerini halletmek istiyordu. duş aldıktan sonra saçlarını şekillendirdi, iki yana ayırmıştı ve alnı açıktaydı. kendinin her zaman böyle daha olgun gözüktüğünü düşünürdü.
üst olarak kolsuz siyah tişörtlerinden birini giydi, açıkçası okul formaları onu bunaltıyordu ve rahat takılmak istemişti. yeni yeni ortaya çıkan kol kaslarını göstermek gibi bir amacı yoktu tabiki de. altına buz mavisi kotunu giyip küpeleri ve yüzüklerini kontrol ettikten sonra evden çıktı, geç kalmak istemiyordu. kai ile evleri nispeten yakındı.
yeonjun rüzgarlı havada ellerini deri ceketinin cebine atıp yürümeye başladı. giderken beomgyu ile konuşmak istediklerini aklında toplarmaya çalışıyordu. konuya direkt senden hoşlanıyorum diye giremezdi, hissettiklerinin karşılıksız olduğunu biliyordu. yeonjun yine kalbinin kasıldığını hissetti. umutsuz bir aşık gibi onun etrafında dolaşmak istemiyordu ama onsuz da yapamıyordu. yaklaşık iki yıldır kendini sorguluyordu. beomgyu'dan önce de ilişkileri olmuştu fakat ilk defa birine bu kadar bağlanmıştı. bu yeonjun'un daha özgür kişiliğine ve zihnine tamamen karşıydı, o yüzden önce beomgyu'yu, görmezden geldi.
o çok geç anladı. karşılık bulamadığı zaman hissettiği şeyin gerçekten aşk olduğunu sonradan öğrendi. ailesi ve arkadaşları tarafından duygusuz olarak adlandırılan biri için bu duygular adeta kaldırılmayacak gibiydi. ama yeonjun beomgyu ile beraber kendini de sevdi. onu güldürünce kendini hiç olmadığı kadar değerli hissediyordu.
iki katlı evin önüne geldiğinde gülümsedi ve kapıyı çaldı. içeriden gelen seslere göre hepsi orada olmalıydı.
"nerede kaldın yeonjun, ağaç ettin bizi burda."
kai onu karşıladı ve beraber yukarı kata çıktılar. soobin ve beomgyu siyah koltuklarda önlerindeki atıştırmalıkları yiyordu. yeonjun ise fark etmeden nefesini tutmuştu. beomgyu çok güzeldi. taktığı kemik gözlükleri yeonjun ilk defa görüyordu ama hiç çıkarmasın istemişti o an. üstelik bol yırtıklı ve neredeyse tüm bacağı gözüken bir pantolon giymişti beomgyu.
yeonjun tuttuğu nefesini vererek onun yanına oturdu. kai ve soobin tekli koltuklarda oturdukları için sadece orası boştu.
"hoş geldin." beomgyu ona bakarak gülümsedi. hala yeonjun'un yanında çekingen davranıyordu ve bu mavi saçlının o kadar hoşuna gidiyordu ki. cevap verdikten sonra ceketini çıkardı ve kai'ın oyunu açmasını bekledi. üzerindeki bakışları hissediyordu ama o tarafa hiç dönmedi.
"kısaca anlatmak gerekirse iki kişilik iki takım var." oynayacakları oyun araba yarışıydı ve yeonjun'un en iyi olduğu oyun türüydü. kai o hangi takımda olursa o takımın kazanacağını biliyordu.
"o zaman soobin ile yeon bir takım olsun, beomgyu ile de ben." kai tekrar konuştuğunda hepsi başını salladı.
"birbirinize hasar vermek için çarpabilirsiniz ama çok abartıp yarış dışı kalmayın."
herkes konsolları aldıktan sonra kai oyunu başlattı. yeonjun nispeten herkesten önde gidiyordu ama beomgyu hemen arkasındaydı. mavi saçlı ona baktığında oyuna ne kadar odaklandığını ve çatılan kaşlarını gördü. beomgyu her zaman en iyisi olmak isteyen tiplerdendi, ilk defa oynadığı oyunda bile yeonjun'u geçmek için hırs yapması yeonjun'u ona karşı daha da yükseltiyordu.
ardından soobin'in beomgyu'ya çarpmasıyla uzun saçlı bağırarak konsolunu soobin'e fırlattı.
"sıçtım ağzına soob."
"takım arkadaşıma sesini yükseltme istersen beomgyu."
beomgyu gözlerini devirdikten sonra koltuktaki yastıklardan birini alıp sarıldı ve birkaç kere ayaklarını yere vurdu. kaybetmekten nefret ederdi. yeonjun ise o an sadece onu öpmek istiyordu. oyunda kaybeden aşkta kazanırmış beomgyu. böyle şeyler söyleyip onu güldürmek, mutlu etmek istiyordu.
onun yerine oyuna daha da kendini verdi ve hyuka'nın bütün çabalarına rağmen kazandı. soobinle ikisi sevinç dansı yaparken beomgyu onları hangi işkenceyle öldürsem diye düşünüyordu. soobin yeonjun'u belinden tutarak kaldırıp etrafında döndürdüğünde beomgyu sertçe öksürdü. ikisinin yakınlığı onu bir şekilde rahatsız etmişti. bu hareketleri kai'ın gözünden kaçmadı, planının işe yaradığını anladığında içinden kendi zekasını övdü. kesinlikle çöpçatanlık madalyası almalıydı.
biraz önlerindeki atıştırmalıklardan yiyip ve biralardan içtikten sonra ikinci yarışa başladılar. yeonjun beomgyu'yu arkasında tutuyordu ve son tura kadar ona direndi. mavi saçlı onun kazanmasına izin verecekti ama önce onu zorlaması gerektiğini biliyordu, yoksa beomgyu anlardı.
beomgyu birinci olarak bitirdikten sonra o da sevinçle kai'a satılmıştı. ardından yeonjun'a dönüp parmağıyla onu işaret etti.
"yeonjun bugün çok üzgün. onu bugün as-falt-ta ağlattım."
hepsi beraber güldüğünde yeonjun o an zamanı durdurmak istedi. uzun zamandır görüşmediği arkadaşlarıyla beraber böyle eğlenmek ona bir süredir içinde olduğu çukurdan çıkmasına yardım ediyordu. bunları düşünürken şişesinin dibini görmüştü.
birkaç sefer daha oynayıp bol bol kahkaha attılar. atıştırmalıkları bittiğinde yeonjun ve beomgyu mutfağa yenilerini almaya indi. pek konuşmadılar, ikisi de oldukça yorgun hissediyordu.
üst kata tekrar çıktıklarındaysa gördükleri manzarayla ikisi de şaşırmıştı. kai başını soobin'in omzuna koymuştu ve ikisi de oldukça derin bir şekilde uyuyordu. beomgyu ne ara uyuduklarını anlamamıştı ama koltuğun kenarındaki örtüyü üzerlerine örttü. onları izlerken yeonjun elini omzuna koymuştu.
"seninle konuşmak istediklerim var beomgyu."
-
choijun: hyukanin gotu de ne rahattir simdk🤭😋
-
choigyu: en son sirin sirin uyumuyor muydu bunlar kai ne zaman feriha gibi bayildichoigyu: kolaysin yeonnn
-
yunayu: oha gorusmeye mi baslamislsr noluyokimhoon: biseksuel erkekler ve gamer bfleri😔💔
jayp4rk: yeonjun neden sevdigi icin bilerek kaybedermis gibi geliyo cocukta oyle bi enayilik sezdim
choijun: bugun de enayi olduk sukur😍✋✋
-
10 bolumle bitirsem mi ya