Bölüm-2 "Fırtına'nın Gelişi "

788 60 19
                                    

Büyük bir gürültüyle zaten titreyen bedenim iyice sarsılarak adeta hipnoz olduğum resmimden gözlerimi ayırabildim. Hızla buz kesilen ellerimin arasındaki defterimi kapatıp yatağımın üzerine bıraktım. Ardından gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım. Kalbimin hızlı atışları bütün bedenimi ele geçirirken gördüğüm silüet bir türlü aklımdan çıkmıyordu.Başıma keskin bir ağrı saplandığında bu konuyu daha fazla üstelememeye çalıştım ve yatağımdan kalkıp hemen yatağımın sağ tarafında bulunan pencereme doğru adımladım. Bu gece fırtınalı geçecek. Bunu cama şiddetli bir şekilde vuran yağmur damlalarından ve az önce çakan şimşekten anlayabiliyordum. Dışarıda her yeri sis kaplamıştı. Bu boğucu hava uykumu getirdiğinden daha fazla oyalanmadan yorganımın altına girdim. Göz kapaklarım yavaş yavaş görüş alanımı kapatırken güzel bir rüya görmeyi umarak kendimi uykunun kollarına bıraktım.

*********************************

Gözlerimde hissizliğe neden olan ağırlığın birden üzerimden kalkmasıyla görüşüme engel olan göz kapaklarımı yavaşça araladım. Bulanık bir beyazlık gözlerimi kamaştırdı. Maviler ve beyazların iç içe geçmiş bu görüntüsünden bakmış olduğum yerin gökyüzü olduğunu anlamak kolaydı. Bulanık bakışlarım netliğini kazandığında bir müddet bekledim ve daha sonra bulutların şekillerini inceledim. Bulutlarda adeta kaybolmuşluk vardı. Sanki nerede duracaklarını bilmiyor gibi sürekli hareket halindeydiler. Fazla hareketli... Kendime gelerek başımı sağa çevirdim. Gördüğüm tek şey yeşil ve kısa boylu otlardı. Daha yeni kesilmiş gibi temiz. Hiç ağaç yok fakat etrafa güzellik katan yeşillik olması rahatlatıcı. Başımı sola çevirdiğimde yine aynı yeşillik kendini gösteriyordu. Neredeydim? Bu mükemmel yere nasıl gelmiştim? Beynimin içinde yankılanan sorulara dur demek için yerden güç alarak ayağa kalktım. Dengimi sağlamak için bakışlarımı yere indirdim. Üzerimde beyaz bir elbise, ayağımda ise hiçbir şey yoktu. Elbisenin göğüs kısmı fazla açıktı fakat kızıl saçlarım göğüslerimi kapatacak kadar uzundu. Bunları nasıl giydiğime dair hiçbir fikrim yoktu. Lanet olası sorulardan kurtulmam gerekti. Gözlerimi beyaz elbiseden ayırarak tam karşıma baktım. Uzakta, yeşil çimen ve otların arasında duran, ahşaptan yapılmış, kahverengi, ihtişamlı bir kilise görmeyi kesinlikle planlamıyordum. Bu yeşilliklerin arasındaki tek yapıydı ve evet, fazla görkemliydi. Adımlarımı kiliseye doğru yönelttim. Her bastığım yerde bir mayın patlayabilir hissi ile parmak ucumda yürümeye çalışıyordum. Kilise benden çok uzaktaydı fakat bir adım attığımda bana fazla yaklaşıyordu.

Devasa büyüklükteki kilisenin yanına vardığımda bazı sesler duydum. İsyan edercesine yükselen çığlıklar bende kulaklarımı tıkama hissi doğursada gözlerimi sıkıca kapatmakla yetindim. Ses hiç durmuyordu ve bir kişiye ait değildi. Kesinlikle birden fazla kişinin sesiydi. Gözlerimi tekrar açtığımda, kilisenin alevler içinde yandığını gördüm. Ahşap, harap olmuş bir şekilde yanarken, çatıda asılı duran haç işareti benim olduğum yere doğru sertçe düştü. Duyulan çığlıkların arasında kaybolan sesim neredeyse kulağıma ulaşamamıştı. En son duyduğum ses ise kilisenin büyük patlama sesi arasındaki kükreyişti.

'' Koş Destiny koş!!!!''

*******************************

Alarmın sesi ile terler içinde yerimden zıpladım. Fazla gerçekçi bir rüyaydı, çığlıklar hala kulağımda yankılanmaya devam ediyordu. Ya o ses. Kime ait olduğunu bilmediğim ve bana ''KOŞ!!'' emrini veren o sesi duyduğumda neden aklıma çizmiş olduğum,dumanlar içindeki 'ölüm' gelmişti?

Kafamın içinde çözemediğim kocaman bir soru havuzu vardı. O havuzun içinde boğulmaktan ise gerçekten korkuyordum.

Yataktan kalktım ve yüzümü yıkamak için odamın içerisinde bulunan banyoya doğru ilerledim. Aynada kendime baktığımda savaştan çıkmış gibi bir havam vardı. Dağınık saçlar ve terler içinde adeta yüzen bir beden. Bu görüntüme karşın burnumu buruşturdum. Kötü kokunun üzerimden uzaklaşmasını ümit ederek yüzüme sertçe soğuk suyu vurdum ve rahatlamak adına kısa süreliğine gözlerimi kapalı tuttum. Gözümün önüne rüyada görmüş olduğum yer geldi. Kilisenin yanmış ve zor bir şekilde ayakta durmaya çalışan görünümü... Düşüncelerimden uzaklaşmamı sağlayan şey annemin kahvaltı duyurusu yapmasıydı.

"Karanlık" - Mensis SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin