Bölüm-5 "Ben Kimim?"

332 22 13
                                    

 Merhaba! 5. bölüm ile karşınızdayız. Umarız bölüm hoşunuza gider. Medyadaki şarkı ile dinlemenizi tavsiye ederiz ki şarkı Destiny'nin dinlediği ve sevdiği bir şarkı. İyi okumalar.   - Hidden_GD

**********************

"İnsanlığın ve tüm evrenin varoluşunu sağlayan tanrı her daim yanınızdadır.''

Acı. Bu kelimenin içinden çıkarabileceğim derin anlam ve varoluşumun simgesi olan kısa heceler. Sahi acı nasıl bu kadar ağır olabiliyordu? Bu kadar kısa olan ve üç harften oluşan bir kelime nasıl bu kadar ağır olabiliyordu? Şaka gibiydi ama acı, varlığın sahip olduğu en ağır kelimeydi. Kelimeler farklı bir alemdeydi. Farklı hayatları vardı. Her bir kelime nefes alıyor ve her kelime canlıydı. Yaşanışın simgesi ruhtu, kelimelerin sahip olduğu bir ruhu vardı.

Acı içindeydim. Bedenimi kaplayan acının nedeni belirsizlik içinde kaybolmuştu. Oturduğum soğuk bankın vücut ısım ile ısındığını hissettiğimde ne kadar zamandır burada oturduğumu düşündüm. Belki yarım saattir buradaydım, belki de bir saattir bu soğuğa esir düşmüş uyuşan bedenime meydan okumaya çalışmıştım. 

Sessizliğin hakim olduğu sokakta durmaya son vererek yavaşça ayağa kalktım. Onu aklımdan çıkaramıyordum. Adımlarımı atarken bile onu düşünüyordum. Nereye gittiğimi anlayamayacak kadar kaybolmuştum düşüncelerimin içinde. Kendime gelmeye çalışarak apartmana doğru ilerledim. Death Storm beni ne hale getirmişti. Kim olduğumu bile unutturmuştu bana. Sahi ben kimdim? Kendini tanımayan biri var mıydı acaba benden başka? Düşüncelerimi çöpe attım ve sonunda gerçek dünyaya geri dönmeyi başardım. Montumun cebinde varlığını hissettiren anahtarımı çıkararak demir kapıyı açtım. Hızlıca içeriye girdim. Apartmanın sıcaklığı iliklerime işlenirken bunun beni fazlasıyla acıttığını fark ettim. Soğuğun kapladığı vücudum eriyor gibiydi. Asansöre ilerlerken montumun önünü açtım. Daha çabuk ısınmamı sağlardı. Asansöre bindiğimde aynadan kendime baktım. Kendimi tanıyamıyordum. Dağılmış saçlarım kızılın en güçsüz tonunu simgeliyor gibiydi. İnce vücudum ayakta durmak için zorlanıyordu. Esen bir rüzgarın bile enkaz haline çevirebileceği kadar bitkindim. Gözlerimin mavisi acıdan olsa gerek etrafındaki kırmızılığın içinde kaybolmuştu. Benim tanıdığım Destiny kesinlikle bu değildi. Benim tanıdığım Destiny, örgülü saçlarını omzuna alan, elleri pastel boya izleriyle dolu olan ve gözlerinden mutluluk akan biriydi. Benim tanıdığım Destiny içinde huzurlar saçan biriydi. Bu görüntü ona ait değildi kesinlikle. O zaman bu kimdi? Asansörün durduğunu belirten ses ile kapı yavaş bir şekilde açıldı. Kapalı ev kapısında asılı duran yazı beni hafifçe gülümsetirken mutlu anılarım gözümün önünden kısa film şeklinde geçti. "Resimi sevmeyen giremez!" bu yazıyı yazdığımda altı yaşındaydım. Sürekli resim yapar, babamın portrelerini çizmeye çalışırdım. Başarısız olsam da babam çok güzel olduklarını söyler beni mutlu etmeye çalışırdı. Kapıyı açarak içeriye girdim. Televizyon sesi, insanın uykusunu getirecek kadar kısıktı. Oturma odasına uğramadan direk odama yöneldim. Montumu üzerimden çıkararak yatağımın dibinde duran koltuğa bıraktım. Zayıf bedenimi yatakla buluşturduğumda üzerimden uzaklaşmasını beklediğim yorgunluk kendini daha fazla belli ettiğinde kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Gözlerimi açtığımda gözüme vuran bir güneş ışığı yoktu. Gökyüzünü bütünlüğü ile kaplamış gri bulutlar özgülüklerini kazanmışçasına hüküm sürüyordu. Yataktan kalkarak siyah çantama birkaç defter, çizgi roman defterim ve çizim kalemlerimi attım. Ardından ayağımdaki sargıyı çıkarıp kenara koydum. Dün çıkarmış olduğum deri montumu da üzerime giyerek odamdan çıktım. Çantamın içinden kulaklığımı ve telefonumu çıkardım. Kulaklığımı takarak bir şarkı açtım. Midnight Starlight kulaklarımda karşı konulmaz bir his oluştururken annemin ince sesi bu hissi yok etti. Kulaklığın tekini çıkardım ve beklenti ile annemin gözlerine baktım.

"Karanlık" - Mensis SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin