8

455 76 26
                                    

Oyun günü gelip çatmıştı. Oyunda emeği geçen herkesin orada olmasını istemişti bize oyunu veren öğretmenimiz. Ben gitmemeyi seçsem bile çocuklar eve baskın yapmış ve beni zorla bu oyun için hazırlayıp saçıma da bir taç takmışlardı.

"O, sahnede bir prenses rolü oynayabilir." Dedi omuzlarımdan tutan Eren. "Ama gerçek ve asil olan Prenses sensin." Sıcak bir gülümseme verdim ona. Omuzumda tutan elini sıktım ve oturduğum sandalyede geriye yaslandım.

Her şey sorunsuz bir şekilde ilerliyordu. Pamuk şeker ve patlamış mısır yiyen çocukların gülüşleri süslüyordu sahnedeki oyunu. Mutlulardı, mutluyduk.

Sabah erkenden gelmişlerdi. Tüm gün gezmiş, oynamış, öğle yemeğinde piknik yapmışlardı. Şimdiyse akşama doğru güzel oyunun tadını çıkarıyorlardı.

Prensin kurbağadan insan haline döndüğü kısım kusursuz gerçekleşmişti. Ama kimsenin beklemediği bir şey olmuş, senaryoda olmayan bir öpüşme gerçekleşmişti. Petra Levi'nin dudaklarına yapıştığında kalbimin teklediğini hissettim. Dişlerimi sıkarket herkes bir anda susmuştu. Duyulan tek şey perde kapanırken çocuklardan yükselen alkışlardı.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Sahne arkasına geçen Levi'nin sesi öfkeyle yükseldi.

"Ben sadece-"

"Sen sadece ne Petra? Böyle bir şey senaryoda yoktu. Bu son sahne için defalarca çalışıldı. Ben de bu oyunda yakın temas istemediğimi açıkça belirttim." Petra mahçup bir ifadeyle Levi'ye bakarken tuttum Levi'nin omuzunu. Ağırlığımı tek ayağıma vererek kalktım.

"Levi, sakin ol istersen."

"Sakin mi?" Kolunu sertçe çekerek bana döndü. "Sen hiç konuşma Lilya, beni başından beri bu yola sokan sendin. Bok vardı da kabul ettim zaten." Kelimeleri bıçak misali kalbimin derinliklerine işlerken dudaklarımı araladım. Tek kelime edemeden çekip giderken hemen peşinden bize oyunu veren öğretmen ve müdür girdi içeriye.

"Neler oluyor burada? Oyun güzel geçti, neyin kavgası bu?" Diye sohbete dalan müdürle herkes suspus oldu. Eğer bizden önce konuşmazsa olacakları durduramayacağını bilen Petra sohbete girdi.

"Hiçbir sorun yok efendim. Küçük bir gerginlik. Halledeceğiz."

"Öyle mi?" Diye sordu öğretmenimiz şüpheyle. Benim başıma gelenlerden haberdardı. Üzerine de böyle bir olay şüpheliydi.

"Var." Dedim. "Siz bize senaryoyu verdiğinizde oyuncu eksiğimiz vardı. Ben de prenses rolünü Petraya teklif ettim. O kabul etmeyince rolü kendime aldım. Prens rolü için kimse gönüllü olmayınca da üst sınıflardan Levi Ackerman'ı ikna etmeye çalıştım. Kendisi bunu kabul etti. Ama iki şartı vardı. Birincisi fazla yakın temas istemiyordu. İkincisi de son sahnede olan öpüşmenin gerçekleşmesini." Gözlerim petraya kaydığında dudaklarıyla 'öldün sen' dediğini duydum ama inatla devam ettim. "Biz de düşüncelerine ve isteklerine saygı duyarak senaryoda birkaç değişiklik yaptık ve isteklerini yerine getirdik. Başarıyla rollerimize çalıştık. Didindik, uğraştık. Her şey üç gün öncesine kadar sürdü. Yardım etmeyi isteyen Petra aramıza katıldı ve bizimle birlikte kostüm kolilerini salona taşımaya başladı ama merdivenlerdeyken üç kişinin rahatça gelebileceği yerde bana çarptı ve yaralanmama sebep oldu." Sargılı olan bileğimi kaldırdım. "Hala da üzerine basamıyorum. Bugünse senrayoyu unutduğunu asla söyleyemeyeceği bir şey yaparak Leviyi öptü. Bu sahne için yüzlerce kez prova yapılmasına rağmen öptü hem de. Oyunu kendi çıkarları için kullandı ve ben ondan bana verdiği zarar ve mahvettiği oyunumuz için şikayetçiyim."

"Sen kim olarak beni şikayet ediyorsun?"

"İnkar et!" Diyerek ona döndüm. "İnkar et dediklerimi."

"Seni merdivenlerden isteyerek itmedim."

"Sikerler." Erenin öfkeli tınısı yankılandı. "Ben gördüm seni, nasıl bilerek ittiğini de."

"Ben. Kimseyi. Öpmedim." Kelimelerin hepsinin üzerine bastırarak konuştu. "Öpücük konusunda da daha etkili ve güze-"

"PETRA YETER." bağıran Müdürün sesiyle herkes dikkat kesildi. "Senin babam okulumuzda edebiyat öğretmeni ve senin yaptığına bak. Oyuncu eksiği vardı diye sesimi çıkarmadım ama yeter. Doğruca disipline gidiyorsun, uyarı alacaksın ve bir ay boyunca uzaklaştırılacaksın." Dolu gözlerle çıkıp giden Petranın ardından çocuklar ortalığı toparlamaya başlamıştı. Ben bir kenarda oturmuş onları izlerken aklımda Levi'ye yazmak vardı ama gururum buna izin vermiyordu.

Evet, Levi için kötü hissediyordum çünkü onu bu oyuna ben çekmiştim ve olanlar bir bakıma benim suçumdu. Ama temas konusunda kendisinin bile defalarca uyardığı Petraya onu öpmesini ben söylememiştim. Bu yüzden beni böyle kolayca bu duruma da getiremezdi.

Her şey konusunda suçu kendi üzerime atıyordum içten içe. Yine de Levi'ye olan kırgınlığımı asla açıklayamıyordum. Ne üstüne gidecek bir sebep bulabiliyor, ne de boşvere biliyordum. Tamamen karışmıştım. Tek istediğim bunun bir an önce çözülmesiydi.

Frog Prince- Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin