° 6 °

67 12 7
                                    

Chris, az önce ağlamaktan beter olan kendisi değilmiş gibi ciddi bir surat takındı konuşurken. Ciddi dursada nemli gözleri parlıyordu. Chris'in yüz ifadesi Felix'i gersede susmaya devam etti. Ne diyebilirdi ki zaten hatırlayamadığı gence.

"Bak Felix. Öncelikle hâlâ nasıl o günleri unutuğunu anlamış değilim. Seni benden alan aile sana bir şey mi yaptı yoksa? Söyle bana. Böyle yapınca üzülüyorum. Yani bir hiçmişim gibi davranman... Üzgünüm böyle hissetirmek istememişsindir. Ama yinede Unutmuş olmasaydın belki de eski günlerimizdeki gibi.. "

derin bir nefes alıp devam etti." Her neyse. Beni, anılarımızı nasıl hatırlayabilirsin emin değilim." derken Felix'in gözlerine derinden bakıyordu Chris. Yutkundu "Tanrım, çok severdin hani beni. hep de dile getirirdin bunu şirin şirin, sarılırdın bana minik kollarınla. Şimdi, burada böyle iki yabancı gibi konuşmak...Çok..çok kötü hissettiriyor Lix"

Chris konuşmasını bitirince önüne dönerek ellerini önünde birleştirdi. Önündeki okyanusa bu sefer rahatlamış bir şekilde bakıyordu. İçinde tuttuğu tüm duygularını, okyanus kadar içindeki derinliklere gömmüştü uzun zamandır.

Fakat özlemi yıllar boyunca dinmemişti. Felix'i aradığı tüm o yıllar boyunca özlemi alev alev yanıyordu hâlâ tek bırakılmış kalbinde. Onu günün birinde tesadüfen şu an bulundukları sahilde görünce anladı Felix'in kendisinin kaderi olduğunu. Onu asla unutamamısını böyle yorumluyordu Chris.

Onsuz yapamıyordu işte. Denemişti, hem de birden çok kez. Onu neredeyse tüm Korede aramıştı. Tek umduğu şey ise onu bulduğunda kendisini onun kadar özlemiş olmasıydı. bu dünyada ya da öteki dünyada. Yeter ki kendisini özlemiş olsun..Tek umudunu da kaybetmişti bu olanlardan sonra. Meğerse kendisini hatırlamıyormuş bile.

O gün, Felix belki onu hatırlar da yanına gelir diye beklemişti fakat Felix yalnızca kendisini çizmişti. O ise cesaret edememişti işte. O günden sonra da her gün o sahile gider olmuştu Chris.

Chris, Felix'in bir şeyler demesini bekliyordu sessizce. Ortamdaki sesizlik bataklıkta batıyormuş gibi hissettiriyordu adeta kendisini, Yavaş yavaş batıyordu Christopher.

Felix birkaç dakika olanları algılamaya çalıştı. Evet yetimhaneden alındığını biliyordu, ailesi bunu kendisinden saklamamıştı ama eski anıları aklına geldiğinde Chris'e dair bir şey gelmiyordu aklına. Yok mu olmuştu her şey birden? Bu mümkün mü peki? Ya Chris yalan söylüyorsa ve onu kandırıyorsa. Ama adını ve yetimhanede büyüyüp daha sonra evlatlık alındığını nerden bilebilirdi ki. Hem Felix küçükken öyle çok fazla arkadaşı olmazdı bile. Kimseye de söylemezdi evlatlık olduğunu. Her seçenek çok karmakarışık bir olay döngüsünü ortaya çıkartıyordu. Onunla konuşmak en mantıklısıydı. Aklındaki binbir düşünceyle birlikte konuştu Felix.

"Chris hyung"

"Efendim lix" diyerek merakla sesizliği bozan Felix'e döndü Chris.

"Sence neden seninle ilgili her şeyi unutmuş olabilirim? Hayır yani bu kadar kolayca unutan biri de değilimdir. Aklım almıyor bunu. Özellikle senin dediğin kadar çok değer verdiğim birini. Seni...Seni unutmam çok saçma." diyerek Chris'e baktı Felix.

Chris'in onu izlediğini görünce anlattığından çok daha fazla şey gördü gözlerinde. İçine işlemişti böyle anlamlı bakması. Hiç bu kadar değerli hissetmemişti şu yaşına kadar.

"Bilmiyorum Felix, gerçekten bilmiyorum ve bilmiyor olmak da canımı çok yakıyor. beni özlememiş olmanı geçtim hatırlamıyor olman çok acıtıyor. Seni gittiğin günden beri arıyordum. Belki bir gün seni bulurum diye bir dolu umut vardı kalbimde. Ama umduğum şey kesinlikle bu şekilde bulmak değildi." Felix Chris'in dediklerini dinlerken göz yaşlarını tutmaya çalışıyordu. Onun canını bu kadar acıttığını dinlemesi kalbine fazla geldi. Özellikle onu aramayı asla bırakmamasını öğrenince daha fazla dayanamadı.

Chris, Felix'in yaşlı gözlerini fark edince ona sıkıca sarıldı. Felix hissettiği sıcaklıkla huzuru bulmuştu sanki. Chris'e çok daha sıkı bir şekilde sarılarak karşılık verdi. Ağlamaya başlamıştı kendini tutamayıp. Chris'i omuzlarından tutarken yaşlı gözleriyle ona bakarak konuştu.

"Özür dilerim Chris hyung. Çok çok üzgünüm. B-ben seni bu kadar kırdığım için çok üzgünüm. Keşke bu kadar kırılmamış olsaydın. Keşke seni unutmuş olmasaydım, aptalın tekiyim ben, aptal."

yine o hüzünlü gözleriyle bakıyordu Chris Felix'e. Ne kadar hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışsada çok acı çekmişti tüm bu zaman boyunca. Güçlü durmaya çalıştıkça dibe batıyordu her uyandığı bir güne. Yine de asla pes etmedi Felix'i bulmaya çalışırken. Pes edemedi. Yarım kalan kalbi buna izin vermedi. Yaşayamazdı onsuz.

"Ö-öğreneceğim Hyung, öğreneceğim seni neden hatırlamadığımı. Ama.. Kalbimin derinliklerindesin biliyorum. Hissedebiliyorum." Felix ağlamaya devam ederek Chris'in boynuna sarıldı.
Chris duyduklarıyla minik Lixie'sine kollarını sarmıştı.

Çok yorulmuştu Felix'i bulmaya çalışırken, evet ama yine de değerdi Felix için. Yalnızca o güzel kokusunu içine çekerek huzurla ona sarılmak için değerdi onca şeye. Ve değmişti. Ne olursa olsun değmişti.

***

Bu bölüm ask tanem sayesinde yazıldı. O motive edici 'usenme' yazısını gördüm ya, geldim yazdım ulan 💪💋
Okuyorsan öpücüklerr.

Ya konuştururken çok mu kasıyorum kendimi. Samimi gelmiyor bazen.

Neyisee İyi okumalar ve ne düşündüğünüzü yazmayı unutmayın öptümm mhwuaah

Neyisee İyi okumalar ve ne düşündüğünüzü yazmayı unutmayın öptümm mhwuaah

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ben bu adama asık olmuş bitmişim bitmiş..

YABANCI- ChanLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin