IV

147 11 1
                                    

Ben bu bölümü yazana kadar zemheri II 19. olmuş, çok teşekkürler sizi çok seviyorum ya! 

Film izleyerek geçirdiğimiz uçak yolculuğumuz nihayet sona ermişti. Uçaktan inmiş, girişte sırada bekliyorduk, pasaport vize kontrolüne girecektik. Sasha belli etmese de gergindi, tuttuğum elinin parmakları seyiriyordu. Elini daha da sıkı kavradım, fısıldadım;

"Hiç bir sorun çıkmayacak"

"Biliyorum"

Biraz daha rahatlamış gözüküyordu, sıra bize geldiğinde ben Türk vatandaşı olduğum için sorunsuzca geçtim. Sıra Sashadaydı, pasaportunu görevliye verdi. Görevli açıp vizesini kontrol etti sonra pasaportunu geri verip başını onaylarcasına salladı.

 Vize kontrolünden uzaklaştıktan sonra ikimiz de derin bir oh çektik. Havalimanından çıkıp bir taksi çevirdik. Evin adresini söyledim, onu bizde saklamak akıllıca gelmişti, sonuçta rahatça girip çıkabilir, ondan başkası da rahatça girip çıkamazdı.

Yol boyunca o kaşlarını çatmış, düşünceli düşünceli dışarıyı izliyordu. Özlemiş miydi acaba şehri? Yoksa tekrar burada olduğu için midesi mi bulanmıştı? Ondan çaldıkları içi kin mi tutuyordu yoksa? O şehri izlerken, ben de onu izliyordum, izlenilmeyecek gibi değildi. 

Çok çok güzeldi, çok özel. Onu hep anlatıyorum, çünkü anlatılmayacak gibi değil, kedilere, ağaçlara, kuşlara, köpeklere, Sasha sandığım Ferda'ya, kendi kendime, yakmadan önce sigarama, izlediğim dizilere filmlere..

Dinlediğim şarkılara anlatırdım en çok da, en iyi onlar anlardı beni çünkü. Her dinlediğim şarkıda ondan bir parça buluyor, sonra şarkıyı döngüye alıyor, o parçasını anlatıyordum saatlerce. Söz yazarlarını anlıyordum, onların, şarkılarını şiirlerini adadıkları insanları nasıl gördüğünü biliyordum. Bir şey yazacak olsam, hiç zorlanmazdım, o kadar çok parçası var ki yazmak için. 

Mesela dudaklarına yazardım şiirlerimi, saçlarına ise bir kaç mektup. Gülümsemesine, kahkahasına en güzel filmleri yazardım. Tenine bir cilt kitap, gözlerine de.. Gözlerine yazılabilecek en güzel şeyi benden önce yazmışlardı maalesef. Gözlerine bir şey yazamazdım, anca adayabilirdim onlara, benim adım orman albümünü adardım ormanlarına.

Ben onun güzelliğine boğulurken, o da şehrin onu boğmasına izin veriyordu. 

"Özledin mi yoksa burada olduğun için miden mi bulanıyor?"

"Birini seçmek zorunda mıyım?"

Sessiz kaldım, kafamı omzuna yasladım, eve varmak üzereydik. 

Elimizdeki çantalarla taksiden indik, iki haftadır görmediğim en karanlık zamanlarımı geçirdiğim eve doğru ilerledik. İyi ki dün aklıma temizlikçi çağırmak gelmişti, evi temizlettirip yeni bir başlangıç yapmak çok iyi gelecekti, bu sefer sevgilim yanımdayken. 

Eve girdiğimizde çok daha rahat gözüküyordu, ülkeye giriş ve eve varış kısımlarını halletmiştik. Evi temiz, havalandırılmış ve düzenli görmek de beni rahatlatmıştı, sanki son iki aydır bu evde hiç bir şey yaşanmamış gibiydi, ve yaşanmamış olmasına ihtiyacım vardı. Yanında getirdiği kıyafetleri bir yere yerleştirip duşa girdi, ben de o duştayken atıştırmalık bir şeyler yapmaya gitmiştim ama dolap tam takır kuru bakırdı. Onun yerine dışarıdan bir şeyler söyledim, sonra bende duşa girdim..

 Bir şeyler atıştırmış, koltukta oturuyorduk. Laptopu her zamanki gibi açıktı, arada bir onu kontrol ediyordu. 

"Fırat'a mesaj atsana, yarın buluşturalım çocukları diye"

Telefonuma uzanıp Fırat'a "Yarın 16 gibi müsaitsen Nazlıyı size getireyim, konuşacaklarını dinleyeceğim" diye mesaj attım.

"Attım bebeğim"

zemheri II ~sasbügHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin