Lanet telefonumu kapatmak isterken, artık aklımın içindeki düşünceler kafamı tırmalamaya başlamıştı bile. Onun mesajlarına bakıyordum. Ama cevapsız kalıyordum.
"benlik bir sorun var değil mi? Neden görüldü atıyorsun?"
Aslına bakarsak; sormasına gerek bile yoktu. Çünkü o başlı başına bir sorundu. Benim için öyleydi, aylardır değişik biçimlerde terk etmesi, ve sonra hiçbirşey yaşanmamış gibi geri dönmesi, bizim için bir gelecek olmayacağına dair kaygılara yol açıyordu kafamda.
Ama bu, ona karşı hislerim olmadığı anlamına gelmezdi.
Onu seviyordum, ve bir şekilde her defasında onu affetmenin yollarını buluyordum. Özür dilememiş bile olsa, vicdanen, onu affediyordum.Telefondan, beni rahatlatacak, yabancı, ama ne dediğini anladığım bir şarkı açtım. Işığını kıstım, ve onu yatağımın başına koyup sırtımı duvara verdim. Düşünüyordum.
Baran, ne kadar bana dönmüş olsa da, şuan çıkıyor da olsak, o İstanbuldaydı, ben ise balıkesirdeydim.
İstanbula yeni gitmişti, ama dönmeyeceğini söylemişti, 1 günlük buraya gelecekti. (Sanırsam beni görmek için) tabi ben bu ihtimale bile inanmıyorum.Benim çok düşünmeme fırsat olmadan, öznur odama girdi. "hey. Bu şarkıyı biliyorum. İyi misin?"
Ona baktım. O benim için en iyi dost, ve en önemlisi bir kız kardeşti. Annemle babam bizi terk ettiğinden beri, küçük bir evde yaşar, ve babannemler sayesinde geçinirdik. Ben okulu bırakmıştım, ama öznur Sanat okulunu okuyordu. Sadece şarkı yazmak ve kitap yazmak gibi hobilerim vardı. Ama bunları değerlendirmem gerektiğini bana her zaman söyledi. Dinlemesem bile..
İyi olmadığımı söylemedim, bu çok açık olacaktı, ve ben açık konuşmaktan nefret ederdim. Bu yüzden, kafamı iyi yana sallayıp, sonra duvara yasladım ve bomboş tavanın beyazlığını izledim."sorun Baran abi, değil mi?"
"evet." iç çektim. "öyle."
"seni sevdiğine eminim. Ama sana zarar veriyor. Neden onunla berabersin? Tonla erkek var abla."
Yanıma oturdu. Aramızda sadece 1 yaş vardı. Bana genelde abla dese de, bazen Irmak derdi.
Baran.. Onda birşeyler vardı, o farklıydı. Kimseye karşı böyle şeyler hissetmiyordum, ama ona karşı.."sorma öznur, Bilmiyorum."
Öznur, elini omuzuna koydu. "emin ol gelecektir. Seni bırakmayacak." diyerek sızlandı. Kafamı sol tarafıma hafifçe çevirdim. Yere bakıyordu, o da dediğine inanmıyordu. Biz her zaman terk edilirdik, ve biz her zaman kaybeden olurduk.
O güzel bir kızdı, çoğu erkek peşindeydi. İnce beli, kalın kalçaları, düzgün kaşları, dolgun dudakları, beline kadar uzun saçları, büyük göğüsleri, en önemlisi.. Manipülatif iç yüzü. O mükemmel rol yapardı.
Aklıma Baran geliyordu. Baran da Manipülatif bir karaktere sahipti. Ancak o.. Kocaman kahverengi gözleri, yumuşacık, kabarık saçları, uzun boyu, fazla tahrik edici el yapısı, zengin ve rüküş takıları. O da mükemmel biriydi. Belki de, benim gibi birini hak etmiyordu, ve bunun farkındaydı."biliyor musun abla, dinlensen iyi edersin." diyerek ayaklandı Öznur, yanağıma bir öpücük kondurdu, ve odadan ayrıldı.
Ben ise, şarkı çalan telefonumu elime aldım, Baranla olan mesajlarıma girdim. Yazdıklarını okumadım bile, (ne gereği var kavga edeceğiz..) sadece "iyi geceler bal. " yazdım. Ve sohbetten çıkıp, telefonu köşeye koyarak yastığıma sarıldım.
Bu gün de, ona sarılma fırsatını bulamamıştım.***
Sabah uyandığımda, öznur yanıma yaptığı "Fransız kreplerini" getirmişti. Beni dürtüyordu. Krepler çok güzel koku salmıştı odama, uyanır uyanmaz iştahım açıldı, nutellalı olan mı, ballı olan mı, reçelli olan mı? Diye sayıklıyordum kendi kendime.
Arkamı döndüm. Ardından tepsiyi görüp dikildim, tepsiyi dizime koyup baş ucuma oturdu.