Erlik ve Su Moğol bozkırlarına geldiklerinde Erlik atın dizginlerini sıkıca kendine doğru çekti, at kafasını geriye doğru attı ve yavaşladı. Erlik attan atlayıp Su'ya baktı. "Atla hadi, tutuyorum seni." dedi. Su atın diğer tarafından atladı. Çizmelerini ve kıyafetini düzenleyip atın dizginlerini öne doğru attı.
"Bana prensesmişim gibi davranmayı bırak."
Erlik şaşırmıştı, yüzünde oluşan tiksintili bir ifade ile Su'ya "Sana presnes gibi davrandığım falan yok." dedi. Su cevap vermemişti. Uzun uzun Su'yu süzdü, ardından hafifçe öksürdü, kendini toparladı.
"Şimdi bana kılıcım nerede göster bakalım."
Erlik atın eyerine sıkıştırdığı uzunca bir sırığı alıp yere sapladı, kılıcının kabzası ile sırığı toprağa sıkıca çaktı. Ardından atın dizginlerini alıp sıkıca sırığa bağladı. ''Hadi gidelim.'' Erlik ve Su Moğol kampına doğru ilerlediler. Burası bir obadan daha çok bir kamp alanına benziyordu. Beş altı çadırlık bir kamp. Su içinden, "büyük ihtimalle esirleri topladıkları yerdir burası" diye düşünüyordu. Erlik içinse burası hiçbir anlam ifade etmiyor, güçsüz yaratılan insanların toplandığı kamp olduğunu düşünüyordu. Bunun için Ülgen'in suçluyor. Bu düzeni onun aptalca kurduğunu düşünüyordu.
Kamp alanının girişine yaklaştıklarında kampı koruyan dört adam gördüler. İkisi ana çadırın önünde duruyor, diğer ikisi ise girişte bekliyordu. Erlik'in şamata çıkarmaya niyeti yoktu o fazla dikkat çekmeden kılıcı alıp tekrar Hanbalık'a dönmeyi düşünüyordu.
Su ile birlikte kampa biraz daha yaklaştılar. Su biraz ileriye gidip kampta başka kimse var mı diye daha yakından baktı. Erlik Su'ya her baktığında kalbi yumuşuyor, içinde hiç anlamadığı bir şeyler hissediyordu. Bu düşüncelere daldığı her an sinirleniyor. "O aptal bir insan oğlu, Ülgen'in var ettiği boş şeylerden biri." diye düşünüp reenkarnasyon esnasında ruhuna giren insancıl iyi duygularını bastırmaya çalışıyordu.
Ardından kafasına doğru vurdu, "Aptal olma, kılıcı al hadi" diye iç geçirdi. Su tekrar kılıcın yerini tarif etti, Erlik gizlice kampın arkasını dolaştı, kılıcın bulunduğu yere doğru geldi. Toprağı hafifçe ayağı ile eşeledi, kılıcını göremeyince eğilip eliyle toprağı açmaya başladı. Bir an içinden, ''acaba bana tuzak mı kurdular'' diye düşündü. Ayağı kalkıp Moğol askerinden aldığı kılıcı kınından çıkardı ve herhangi bir saldırıya hazır durumda kılıcı ile toprağı eşmeye başladı. Etrafı gözetlemeyi sürdürüyor, kendisine Su pusu kurdurduysa bunun acısını Su'dan acı bir şekilde çıkaracağını düşünmüştü. Kazmaya devam ederken kılıcını gördü. Toprağa doğru eğilip hemen kılıcını eline aldı. Yere bağdaş kurarak oturdu, üzerindeki kıyafetler ile kılıcını temizledi. O an gardını indirdiğini anladı, hemen ayağı kalktı kılıcının ayakta temizlemeye başladı.
Bu kılıç Erlik var olduğundan beri hep yanındaydı. Onun yoldaşıydı, dostuydu, sırdaşıydı. Her şeyden ziyade onun gücünün göstergesidir. Erlik'in ruhani güçlerinin bir kısmı da bu kılıçla onda var olmuş. Bu kılıç sayesinde büyü de yapabiliyordu. Tabi eskiden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erlik: Tamu Tanrısı
Tiểu thuyết Lịch sửBu çalışma kaynağını Türk Mitolojisinden alan, Türk Mitolojisinden beslenen tarihi kurgu bir roman. Bu romanı yazarken, Türk Mitolojisi ve onun figürlerinden esinlenip kendi hayal gücümün ürünü olan bir evren yaratmayı hedefledim. Umarım okurken key...