@channiebhang
minho, biliyor musun, bir gece balkonda sigaramı içerken ilk defa yıldızlar bu kadar çok dikkatimi çekmişti. nasıl olur da koca seulde yıldızlar bu kadar belirgin olur diye oldukça şaşırmıştım. bilirsin çünkü, ışıklarla doludur her taraf. senden başka parlayan yıldız görmemiştim bugüne kadar. ardından başımı iki yana sallayıp saate bakmak için telefonu elime aldığımda, yıldızların neden bu kadar ışıl ışıl patladığına dair kendime güçlü bir sebep bulmuştum. çünkü lee, o gün senin doğum günündü. yıldızlar nasıl parlak olmayabilirdi ki sen başlı başına mükemmel bir yıldızken? koşarak üzerime bir şeyler aldım ve senin için birkaç gün öncesinden hazırlığım hediyeni kucağıma alıp evden koşar adım kaçmıştım. soluğu senin kapında almaktan hâlâ pişman değilim. şimdi düşünüyorum da, içim kıpır kıpırdı. yüzüne hiç iyi ki doğdun diyemedim ama o gün, gün boyunca tekrarladığım bir cümleydi bu, lee minho; iyi ki doğdun güzel çocuk. ben kutuyu kapına bırakıp zilini de çaldıktan sonra saklanırken, ve sen kapıyı uykulu gözlerle açtığıp etrafa şirin şirin bakarken buna daha da emin olmuştum. oldukça şirin bir şekilde etrafına bakınıyordun gözlerini ovarak, kimin kapını gece yarısı çaldığını anlamak için. kimseyi bulamayıp kapıyı kapatacakken gördüğün kutuyla yüzün değişmişti, hâlâ aklımdasın, minho. delice, öyle değil mi? dizlerinin üzerinde çöktün ve kutunun kapağını hafifçe kaldırıp yan tarafına bırakmıştın, ve minho, inan, hafızamdan silemediğim en büyük anım oldun. o güzel yüzün gülmüştü ve buna ben sebep olmuştum. bunu aklımdan nasıl silip atabilirdim ki? küçük ellerinle kutudaki küçük kediyi kucağına aldın ve şaşkınca etrafına bakındın. sanırım kutuyu kimin bıraktığını anlamaya çalışıyordun. bulamayınca kutuyla beraber içeri girmiştin. minho, onu seveceğini iki gün öncesinden biliyordum. senin onu sevdiğin gün, yine yollarımız aynıydı. sen o kedinin başını şirince okşarken seni izlemiştim. kediyi kucağına alıp otobüse doğru ilerliyordun, o an anladım ki diğer iki kedine yeni bir arkadaş olacaktı grili olan. otobüse doğru giderken yan taraftan gelen korna sesiyle küçük kedin korkup kaçmıştı. minho, sen o kediyi kucağından kaçırdığında ne kadar üzüldüğünü hatırlıyorum, onu yakalamak istemiştin ama ne bulabilmiştin, ne de otobüse yetişebilecek kadar onu arayabilirdin. üzülerek otobüse binmiştin. senin onu severken izlediğin güzelliğini yeniden görmek istemiştim ama minho, doğrusu, senin onu severkenki mutluluğuna kavuşmanı daha çok istemiştim. neyse ki küçük kedin uzaklara gitmemişti. senin için onu yanıma almıştım, lee, iki gün sonra doğum gününde sana vermek için. minho, iki gün beklediğim için özür dilerim. yine de, umarım hediyeni beğenmişsindir. çünkü ben kediyi kucağına aldığında zamanki o gülümseyen yüzünü çok beğendim. yeniden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i never knew || minchan
Fanfictionbang christopher chan, sevdiği çocuğa içini dökmekten kendini alıkoyamaz.