4.0

359 58 8
                                    

Yine sımsıcak bir bölüm. Nisan ve Dinçer'e henüz daha ilk bölümlerden inanılmaz alıştım. Bu evrende sonsuza kadar yazabilirim gibi hissediyorum :') Umarım siz de onları en az benim kadar sevmişsinizdir. Beğenip, yorum yapmayı unutmayın! Yorumlara cevap vermediğimde okumadığımı sanmayıın. Bu sıralar çok ama çok yoğunum :'( Kocaman öptüüümm! Yeni bölüm 2-3 güne geliir. Arkadaşlarınıza öneriin pls c:

❤❤❤

4. BÖLÜM

"Aşk; iyi ve kötü bahaneler yaratır."

Arkadaş.

Dinçer, o akşam Sena'ya beni bu şekilde tanıtmıştı. Buna gocunamazdım elbette çünkü biz zaten bundan fazlası değildik. Fakat o akşam bana ettiği birkaç iltifatla aklımın ufak bir köşesine daha fazlası olabileceğimiz ihtimalini sokuşturmuştu. Bunun için onu suçlayamazdım da çünkü tavrına bakılırsa o herkesle böyle konuşuyordu. Aramızdaki sohbet yalnızca benim için fazla anlamlı olmalıydı. Belki de bu yazar zihnimin âşık olduğu romantizmden kaynaklıydı.

Her şeyin ötesinde aramızdaki şeyin ciddi bir hal almaması gerektiğini biliyordum çünkü böylesi ikimiz için de daha güvenliydi. Geçmişte yaşadığım ve uzunca bir süre atlamadığım kalp kırıklığımın yanına bir yenisini daha eklemek istemiyordum. Üstelik bu sefer yalnızca benim değil, karşımdaki insanın da kalbi incinebilirdi.

10 saat geçmişti.

Bu benim gibi sabırsız bir insan için oldukça uzun bir süreydi. Eğer Sena'yla hiç karşılaşmamış olsaydım Dinçer'in beni bir an önce araması için internette bulduğum saçma ritüelleri yapıyor olurdum. Hatta kendime bir telefon askısı alıp telefonumu boynuma asardım ve onun da su geçirmez olduğuna dikkat ederdim. Çünkü muhtemelen duş alırken bile onu yanımdan ayırmazdım. Eğer gün sonuna kadar beni aramazsa da bu sefer elimde telefon, ekranda onun adı, o arama tuşuna basıp basmamak konusunda kararsızlık yaşayıp yataklara düşerdim. Ancak bu on saat içerisinde hiçbir şey yapamayacak kadar hissizdim.

Çünkü Sena'yla karşılaşmıştım ve sadece bana özel olduğunu düşündüğüm nezaketi bir başka kadınla paylaştığımı görmüştüm. Kıskançlık etmenin hakkım olmadığını bilmeme rağmen zorla uyuduğum ve sonrasında uyandığım süre boyunca somurtarak telefonuma uğursuz bir eşya gibi davranmıştım.

Kızarmış ekmekler keyifli bir ses çıkartarak yukarı fırladığında parmaklarımı yakmamaya özen göstererek onları tabağa aldım. Mutfaktaki ufak masama kurulduğum sırada kendimi ekmeklerin hoş kokusuyla uyuşturmaya çalışıyordum. Fakat ekmeğimin üzerine sürdüğüm çikolata bile bana hayattan ufacık bir keyif bile aldıramamıştı.

Oflayarak ekmeği tabağa bıraktım ve sırtımı ahşap sandalyeye yasladım. Omurgama batan tahtaları görmezden gelerek iç huzurumu kaçırmaya devam ettim. Yaptığım tek şey buydu. Belki de kendime işkence etmekten hoşlanıyordum ve bunu anlamam yirmi yedi senemi almıştı. Bir de Dinçer'le tanışmam gerekmişti tabii.

Telefonuma mesaj geldiğini belli eden ve geceden beri durmayan titreşim sesi, evin öbür ucundan duyuluyordu. Uzak durmaya çalışsam da ben bir telefon bağımlısıydım ve en azından mesaj sesini duymak beni hayata bağlıyordu. Sahip olduğum tuhaflıklarımın yanında bu ufak bir detaydı ama yine de kimsenin bilmesine gerek olmayan şeylerden birisiydi.

Genellikle mesaj seslerinin arasına birkaç arama da karışırdı ancak bu sefer birisi ısrarla, durmaksızın mesaj gönderip duruyordu. Geçtiğimiz on saat içerisinde ekrandaki isimlere bakarak onlardan birinin Dinçer olmasını ummuştum fakat çok sürmeden bu hayalin peşini bırakmıştım. Ve eminim ki bu peş peşe mesaj atan tacizci o olamazdı.

Romandan Aşk | Kitap OlduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin