★
"Hyunjin'in ruhu, Jisung gibi çocuksu birine uygun değil."
Çıkmıyordu işte. Aklından çıkmıyordu. Öyle etkilemişti ki bu yorum onu, sosyal medyada gönderi yorumlarını kapatmasına neden olmuştu.
Hyunjin sanatla ilgilenen biriydi. Ruhu incindiğinde sarıldığı şey daima boya kalemleri ve fırçaları olurdu. İnsanlara nadiren ihtiyaç duyar gibi görünse de içten içe kalbini dolduran bir yalnızlıkla sürdürürdü hayatını.
Öyleydi ki arkadaşları, çevresi, sayılı kişiden oluşurdu. Jisung da çevresinden biriydi ve birçok yargısını kırmasına sebep olmuştu. Bu yüzden onun yanında kendini konforlu hissediyordu, diğer kimsede olmayan bir konfor.
Hyunjin sosyal medyada yüzünü nadir paylaşırdı. Paylaştığı şeyler genelde köpeği Kkami, yaptığı veya dışarda yediği yemekler, çektiği manzara fotoğrafları, seyahat ettiği müzeler ya da çizdiği resimlerden oluşurdu.
Ona göre güzelliğin tanımı, bir şeye on beş saniyeden fazla bakmaktı.
Ve o Jisung'a her zaman on beş saniyeden fazla bakardı. Kalbinde cirit atan duygularına karşılık sergilediği tuhaf hareketleri bunun heyecanına yenik düştüğünün bir belirtisiydi. Duygusal biriydi o. İçe dönük, duygusal, sanatsal yönü yatkın bir insandı.
İlk defa biriyle bir gönderi paylaştı. Jisung'laydı. Tatlı, deniz kenarında çekilmiş bir kareydi bu. Hiçbir kötü detay yoktu, hiçbir rahatsız edici unsur yoktu.
Ta ki gönderinin altına gelen bu yoruma kadar.
Hyunjin'in ruhu nasıldı ki Jisung'a uygun olamıyordu? Bu onu endişelendirmişti. Çabuk takılan, çok düşünen biriydi ve Hyunjin bu konuyu haftalarca düşünmüştü. Hayatında daha önce hiçbir şeye bu denli takılmadığını söyleyip durdu kendine.
Evet, Han Jisung oldukça çocuksu biriydi. Hala şu ucuz kopuk parmak ve para yok etme tarzı sihirbazlık şovlarını yapar, insanları güldürmek için çabalar, hatta ve hatta çizgi film izleme gecesi düzenlerdi. Oyuncak figür koleksiyonları vardı, Lego'nun Ninjago setini dahi almıştı. Acı yiyemezdi, biri ona yanlış tonda bir şey dese dahi hemen gücenir, kollarını birleştirip küser, dudak büzerdi.
Ama bunların hiçbiri Hyunjin'e sinir bozucu gelmiyordu. Kim ne derse desin, diye düşündü fakat kalbine söz geçirmek kolay olsa da bilinçaltı susmak bilmeyen bir cehennemden ibaretti onun için.
Jisung'un sesli yapısı, Hyunjin'in sessiz ruhunun elinden tutuyordu adeta. Onun gülümsemesiyle tamamlanıyordu. Birbirleri için yaratılmış gibiydiler.
Hyunjin temelini attığı kanvanın kurumasını beklerken boyalanan ellerini önlüğüne silip sandalyesine yaslandı. Beyni karmaşıktı, kalbi de karmaşıktı. Her şey karmaşıktı, her zaman olduğu gibi.
Camdan gelen takırtılara doğru başını çevirdiğinde yağmur başladığını görmüştü. Yağmuru severdi, gök gürüldemediği sürece.
Sonbahar aylarından biri olan Ekim ayındaydılar. Aurası hoştu, hava ideal ısıdaydı ve her şey yolundaydı, zihni dışında.
Bunu stabil tutabilen tek şey resim zannederdi, ta ki Han Jisung gelene dek. Dünyasında kocaman bir yer edinmişti. Öyle ki, Hyunjin'in bu ufak, tatlı gezegeni çok insan kabul etmezdi.
Hatta şimdiye dek içinde yalnızca şarkıcı Colde ve köpeği Kkami vardı. İstemsizce sırıttı. Han Jisung öyle biriydi ki, Hwang Hyunjin'in bu ufak gezegenine meteor gibi giriş yapmıştı.
Meteor yanlış bir tabir olabilirdi, hasarsız fakat istemsiz bir girişti bu.
Onu ne zaman düşünse dudakları yukarı kıvrılırdı, onu ilk gördüğünde de böyleydi. Tatlı bir enerjisi vardı.
Seramik kursunda tanışmışlardı. Hyunjin bir süre depresyondaydı ve eve kapanmıştı. Büyük tüplerdeki boyalarını dahi bitirecek kadar resime vermişti kendini. Onlarca tablo yapmış, sonra ani gelen sinirle hepsini küle çevirmişti.
Komşusu Chan olmasa belki de şu an oturduğu apartman dairesi küle dönmüş olurdu. Hyunjin aptallığını hatırlayınca elini yüzüne götürdü aniden.
Bu depresyonla savaşması gerekiyordu, ışık gerekiyordu ve bu ışık inanır mısınız bir yaz yağmuru eşliğinde camına yapışan seramik kursu broşürüydü.
Hemen kayıt olmuş ve kursa başlamıştı. Çok güzel şeyler yapıyordu, bardaklar, çanak çömlek ve vazolar. Aklına esen her şeyi yapıyordu.
Bir gün seramik fırınını yalnız kullanması gerekti fakat nasıl yapıldığını bilmiyordu. O sırada yolları Jisung'la kesişmişti işte. Yanağında seramik alçısı eşliğinde kocaman gülümseyen beden onun için fırını açtı ve ona yardımcı oldu.
Ardından tanıştılar, konuştular, kaynaştılar ve yakınlaştılar. Şimdi, neredeyse bu bir buçuk senelik beraberliklerinde Hyunjin tarif edilemez duygular içerisindeydi.
Hoşlantı mı, hayır. Arkadaşlık mı, hayır. Dostluk? Alakası yok. Neydi? Hissettiği bu şeyin belirsizliği kafasını patlatmak istemesine neden oluyordu ve katlanamıyordu artık.
Bilmiyordu, basit hisler değildi. Daha önce hissedilmiş fakat ismi konulmamış bir histi bu. Kelebekler kadar basit değildi, aşk kadar basit bir adı yoktu.
Yaslandığı sandalyede, günün ve havanın verdiği yorgunlukla çoktan düşüncelerinin kurduğu duvarlar içerisinde, hiçbir şey bilmemesi kafasını karıncalandırırken uyuyakalmıştı bile.
Hiçbir şey bilmediğini söylüyordu fakat bildiği ve emin olduğu bir şey vardı.
O da ruhunun Han Jisung'a uyduğu.
-
selam
MEYSART bro naber yaher neyse hwang hyunjin'in kisiligini benden caldıgını biliyo muydunuz ? o yalnızca 22 yasında oysa ben 344 ısık yılı yasındayım
— ren m.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
satürn'ün kuzey kutbu altıgendir
Fanfichyunsung | Aşk her şey demekse hiçbir şeyim kalmamış demektir geride. UYARI ! : bu kurgu, ☆ tetikleyici unsurlar içerebilir. ★ angst ★ tamamlandı. başlangıç: 03/08/2022 bitiş: 13/11/2022