"...ve kıyıda bulunan kimliği belirsiz ceset için..."
"Hyunjin!" Yongbok iki eli de dolu bir şekilde televizyon izleyen bedene ilerlemiş ve pilav dolu kaseleri önlerine koymuştu. "Pilav yaptım."
Gülümsedi, lezzetli görünüyordu ama biraz yorgun hissettiği için gülümsemesi uzun sürmemişti. Pilavını yemeye başladığında başını televizyona doğru tekrar kaldırdı. Haberlerin çok anlamsız olduğunu düşünmeden edememişti. Ölü insanlar, öldürülen insanlar, katiller ve hırsızlık olayları. Dünyadan umudu kalmadığını bir kez daha anladı.
"Bu sıralar intihar vakaları çok arttı."
"Ha?" Hyunjin anlamsızca başını Yongbok'a çevirmiş ve televizyona bakan bedene bakmayı sürdürmüştü. "İntihar mı?"
Yongbok dudak büzdü. "Evet... İnternette sürekli görüyorum. İnsanlar cidden iyi değil sanırım." Kaşları çatılmıştı. "Yine de arkamdakileri düşüneceğimden, endişe vermemek için intihar bile etmezdim. Anlamsız gibi. Yok olduğunda değişen şey nedir?"
Sessiz kalmayı tercih etmişti. Ne demesi gerekiyordu bilemedi, sustu. Pilavını yemeye devam etti. Yongbok ise kanalı değişmişti.
Tekrar haber kanalı çıktı.
"Kıyıya vuran üniversite öğrencisinin kimliği tespit edildi. H* J* isimli konservatuvar öğrencisinin gitarı ve intihar notu da bulundu. Büyük uğraşlar sonucu denizden çıkarılan beden şimdilik hastanede ve durumu ağır. Sıradaki habere geçelim, Busan'da düzenlenen..."
"Bu da neydi?"
"Ne oldu?" Ona endişeyle bakan bedene karşılık Hyunjin gergince gülümsemişti.
"Ahaha... Yok bir şey. Tesadüf." Ensesini tuttu gergince. "Yani, konservatuvar okuyup gitar çalan ve Seoul'de olan bir sürü kişi vardır isimleri H ve J ile başlayan."
Yongbok ağzındakini yutup çatık kaşlarını yüzüne geri koyduğunda pilavı çoktan bitmişti bile. "Han Jisung'dan mı bahsediyorsun?"
"Aslında dört saat kadar önce konuştuk. İyidir eminim." İçini ferah tutmaya çalışıyordu, aklı zaten karmaşıkken saçma sapan haberleri dinlemek moralini bozmuştu iyice.
Ayağa kalkarak lavaboya ilerledi ve zemine oturarak telefonunu çıkarttı. Hızlıca Han Jisung'u bulup mesajlara girerek hiç ama hiç düşünmeden bir şeyler zırvaladı.
Hyunjin
Sert çıkıştığım için affedersin, cevap verirsen önemli bir şey söyleyeceğim.Kelimenin tam anlamıyla kalbi ağzında atıyordu. Hani ruhunda hiçbir şey kalmamıştı ona karşı, hani ruhu, kalbi ve elleri titremiyordu. Şu an korkudan da olsa, korkusunun sebebi ona değer vermesiydi. Aynı sonuca çıkıyordu işte.
Cevap vermemesi onu daha da işkillendirirken, arama geçmişine girerek hızla numaraya arama yönlendirmişti fakat duyduğu sesle tamamen çıldırdığını hissetti.
"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor..."
Minho, elleriyle destek alarak yerdeki bedenini kaldırdı ve aynada yansımasına baktı. İğrenç göründüğünü düşündü, çöp torbası gibi hissediyordu. Duygularını göstermediğinde suçlu taraf o oluyordu fakat duygularını belli ettiğinde de kaybediyordu.
Saçlarının ucundan akan ter damlaları ve inip kalkan göğsüyle, umutlarının bitişi adına dans etmişti. Düşene kadar süren bu maraton parkeyi öpmesiyle son bulurken aklında binlerce şey vardı. Düşüşünün verdiği acıyı hissedemedi bile.
Acıları içinde biriktiğinde dansa koşardı, mutluyken, mutsuzken, başarılı ya da başarısızken... Kollarını açan tek şeyin bu olduğunu düşünürdü ona karşı. Sığınacak tek şeyi buymuş gibi gelirdi.
Şimdi yine bozulmuştu.
Han Jisung, ona elini değdirip çekmiş ve zorla ayağa kalkan ruhunu yeniden, bir hışımda yıkmıştı. Paramparça olduğunu iliklerine kadar hissediyordu şimdi. Kalbi yapayalnız ve karanlıktı.
Ayrılma sebepleri onun dediği gibi çok bilmişliğinden kaynaklı değildi. Tamamiyle psikolojik sorunlarından dolayı ayrılmak istemişti, Jisung. Majör depresyonun verdiği ağır semptomlar nedeniyle kendini soyutladığından bitirmek istediğini söylemişti.
Neye sinirlenip de Minho'ya bu denli patlamıştı, anlaması zordu. Çözemedi düşünse de.
Saçlarını geriye atıp arkada orta seste çalan müziğe odaklamaya çalıştı kendini fakat gözleri o kapatmasına rağmen istemsizce geri açılıyordu. Kendini geriye bıraktı ve kollarını açarak loş ışığa karşı dikti bakışlarını.
Değersizlik ve yalnızlık hissi iliklerine kadar işleyip onu nefessiz bıraktığında, gözlerinden aniden süzülmeye başlayan ılık hüznü engelleyemedi, kabullendi ve hıçkırıkların ona eşlik etmesine izin verdi.
"Hyunjin?" Yongbok kapıyı tıklatıp usulca, hafif endişeli bir sesle ona seslendiğinde Hyunjin gözyaşlarını silip ayağa kalktı ve klozete ilerledi.
"Geliyorum!" Sifona basıp geri çekildi ve aynada kendine baktı. Pijaması, fayans zeminde öylece oturduğundan bütün soğuğu emmişti ama daha önemli şeyleri vardı, umursamadı. Ağladığı belli oluyordu ama Yongbok'un onu zorlamayacağının farkındaydı bu yüzden yüzünü hafif yıkayarak kapıyı açtı.
Tam karşısında duran bedenle hafifçe irkilmiş ama belli etmemişti. "Hey," dedi endişeyle. "Ağladın mı sen?"
Hyunjin cevap vermeden yeniden gözyaşlarına boğulduğunda, karşısındaki beden onun ufak bedenini göğsüne bastırarak boynuna ufak bir öpücük kondurmuştu. "Yongbok..."
"Ağlamak seni rahatlatacaksa gözyaşlarını tutmaya çalışma." Saçlarını okşadı ve sırtını sıvazladı. Onu daha fazla nasıl sakinleştirebilirdi bilmiyordu. "Seni seviyorum."
-
bidaki bolum ya da 2 bolum sonra final malesf
ŞİMDİ OKUDUĞUN
satürn'ün kuzey kutbu altıgendir
Fanfichyunsung | Aşk her şey demekse hiçbir şeyim kalmamış demektir geride. UYARI ! : bu kurgu, ☆ tetikleyici unsurlar içerebilir. ★ angst ★ tamamlandı. başlangıç: 03/08/2022 bitiş: 13/11/2022