8 : "sigaralar çözemezdi, saklayamazdı dertleri sen kadar."

82 11 10
                                    

"Evet, Incheon için bir tren bileti lütfen." Kimliğini bankodaki kadın çalışana uzatmış ve gergince tren garında beklemeye devam etmişti, Hyunjin. "Yalnızca gidiş."

"Yirmi üç bin won." Cüzdanından yeterli parayı çıkartıp verdiğinde tek düşündüğü şey şimdiden pişman olduğuydu. Jisung'un burada tek başına kalması içini yakıyordu fakat yalnız kaldığını söylediyse... Sorun olmamalıydı?

Bileti aldı ve tren garından çıktı. Yarın sabah erkenden, kimseye haber dahi vermeden gidecekti, zaten Jisung dışında kimi vardı ki.

Akışına bırakmayı düşündü, bundan sonra aklına takılmasını istemiyordu hiçbir şeyin, ferah yaşamak istiyordu, gerçekten ferah ve sakin.

Kısa bir otobüs yolculuğu sonrası evine vardığında Kkami onu kapıda karşılamış ve gülümsemesine sebep olmuştu. Her şeyden çok sevdiği güzel köpeğini kucağına aldı ve odasına ilerledi.

"Kkami~" Küçük ebattaki köpek Hyunjin'in burnunu yaladığında, büyük beden ona sıkı sıkı sarılmıştı. "Ailemizin yanına gidiyoruz!"

Kkami sanki anlamışçasına kucağından fırlayıp odanın içinde koşturmaya, havlamaya ve kuyruk sallamaya başlamıştı. Hyunjin gülümseyerek ellerini çırptı ve dolabının en altında duran ufak siyah valizini çıkarttı.

Hyunjin'in ailesi üç kişilikti. Kız kardeşi Yeji, annesi ve kendisi vardı. Babası, o üç yaşlarındayken vefat etmişti ve kim olduğunu hatırlamıyordu bile. Incheon soğuk bir yerdi ve onlar köy kesiminde oturuyordu. Hyunjin çocukluğunda sık hastalandığını hatırlıyordu.

Babası da soğuğun verdiği acı eşliğinde kanamalı akciğer kanserinden ölmüştü zaten.

Valizine koyduğu hırka ve kapşonlularına baktı, birkaç da pantolon koydu. Diğer şeyleri fermuarlı yan göze tıkıştırarak valizi kapattı ve sırt çantasına doğru adımladı. Buraya boyalarını koyacaktı.

Onları da yerleştirdiğinde her şey tamamdı, şimdi, Hyunjin, yarın bir süreliğine gitmeye hazırdı.

Incheon ona yabancı gelirdi hep, kendini ait hissettiği yer oranın aksine burası, Seoul'dü. Kırlık alanlar, ahşap evler ve köy ortamı yerine Seoul'ün karanlık ve derinlere inildiğinde kasvetli olan havasını severdi. Buraya aitti fakat artık daha fazla buraya ait kalmak istemiyordu.

Jisung istemese, lafını açmasa, Hyunjin'in aklına bile gelmezdi şehrine geri dönmek. Karnı guruldadı ama açlıktan değildi. Jisung'u düşündüğünde böyle oluyordu. Şu an ne yaptığını merak etti ama aramak istemiyordu da.

Kkami'nin köşesinde uyuduğunu gördüğünde o da valiz ve sırt çantasını yatağından indirip sırtüstü uzandı ve kollarını iki yana açıp bir süre tavanı izledi.

Zihnindeki karmaşa onu karanlığa çektiğinde de çoktan uyuyakalmıştı zaten.

Jisung ise ayda yılda bir içtiği sigaralardan birini dudaklarına götürmüş ve çevirmeli çakmağını zar zor yakarak sigarayı ateşlemişti. Minho'yu görmek ona iyi gelmiş gibi görünmüyordu, aksine, dibe batmıştı.

Hyunjin'e gitarıyla ilgileneceğini söylemişti ama elektro gitarı çöpe dönmüştü. Kopuk tel sayısı ikiye çıkmış, klavyede çatlaklar ve akort kısmındaki bir yer çıkmıştı. Öyle ki Jisung konservatuvar için olan sınavlarına hiç çalışmamıştı ve kalacağı çoktan kesindi.

Yıllarca hayalini kurduğu konservatuvarı zar zor kazanmıştı fakat şimdi mezun olmayı bile umursamayacak haldeydi. Dondurmayı bile düşünmüştü fakat gittiği gün bu işlemi yapan kimseyi odalarında bulamamıştı.

Sigarasını içine çekip geri üflediğinde dumanın içindeki hisleri götürmesini diledi ama olmamıştı. Hepsi sabit bir şekilde içinde kalmaya devam ediyordu. "Kendimi mi öldürsem... Sınava mı çalışsam... Minho'yu mu düşünsem..." Biten sigarasını balkondan aşağıya, taş zemine attı ve arkasına yaslandı. "Hyunjin de var."

Hyunjin gün içinde aklına bile gelmemişti, kötü hissetti, Minho'yu gördüğü için her şeyi unutmuş değildi tabii ki, sadece aklını o kadar doldurmuştu ki diğer şeyleri düşünecek vakti yoktu.

"Hyunjin, Hyunjin... Belki de artık benden nefret eder." Telefonunu cebinden çıkarttı ve ekrana baktı. Bildirim paneli de ruhu gibi bomboştu şimdi. Kasım'ın başlangıcının verdiği dondurucu soğuğu hissedemeyecek kadar hissiz bedeni ve boş ruhuyla gecenin bir vakti balkonunda oturuyordu şimdi.

Rehberine girip Hyunjin'e tıkladı fakat arama butonuna basmak için yeterli cesareti yoktu. Derin bir iç çekti, nefesi duman olarak çıkmıştı. Sinirlenip bir sigara daha yaktı ve sonuna gelene dek yapması gereken şeyin ne olduğunu düşündü.

Fakat cevap yoktu, bomboştu. Her şey bomboş ve karanlıktı. Sıkılmıştı, bunalmıştı, yorulmuştu. Dışarı çıkmak istediğini fark etti ve ani bir kararla kendini sokağa fırlattı.

"Seni sevdiğim için pişman değilim, Yongbok..." Hyunjin sahte bir tebessüm takınarak söylendi. "...ama bu acı yok anlamına gelmez."

Yataktan fırlayan Hyunjin ise gördüğü kabusla nefes nefese kalmıştı. Bir süre idrak etmeyi denedi ve nefesini düzene sokmaya çalışarak camdan dışarı baktı, karanlıktı. Ne zaman ve ne kadar uyuduğunu bile bilmiyordu.

Ayağa kalkarak mutfağına ilerledi ve cam sürahiyi eline alarak bardağa su doldurdu. Birkaç yudumda içtikten sonra az da olsa rahatladığını hissetmişti. Neden aşmak bu kadar zordu?

Duvarların üstüne doğru geldiğini hissettiğinde kabanını giyip kendini dışarıya attı. Şimdi, Seoul sokaklarında öylece geziyordu.

Kafası dolu fakat aynı zamanda bomboştu. Zihni yorgun ama aynı zamanda güçlüydü. Etrafına bakındı, oyalanabilecek bir yer düşündü. Saat gece yarısına yakındı ve en güzel yerin sahil olabileceğini düşündü fakat esen sert rüzgar eşliğinde donarak ölmek için fazla genç olduğunu anlaması uzun sürmedi.

Soluna baktı, sağına döndü ve idrak ettiği şeyle tekrar soluna baktı. Bu Han Jisung'tu. İnce bedeni, dağınık saçları ve önündeki yapılı bedene sardığı kollarıyla Han Jisung, tam da karşısında duruyordu şimdi.

İnsanlar işlek sokağın ortasında öylece duran Hyunjin'e çarpıp diğer yandan söyleniyor ve geçip gidiyordu fakat Hyunjin'in hissettiği tek şey sol gözünden akan, en az o gecenin soğuğu kadar sıcak gözyaşı olmuştu.

Kalbi, ruhu ve zihni parçalara ayrılmıştı şimdi.

Çünkü sarıldığı bedeni çok iyi tanıyordu.

-

aynen knk hyunsung fici

aynen knk hyunsung fici

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
satürn'ün kuzey kutbu altıgendir Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin