Kahvaltısını yapıyordu. Gözlerini araladığı an sırtına çarpan sızı yüzünden bir kez daha kendisine kızdı. Sandalyede daha önce de uyuyakalmıştı ama bu seferki bir değişikti. Ekmeğine reçelini sürerken telefonu titremeye başlamıştı. Ağzına atacağı ekmeği geri hamleyle masaya koyarken telefonu eline aldı.
Arayan kişi bilinmeyen bir numaraydı ve Hyunjin bilinmeyen numaraları açmaktan nefret ederdi, önemliyse mesaj atılır diye düşündü ama telefon uzun süredir çalıyordu. Pes edip açtı ve kulağına götürdü.
"Hwang Hyunjin, buyrun."
"Aah Hyunjin! Bu benim yeni numaram. Aslında yanına gelip söyleyecektim ama rahatsız etmek istemedim."
Bu Jisung'tu. Yüzüne ani bir tebessüm indi ve derin bir iç çekti. "Aslında..." Bıçağını reçele batırıp çıkarıyordu. "Gelsene, buraya. İşin yoksa tabii."
Jisung mırıldanırcasına anlaşılmayan bir şeyler söyledikten sonra "Dürüst olmak gerekirse bugün akşama doğru baskın yapacaktım çünkü sana bir hediyem var."
"Ha?" Hyunjin şaşkınca ve heyecan dolu bir şekilde ayağa kalktı. "Cidden mi?"
"Beğeneceğini düşünüyorum, beğenmezsen de canın sağ olsun ne diyelim."
"Ya, Han Jisung. Saçmalıyorsun."
"Saçmalamıyorum her şeyi beğenmek zorunda değilsin ki."
Hyunjin kendi kendine göz devirip yerine oturmuştu. "Çoktan beğendim bile. Kahvaltı yaptın mı? Yapmadıysan beraber yapalım ben de şimdi oturdum, seni beklerim."
"Olabilir aslında, on beş dakikaya orada olurum."
"Bekliyorum o halde."
"Hoşça kal." Tatlı ses tonuyla telefonu kapattıktan sonra Hyunjin kocaman bir nefes alıp geri vermişti. Bu ufacık telefon konuşması bile ruhunu iyileştirmeye yetiyordu. Hayatı boyunca aradığı şey sanki Jisung'muş gibiydi.
Yara bandı gibi demek istiyordu ama yara bandı yarayı iyileştirmez, saklardı. Jisung onun aksine iyileştirici bir etkideydi. Beyninde binlerce tanım vardı ama hepsi anlamsızdı Jisung'un karşısında.
Reçelini sürdüğü ekmeğini yavaşça yemeye başlarken diğer yandan da yeni numarayı rehberine kaydediyordu. Eskisini sildi. Henüz neden numara değiştiğini anlayamamıştı fakat geldiğinde soracaktı.
O sırada kapı çaldı. Hyunjin ayaklanıp kapıya doğru ilerledi ve kapıyı açtı. Karşısında duran bedenle ağzı açık kalmıştı. "Sana ne oldu?" Endişeyle sorduğunda Jisung alt dudağını ısırmıştı.
"Hoş buldum..." Ayakkabılarını çıkarıp içeri geçti ve elindeki mor puantiyeli kağıt poşeti koltuğun üstüne bırakarak sofraya oturdu.
"Şu an endişeliyim."
"Anlatırım, önce yemek yiyebilir miyiz, lütfen." Hyunjin elini alnına götürmüş ve siniri bozulmuşçasına gülmüştü. "Oturur musun, lütfen."
Masaya oturdu ve bakışlarını Jisung'tan bir saniye bile ayırmadı. Sol elmacık kemiğinin morardığı ufak bandajın altından dahi belli oluyordu. Elini masaya koyduğunda sargı olduğunu gördü.
"Bayılacağım şimdi."
"Junhan'a performansı için yardım etmeye gittim, her şey normaldi ama evleri dubleks. Her neyse, annesi onu çağırdı ben de lavabonun nerde olduğunu bilmediğim için evde dolaşmaya başladım ve yukarı katta olmadığını anlayınca aşağıya inmek üzere hazırlanıyordum ki çoraplarım fayans merdivende kaydı ve cidden kelimenin tam anlamıyla iki seksen yere yapıştım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
satürn'ün kuzey kutbu altıgendir
Fanfichyunsung | Aşk her şey demekse hiçbir şeyim kalmamış demektir geride. UYARI ! : bu kurgu, ☆ tetikleyici unsurlar içerebilir. ★ angst ★ tamamlandı. başlangıç: 03/08/2022 bitiş: 13/11/2022