Öncelikle hepinize tekrardan merhaba. Belki fark etmişsinizdir kitabın adını vesaire değiştirdim çünkü aklımdaki çizgiden çıktı çok başka bir şeye dönüştü xhshahs.
Hikayenin bazı yerlerinde mantık veya yazım hataları olabilir kusura bakmayın. :')Her neyse iyi okumalar umarım bölüm hoşunuza gider <3
{•••♧•••}
Kai, Soobin'in ardından bakmaya devam etti bir süre. Daha sonra o da içeri girdi. Az önce onu çağıran hasta ile Soobin bir köşede duruyorlardı. Buradaki herkes niye ona düşman kesilmiş gibi davranıyordu? Kai onlara ne yapmıştı ki? O daha yeni yeni kendine gelmişti. Boş gördüğü bir yere geçti. Gözlerini kapattı. Biraz da olsun kendi ile başbaşa kalmak, kendini soyutlamak istedi. O bu haldeyken Soobin uzaktan hâlâ ona bakıyordu."Bunca yıl geçmiş olmasına rağmen beni unutmuş olamazsın Kai. Her ne kadar seninle konuşmam istenmese de elime geçen ilk fırsatta sana kendimi hatırlatacağım."
{•••♧•••}
Dolunay geceyi aydınlatırken Kai yatağında bir o yana bir bu yana dönüyordu. Oldukça yorgundu ama bir türlü uykuya dalamıyordu. O yüzden küçüklüğünden beri uyumak için yaptığı şeyi yaptı.
Son günlerde olan şeyleri zihninde tekrardan canlandırmak.
Buraya gelmeden önce olanları düşündü. Hapları aldığı zamanki kararlılığını, hapların onda yarattığı baş dönmesini, yapmasına gerek kalmadığı için sevindiği ödevleri, fıskiyeyi...
Fıskiye onda ne güzel anılar canlandırmıştı. İlk aşkı...onu neden hatırlayamıyordu? Normalde bu kişilerin unutulmaması gerekmez miydi?
Derin bir nefes aldı.
Uyandığı andan itibaren olanları düşünürken aklına uzun boylu çocuk geldi.
"Soobin..."Onu nereden tanıyordu? Kabul etmeliydi. Düşündükçe daha bir tanıdık gelmeye başlıyordu yüzü. Yavaş yavaş uyku evresine geçiyordu. Düşünceleri bulanıklaşırken bile hâlâ genç adamı düşünmekten kendini alıkoyamadı.
"Seni seviyorum ######!"
Kai gözlerini sonuna kadar açtı. Yatağında doğruldu ve alnında oluşan terleri sildi. Rüyasında aşkına yaptığı itirafı görmüştü. Ama ne yüzünü görebilmişti ne de adını duyabilmişti.
Neden? Neden yüzü ve adı yoktu? Ne kadar utandığını, arkasına bile bakmadan kaçtığını dahi görmüştü. Ama bunları zaten biliyordu. En azından yüzünü görseydi. Ancak onun yerine bulanık bir surat görmüştü. Saate baktı."02.37"
Koridorda dolaşabilir miydi ki? Kuralları hâlâ bilmiyordu. Gerçi çıksa ona kızabilirler miydi? Deliydi sonuçta ve sorgulanması saçmalık olurdu. Bunu bilmenin verdiği rahatlık ile kalktı ve kapısını açtı. Koridor karanlıktı. Oturma odasına ay ışığının gelebileceğini düşünerek yavaş adımlarla oraya gitti. Oturma odası yatakhaneye epey bir uzaktı. Tahmin ettiği gibi koridorlardaki görevliler onu umursamıyordu. Bir soruna sebep olmadıkları sürece hastalar istediklerini yapmakta özgürlerdi. Oturma odasına vardığında düşüncelerinde haklı olduğunu fark etti. İçerisi oldukça aydınlıktı. Akşamki gürültüsünden de eser yoktu.
Odada birkaç adım attı. Piyano ile göz göze geldiğinde doğru bir zaman olduğuna karar verdi. Piyanonun önündeki koltuğa oturdu ve ellerini tuşların üzerine koydu. Bir notaya bastı. Piyano sesi...gerçekten hoş bir sesti. Ne çalacağına karar verememişti. Ünlü bestelerden birini çalabilirdi elbette ama aklına rüyası geldi. Hatırlıyordu, onu düşünürken bestelediği şarkıyı. Elleri istemsizce notalara basarken mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salty rain / SOOKAI
FanfictionBaşarısız bir intihar girişimi sonucu akıl hastanesine yatırılan Kai, orada hiç beklemediği biriyle karşılaşır.