yavaşça gözlerini sımsıkı kapatan jeongine yürüyordum. fakat ona istediğini vermeyecektim.
önünde durup bir elimle omzunun arkasından dolap kapağını tuttum.
"çekilebilir misin dolabı açmam lazım"
ben konuşunca gözlerini açtı jeongin. fakat kendisi konuşabilecek gibi durmuyordu. ağzı açık bir şekilde bir bana bir de arkasındaki buzdolabına baktı. hızlıca kolumu koymayıp boşluk bıraktığım yerden geçti ve mutfak kapısının önünde durdu.
ben ise sırıtmamı durduramadan dolabı açıp kapaktaki şarap şişesini aldım.
"hem şarabımız da var, yeterince soğumuş. benim burda kalma teklifime hayır diyebilirsin ama şaraba hayır diyebileceğini sanmıyorum."
kendine gelen jeongin tekrar seme havalarına girip dik bir şekilde durmaya başladı. tek kaşını havaya kaldırarak konuştu.
"şaraba hayır diyemem sanırım. hem rozemuş severim. sen film falan ayarla ya da ne istiyosan onu hazırla. ben markete gidip ıvır zıvır alırım"
"sen bilirsin hayatım ne istersen al. ama bugün film izledik içerken sohbet edelim. canım pek film istemiyor"
"tamamdır ben çıktım"
jeongin telefonunu ve kol çantasını alıp evden çıktı. o gelene kadar şarap soğuk kalsın diye dolaba geri koymaya karar vermiştim. şarap bardaklarını ve bir sürahi suyu oturma odasındaki küçük masaya dizmek için içeri geçtim.
--
seungminin yaptığı hareket yüreğimi hoplatsa da pek çaktırmak istemiyordum. karşısında zayıflık göstermek yerine bazı şeyleri elimde tutmalıydım. nedense her ilişkimde baskın olmak istemiştim ve ilişkilerimin bazıları daha başlamadan bu yüzden bitmişti.
cidden, neden aramızda bir baskınlık savaşı vardı ki? kendimizi salmalıyız ne istersek yapmalıyız diye ben ona nasihat veriyordum fakat şu anki ilişkimizde ben kendimi kasıyordum. tek derdim baskın olmaktı. fakat onun da benden sıkılmasını istemiyordum.
şimdiye kadarkilerde üzülmemiştim ya da ben den bıkmaları umrumda olmamıştı. hep nasılsa başkasını bulurum diye düşünmüştüm. ama seungmin öyle değildi, onun gibi bir tane daha bulamazdım. bulmak da istemiyordum onu kaybetmek de.
ben düşüncelerim arasında kaybolurken alacaklarımı almış, yola çıkmıştım. kapıya geldiğimde zili çalmama gerek kalmadan dış kapı açıldı.
kapıdaki çocuk tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.
"sen kimsin"
"asıl sen kimsin de bana kim olduğumu soruyorsun?"
yürü be jeongin1 iyi lafı koydun
"hıh ben bu apartmandaki herkescikleri tanırım. seni tanımıyorum işte"
girişin ışığı yanınca çocuğu tanımıştım. seungminin öğlen tartıştığı kadının torunuydu. o zamanki kıskançlığımı şimdi bastıramıyordum.
"ben seungminin flörtüyüm. seni de görmüştüm bir kaç saat önce"
"seungminin flörtü mü? hiç bahsetmedi"
"her şeyden sana bahsetmek zorunda mı? hem zaten daha yeni sayılır"
"daha yeni flörtseniz neden gecenin bu saatinde onun evindesin? sapık mısın nasıl planların var lan"
"manyak mısın be adam? dün gece bende kalmıştı, bugün de benim kalmamı istedi. sana mı soruyor seungmin her eylemini?"
"sus konuşma. öpüştünüz mü?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
game, seungin
Fanfictioncilgin_gamer09: adres versene götün yiyosa orospu cocu s2mle100leşen31: veriyorum lan gel maçı feedlediğin kadar sokim sana top//jeongin bottom//seungmin