1

2.1K 110 157
                                    

Daki elleri cebinde yolunun üzerindeki taşları tekmeleyerek yürüyordu yolda umursamazca

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Daki elleri cebinde yolunun üzerindeki taşları tekmeleyerek yürüyordu yolda umursamazca. O işe yaramaz herif yine geç kaldığı için söylenecekti ama yeterince para getirdiği sürece sorun yoktu. Çetenin en iyi hırsızlarından biriydi sonuçta olması gerekenden daha fazlasını getirirken kimsenin ona söyleyebileceği bir şey yoktu.

Sigarasını ağzından çekip dumanı üflemek için pozisyonunu bozdu, yavaşça dumanı bıraktı ağzından. Tadı bok gibi olsa da sadece dumanıyla değişik şekiller yapabilmeyi sevdiği için içiyordu diyebilirdik onun için. Bağımlı değildi, bir iki hafta bile almasa sinirli sinirli dolaşmazdı etrafta.

Aslına bakarsan onun hiçbir bağımlılığı yoktu dünyaya karşı ya da o öyle zannediyordu. Bazenleri yaşamak için nefes almaya muhtaç olmasından nefret ederdi. Dünyayı sallamayan kızın taktığı şeyler bunlardı, evet. Bağımlılıkları,  daha da açarsak bağları sevmezdi. Ona göre dünya sadece çıkar ilişkileri üzerine kurulmuştu. En azından küçük Daki'ye dünya bunu öğretmişti acımasız bir şekilde o zaman.

Ahlaki sınırları, prensipleri yoktu. Aslında bu dünyada bir çok şeye kafa yorup farklı bakış açılarıyla baksa da dünyanın en basit insanıydı. Sokakta size çarpıp cüzdanınızı sizi fark etmeden kaparken bir daha yüzünü hatırlamayacağınız kadar sıradan. Yaşamak için en pislik yollara başvururken yeterince baskı altında kalırsa insanların üzerine basarak yükseklere çıkacak kadar keskin bir karakteri vardı.

Dünyada yapmak istediği çok şey vardı ama bunu yapacak enerjisi veya hevesi olduğu söylenemezdi. Ona göre basitlik dünyadaki en karmaşık şeydi. Tıpkı kendisi gibi.

Düşünceler içinde alık alık etrafa bakarken tekrar içmeyi unuttuğu sigaranın elinde yana yana sonuna gelip arasında durduğu iki parmağını yakmasıyla kendi beynindeki distopik çatışmadan çıktı. Anında sigarayı atsa da yakacağı kadar yakmıştı elini, acıtmıştı. Acı çekmek bu dünyadaki en tiksindiği şeyler listesinde tartışmasız 1 numaradaydı.

Hıncını çıkarırcasına izmariti ayağıyla ezdi bir süre. Derin bir nefes aldı ve etrafına baktığında çoktan vardığını fark etti. Ön kapıya dolanmaya üşendiği için yangın merdiveninden odanın penceresine doğru gitti ve binaya girdi.

Daki'nin Ağzından

Ellerim ensemde rahat bir tavırla gerine gerine patron bozuntusunun genellikle takıldığı odaya ilerledim. "Tadaimaa-" derken gördüğüm manzarayla uzattığım "a" yarım kaldı. Bana dönen ikiliyle içimden koca bir siktir çektim. Olayı gördükten sonra belki fark ettirmeden kaçabilecekken mal gibi dikkati üzerime çekmiştim

(Tadaima, türkçeleştirirsek ailemize eve geldiğimizde -ben geldim- dememizle aynı şeydir japon argosunda)

Ananı sikiyim bunlara nolmuş! Hepsinin ayrı bir şaftı kaymış. Daha fazla mal gibi beklemeden koşmaya başladım. "Rindou, yakala." diye atıl kurt der gibi emir veren sesle biraz daha hızlandım. Sesine düşen abaza tarafımı bastırarak kaçmaya odaklanmaya çalıştım ama mal gibi tökezledim. Bugün kendime kaç kez mal demiştim?

Bana yaklaşmasıyla kenarda duran beyzbol sopasını kafasına indirdim. Sendelemesiyle biraz umutlansam da kaçmaya çalıştığım an toparlandı ve beni yere sabitledi kollarımdan tutarak. Bu böyleyse kim bilir üzerime salan nasıl güçlüydü. kapı pervazına üzerime pitbull'unu salmış beni yok etmesini bekliyor gibi bir egoyla bizi izleyen elemana döndüm.

Kendisi de sesi kadar seksiydi. Örgülü, ah, saygı duyarım. Hem de en güzel şekilde.

Beni tutana vurduğumda yüz ifadesinden hafif endişelendiği belli oluyordu. Hemen kendini toparlasa da açık vermişti ir saniyeliğine de olsa. Belki de onun için üzerime saldığı bir pittbul'dan fazlasıdır...

"Demir sopayla vurdum hiç mi işlemez bir adama bir şey ya! İnsan azmanı mısın sen?!" diye sanki durumumun fakında değilmiş gibi ağlak bir ses tonuyla sızlanmaya başladım.

Her ne kadar götüm tutuşsa da yalnız olduğumda savaş alanı gibi olan beynim önemli durumlarda dünyanın en absürt lunaparkına dönüyordu. Alay etmek ve umursamazlık galiba benim ruh sağlımı koruma şeklim. Kendi kişiliğime değişik bir varlığı inceler gibi yaklaşmam pek içler acısı... Kendimi ne kadar seviyorum ben yaa...

"Bana vurma cüretinde bulundun. Acaba ilk hangi kemiğini kırsam." dedi üzerime iyice abanarak. Üstümdeki baskı yüzünden boğuk çıkan sesimle "Menüde başka ne var? Ben mümkünse kafaya tek kurşun istiyorum." dedim.

Aptal saptal konuşurken her ne kadar belli etmesem de ellerim terlemiş, kalbim hızlanmıştı. Dilim ve bedenim farklı tepkiler veriyordu. Bir anda bükülen kolumla neye uğradığımı şaşırdım. Kolumu ters yöne doğru büküyordu. Bu herifin şakası yoktu. Gerçekten kolumu kırıyordu.

Kulağımı kendi tiz çığlığım doldururken ne üzerimdeki insan azmanını uzaklaştırak gücüm ne de kulaklarımı rahatsız eden sesten korumaya erişimim vardı. Bu çığlık kendiminkiydi. Hızla gözyaşlarım düşerken bir anda durdu. Kolum biraz rahatlasa da hala çok zorladığı için acıyordu.

"Ama neden abiii?" şekeri elinden çocuk gibi dudaklarını büzmüştü. Galiba kendi çığlığım yüzünden fark etmemiştim bir şey dediyse de. Vücudumu yere yaslamıştı, kafam da yan bir şekilde duruyordu. Tam olarak doğru açıdan olmasa da onları görebiliyordum.

"Şunun suratına baksana, kedi gibi. En sonki ayak işlerimizi yapan elemanlar en son hastanelik olmuştu. Bu kız işe yarayabilir. Hem eğlenceli de gözüküyor." dedi kardeşine değil bana suratımı inceler bir ifadeyle bakarken.

Galiba adı Rindou olan çocuk elini çeneme götürdü. İrkilerek çekmeye çalışınca başımı ani bir hızla çenemi yakaladı. "Bir daha asla benden kaçınmaya çalışma." dedi ve ittirerek çenemi bıraktı.

Elinin tersiyle yüzümü okşadı bir kez ardından elini saçımın arasına getirince korkuyla eli daha yüzüme ilk değdiği anda kapadığım gözlerimi daha da sıkı kapadım.

Ancak sandığım gibi bir şey olmadı. Saçımı bir süre okşadı. Bir tık bile olsa rahatlayarak gözümü hafifçe araladım. Gözümü aralamamla saçıma var gücüyle asılması bir oldu. Biraz sakinlediğim için durulan göz yaşlarım yine hızla akmaya başladı.

"Ağlayınca çok güzel oluyorsun." dedi serbest eliyle gözümden yeni akmak üzere olan yaşı silerken. Ürkütücü bir gülümsemesi vardı.

İç çekiş sesiyle beraber örgülüye çevirdim gözlerimi. "Kızla oynaman bittiyse gidelim Rindou."

"Alıyoruz, di mi? Hoşuma gitti baya... Ama bak ben yakaladım taşıması senden."

Örgülü bana ilerledi ve insan azmanı üzerimden kalktı. Yerde geriye doğru azıcık ilerlemeye çalışsam da kolumdan tuttu ve beni ileriye doğru çekti. Ne ara neresinden çıkardığını fark edemediğim sopasıyla yavaş yavaş gözüm karardı.

Biraz hareketlenmemle son bilinç kırıntılarımla gözümü hafif araladım. Gördüğüm şey... bir popo, sanırım beni sırtına atmıştı. Kısık bir şekilde gözlerimi açık tutmaya çalışsam da bilincim bu savaşa yenik düştü

923 kelime

###

Karakter hakkında ne düşünüyorsunuz?

Haitaniler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bölümlerin uzunluğu iyi mi yoksa sıkıyor mu?

Bu kitapta bi hanma manyağının bir desteği fazlasıyla var. Benim kimi zaman kaprislerimi çekti, kimi zaman sakinleşmeme yardım etti. Sar-latan desteğin için teşekkürler<33

Haitani'lerin Yeni OyuncağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin