2

6 1 0
                                    

Mutfakta oturduğum küçük masada, iştahsız bir şekilde kahvaltı yapıyordum. Evde yine bir telaş ve o telaşın içinde gölge olan ben vardım. Her sabah annem ve evin diğer iki hizmetçisi olan Aysun ve Güzin abla, sabah kahvaltısını hazırlıyorlardı.

Aysun ve Güzin abla ellerine aldıkları tabaklar ile mutfakta çıkmıştı. Annemle başbaşa kaldığımız mutfakta, annemin bir iki düğmesini bilerek açtığı gömleğini iyice çekiştirip, etek boyutunu da kısaltışına bakıyordum. Bu manzara her zaman midemi bulandıracak bir görüntüydü. En acısı ise annemin bu görüntüde başrolü oynamasıydı. Gözlerimi annemden çekip, kahvaltı tabağıma diktim. Annemde zaten eline aldığı göstermelik tabakla, evin beyine hünerlerini göstermeye gitmişti.

Çatalımı sertçe tabağa bırakıp, çantamı sandalyeden kapıp arka kapıdan bahçeye çıktım. Bu evde durmak nefesimi kesiyordu. Görünmez eller boğazıma sarılmış gibiydi. Ve onları asla çekemiyordum.

Çantamı omuza atıp, ana kapıya doğru yürümeye başladım. O esnada ise Pamir evde çıkmıştı. Dağınık saçları, boynuna astığı kravat ve salaş görüntüsü ile formunda duruyordu her zaman ki gibi. Ama ona olan sinirimden dolayı, onu da pas geçip önünden yürümeye başladım.

"Annen yine görsel şovunu yaptı babama. Fazla utanmaz bir anneye sahipsin. Babamın ona kör olmasına rağmen, onun babamın gözüne girme çabası gerçekten komik duruyor. İğrenç ve komik."

İşittiğim cümlelerle adımlarım duracak gibi olsa da durmadan yürümeye devam ettim. Derin nefesler alıp, içimden 10'a kadar sayıp  kelimelerimi yutup, önüme bakmaya devam ettim.Oda arabasına binip , beni geçip gitmişti zaten. Arabanın göz hizamdan kaybolması ile adımlarımı durdurup, işittiğim cümleleri hazmetmeye çalıştım. Çok ağırlardı. Özellikle Pamir'den duymak çok ağırdı. Adımlarımı hissettiğim sinirle ters yöne çevirip  eve doğru yürümeye başladım. Herşeyin iki sorumlusu vardı. Birine gücüm yetmezken, diğerine de cesaretim yetmiyordu. Ama bugün ikisinden birine gücüm yetmeliydi. Yoksa kendime zarar vermekten başka bir şey yapamazdım.

Hışımla girdiğim mutfaktan annem dışında herkes vardı. Bana atılan meraklı bakışlara cevap vermeden ana salona girdim. Ve orda ne Kemal bey vardı ne de annem. Hissettiğim yoğun sinirle, üst kata çıkan merdivenleri çıkıp, kemal Bey'in odasının önüne geldim. Yüzsüz annemin, tek sığınağı vardı bu evde. Oda kemal Bey'di. Kemal Bey'in ise tek sığınağı oğluydu. Annem onun için sadece bir bedendi. Ama kendisi annem için çok yüksek bir yerdeydi. Benim olmam gereken yerdeydi..

"Kemal seni çok özlüyorum. Ne zaman beni Pamir'e anlatacaksın. Bu ilişkiyi 5 yıl olacak, gizli saklı yürütmekten sıkıldım."

Annemin cilve dolu şikayet eden sesine sinirle gülüp, sabır diledim. Kördü kesinlikle annem. Kemal bey asla onu yanına yakıştırmıyordu. Ama annem buna kör kalmaya devam ediyordu.

"Sırası değil, Nesrin. Oğlumun önünde önemli bir sınavı var. Onun aklını bu şeylerle karıştıramam. "

Bir oğlunu düşünüyordu. Ve hep oğlunu bahane edip , annemi susturuyordu. Annem de Pamir'in Kemal Bey'in, zaafı olduğunu bildiği için susuyordu. 

"Hayatım ama bak Mahur bile bizi bilip, sesini çıkarmadı. Belki de Pamir'de Mahur gibi anlayışla karşılar bizi . Lütfen bunu düşün."

Anlayışlı karşılamak mı? Asla. İkisinin bir arada olmasını asla istemedim. Annem onun yüzünde katil olmuşken, asla bunu istemezdim. Ve annemde zaten bizi anlayışla karşıla diyerek anlatmadı bana bunu . Ben onları bastım, onlarda bana açıklama yapmadan bir özür bile dilemeden , istediklerini yaptılar.

"Mahurla Pamir bir değil Nesrin. Mahur senin kızın, Pamir'se benim oğlum. Bunu unutma. Mahurun fikri veya düşüncesi umrumda değil. Ama oğlum'un herşeyi benim için son derece önemli. İkisini eşit tutma bir daha."

İşittiğim sözlerin üstümde bir etkisi yoktu. Kemal bey için nasıl benim düşüncelerim önemsizse, benim içinde onun düşünceleri umrumda değildi. Ama annem, beni savunmazsa , asıl beni bu kırardı. Sadece bir kere beni savunsun ve Kemal beyden daha çok sevsin isterdim.

"Haklısın. O zaman Pamir'in hazır olmasını biraz daha bekleyeyim ."

Ve asla yanılmazdım. Annem beni hiçbir zaman kemal Bey'e karşı savunmayacaktı. Onla bir olup, beni bu evde bile atardı ama asla beni savunmazdı. İşte bu gerçek hep canımı atacak bir gerçekti.

Yanan gözlerimle son kez önünde durduğum kapıya bakıp, üst katı terk ettim . Yüzleşmem nerde ne zaman olursa olsun, kırılan bir tek ben oluyordum.

...

Çalan zil sesi ile kalemi defterin üstüne atıp, gerinerek kaslarımı rahatlattım. İki saat matematik dersinin üstüne bir saat fizik dersi görmek, yormuştu.

"Mahur kantine gidip kahve alalım mı? Biraz açsın bizi."

Eda'nın cazip fikrine dudak bükmüştüm. Pamir sınıfta oturmuşken , onu gözümün önünde ayıramazdım.

"Yok eda. Sen git ben biraz sınıfta dinlenmek istiyorum."

Eda'nın beni onaylayıp sınıftan çıkması ile sırasında oturmuş ders çalışan Pamir'e daha dikkatli bakmaya başladım. O kadar güzel bir çocuktu ki , yeryüzünde ki tek görevim suratını izlemek olsaydı , en başarılı olacağım iş olurdu. Güneşin vurduğu kumral saçlarını ellerimin arasına alıp okşamak isteyeceğim türdendi.

Keşke bir kez saçlarına dokunma şansım olsaydı. Bundan ötesini istemezdim.

Yeşil gözleri ile bana baksın, gülsün ve ona hissettiğim sevgiyi istesin isterdim. Ama asla duygularıma karşılık vermeyecekti. Sahip olduğumuz hayat ve sadece benim bildiğim korkunç gerçek bizi birbirimizden uzaklaştırıyordu. Daha doğrusu onu benden uzaklaştırıyordu. Ben her koşulda onu sevecektim. Onun aksine ..

Bakışlarımı hissetmiş gibi kafasını testten kaldırıp, bana bakan Pamir'le hemen toparlanıp önümde ki test kitabına baktım. Ona bakmayı seviyordum ama gizlice bakmayı bile beceremiyordum.

Elime test çözüyor gibi görünmek için aldığım kalemle, test kitabını çizmeye başladım. Attığım boş çizikleri, üstümde hissetiğim gölge ile kesip başımı yukarı kaldırdım. Gözlerime değen gözleri ile nefesim kesilmişti.

ALT ÜSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin