8

117 14 20
                                    


...

Jeongin telefonu kapatıp ne olduğunu anlamaya çalıştı.

Jeongin: Ne oluyor be off?


Jeongin tüm ders boyunca dikkati Seungmin ve yanındaki çocuğun üzerindeydi.

Jeongin: Bunlar neden bu kadar samimiler?  diye aklından geçirirken sıra arkadaşı Young-jae

Young-jae: Jeongin bir sıkıntı mı var, tüm ders hocayı dinlemedin bile.

Jeongin: Bilmiyorum canımı sıkan bazı şeyler var.

Young-jae: Anlatmak ister misin?

Jeongin: Şuanlık değil ama sorduğun için teşekkür ederim.

Young-jae: Önemli değil anlatmak istediğin zaman dinlerim.

Jeongin gülümseyerek başını eğdi. Young-jae ile konşmasından sonra gerçekten de tüm dikkatini derse vermediğini fark edip dinlemeye başladı...

Dersin bitmesine 2 dk kalmıştı, Jeongin kitaplarını çantasına yerleştirip bir sonraki dersin kitaplarını çıkartarak dersin bitmesini bekliyordu. Bu sırada gözü hala Hyunjin ve Seungmin üzerindeydi, üzüntü ile başını eğip sıraya yaslandı. 

Young-jae: Ben artık dayanamayacağım Jeongin bu halin nedir, cidden ne oldu seni ilk kez böyle görüyorum. Lenslerinde gökkuşağına büründü resmen her renkten var şuan gözünde.

Jeongin: Şuan değil Young-jae şuan değil gerçekten bende anlamadım neyimin olduğunu bilmiyorum offf.

Bu sırada zil çalar

Jeongin: Özür dilerim şuan gitmem gerek görüşürüz.

Young-jae: Özür dilemene gerek yok, görüşürüz.

Jeongin arkasına bile bakmadan sınıftan direk çıkmıştı, şuan tek istediği şey abisinin yanına gitmekti. Çünkü kendini ne zaman kötü hissette bir çıkmazın içinde bulsaydı gittiği ilk yer abisinin kolları olurdu. Abisinin sınıfına gittiği zaman onu Felix ile konuşurken buldu çok mutlu görünüyordu konuşmalarını bölmemek için onlara gözükmeden sınıftan çıktı. Jeongin bahçeye kimsenin olmadığı sadece kendisinin bildiği bir yere gitti. Etrafta kimseyi görmediğini emin olunca yere oturdu ve uzun uzun karşısındaki duvara baktı neydi bu kadar ona ağır gelen şey bir türlü kestiremiyordu. Dizlerinin içine başını gömüp kafasını toplamaya çalıştı. Gözünden bir damla yaş akacakken yanına birinin geldiğini hissetti başını kaldırıp etrafa baktı ama kimseyi göremedi. Bu sırada hızlıca bir şey yanından geçince endişelenip oturduğu yerden kalktı.

Jeongin: Kim var orada?

...

Ses yok

Jeongin: Kim var orada dedim?

...

Ses yok

Jeongin ses gelmeyince tekrardan oturdu yerine. Bu sırada bir şey suratına hızlıca çarptı ve uzaklaştı Jeongin suratını tutunca acıdığını hissetti. Tam kalkacağı sırada karnına kuvvetli bir acı saplandı Jeongin olduğu yere düştü. Elini acıyan yerine bastırdı kendisi vampir olduğu için bunun hemen geçeceğini biliyordu, Jeongin 5- 10 dk bekledi ama hala acısı dinmeyen karnına baktığında elindeki kanı görünce

Jeongin: Ne oluyor lan? Ne kanı ne oluyor?

Jeongin ayağa kalkmak istedi ama başaramadı. Kulağının dibinde bir şey ona fısıldıyoru

... : Yakında ölüceksin merak etme eğer seni kimse burada bulamazsa güle güle sana Jeongin.

Jeongin: Sen o sun, sen o-

Jeongin daha sonra bayıldı. 

... : Evet Jeongin uzun zamandır seni izliyorum ve artık buldum seni, sana yapacaklarımdan sonra bakalım hala dayanabilecek misin? İyi ki buraya gönderildim. Senden kardeşimin imtikanını alacağım ama önce sevdiklerinden başlayacağım.

Jeongin baygın bir haldeyken ... kulağına bunları söyleyip yanından uzaklaştı. Karnına sağladığı bıçakta zehir vardı bakalım Jeongin'i kim kurtaracaktı?

~Devam Edecek~

Evet arkadaşlar bölüm sonu Jeongin' e zarar veren kişi kim ya? 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşça kalın<3

Aşk Meselesi ✓[SEUNGİN]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin