sincerely, to you: like an umbrella on a sunny day

24 6 1
                                    

(aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor. lütfen sinyal sesinden sonra mesaj bırakınız veya daha sonra tekrar deneyiniz. mesajınız tarifeniz üzerinden ücretlendirilecektir.)

sannie...

nasılsın?

karşılıklı konuşmak biraz zor sanırım, ha?

belki de çok meşgulsün?

seni çok merak ediyorum.

yediklerine dikkat ediyor musun, kendine dikkat ediyor musun..?

ben iyiyim.

düşündüğünden daha iyiyim, idare etmeye çalışıyorum.

iyi yiyorum, uyuyorum, çalışıyorum.

hiçbir şey değişmemiş gibi yaşamayı deniyorum.

ama değişti.

uyandığımda yanında sarı kalp olan bir "günaydın" mesajı almıyorum artık.

nehir kenarındaki bankımızda tek başıma oturuyorum.

"oturduğun yere dikkat et"

"suyunu ihmal etme"

"nane limon iç, iyi gelir"

çevremde dırdırıyla başımı ağrıtan sen yoksun artık.

halbuki ne hoşuma giderdi, şimdi dırdırını çekmek.

san...

biz gerçekten...

ayrıldık mı?

seninle ilgili her şeyi hâlâ hatırlıyorum da.

yüzünü, en sevdiğin yemeği, hep sıktığın parfümü...

en sevdiğin şarkıları ve hoşuna giden hareketlerimi...

birlikte şehirde yürüdüğümüz zamanlar...

her gün sarıldığım sıcak tenin, kokun..

ama artık burada yoksun.

aylar oldu bile.

her gece uyumadan önce sadece bir rüya olmasını diliyorum.

belki de bir rüyadır.

hayır hayır, senin yokluğun kesinlikle bir kabus.

bana geri dönmen için sürekli dua ediyorum sabah kalktığımda.

beni senin uyandırman için dua ederken uyuyakalıyorum hep.

küçük şakalarınla uyandırırsın yine beni.

"çok uyudun prenses, kalkma vakti." diye fısıldarsın kulağıma.

bu umutlarla uyuyakalıyorum..

ve sabahları da bu umutlarla uyanıyorum...

ama...

hâlâ burada yalnızım.

yanlışlıkla telefonumda bir albüm buldum.

uzun zaman sonra.

bir sürü fotoğrafın vardı sannie.

bir sürü, cidden bir sürü...

sannie vardı, benim yakışıklı prensim.

sannie vardı, altında hüzün yatan şirin gülümsemesiyle.

sannie vardı, şapşal yüz ifadeleriyle.

sadece bana gösterdiğin, aşık olduğum yüz ifadelerin.

ama...

ama...

sen burada yoksun.

artık burada değilsin.

belki ben böyle düşünüyorum ama,

beni terk etmedin.

sadece beni unuttun.

güneşli bir günde yüzüne bakılmayan bir şemsiye gibi...

beni unuttun.

değişmeye hazırım.

senin için, değişmeye hazırım.

geri döner misin bana,

yine yağmur yağan bir günde?

seni bekleyebilirim.

özür dilerim...

ben aptalın tekiyim.

ağlamamdan hoşlanmazdın, şu an gözünde nasıl görünüyorum, kimbilir?

ama...

bu çok acı veriyor.

mektuplarını toplayıp kaldıramıyorum. tekrar tekrar okuyorum, aklıma kazıyorum. sana kızıyorum, çok kızıyorum.

çok iyi bilmediğim bi şarkıyı mırıldanırken fark ediyorum, bu senin sık sık dinlediğin bir şarkı.

hatıralar... canımı en çok yakan.

seni düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.

ufacık bir şeyi hatırlamak bile beni üzüyor.

benim için çok özel biri olduğunu,

kalbimde ne kadar büyük yerin olduğunu,

kısacık zamanda beni kendine nasıl bu denli aşık edebildiğini,

bunları sen yanımdayken sana söylemediğim her an için pişmanım.

ama şimdi sana yaptıklarımı, neden yanında olmaktan çok mutlu olduğumu daha sık söylemediğimi düşünüyorum ve

elimde bir tek koca bir pişmanlık kalıyor.

neden sana karşı daha düşünceli olamadım?

san..

bana hâlâ aşık mısın?

beni hâlâ düşünüyor musun?

belki kendine yeni bir kız arkadaş bulmuşsundur.

ve belki de... içinde bana dair en ufak bir his bile kalmamıştır.

seni özlüyorum.

sannie..

seni deli gibi özlüyorum.

sesine , o dingin sesine ihtiyacım var.

çok acı veriyor, sensiz bu hayata devam etmeye çalışmak.

özür dilerim, özür dilerim sannie.

ilişkimizi pişmanlıklarım üzerine kurduğum için,

lütfen,

lütfen,

lütfen geri dön.

sana yalvarıyorum,

sana yalvarıyorum...

sincerely, to you | ryujin & san ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin